11 gazetecinin yargılandığı davanın ilk duruşması Ankara’da görülüyor. Duruşmada söz alan gazeteci Diren Yurtsever, ‘Bizden suç ve suçlu üretemezsiniz. Biz biat etmediğimiz için buradayız. Kürt halkının maruz kaldıkları görünmüyor, görünmesini istemiyorlar’ dedi
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 25 Ekim 2022’de gözaltına alındıktan sonra 29 Ekim’de tutuklanan gazetecilerin yargılandığı davanın ilk duruşması Ankara’da görülüyor.
Mezopotamya Ajansı (MA) Yazıişleri Müdürü Diren Yurtsever, MA muhabirleri Berivan Altan, Ceylan Şahinli, Deniz Nazlım, Emrullah Acar, Hakan Yalçın ve Selman Güzelyüz, JINNEWS muhabirleri Habibe Eren ve Öznur Değer ile tutuksuz yargılanan MA muhabiri Zemo Ağgöz ve bir süre MA Ankara bürosunda stajyer olarak çalışan Mehmet Günhan hakkında açılan dava Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.
Tutuklu 10 gazetecinin katıldığı duruşmayı, gazeteci Hüseyin Aykol, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Gazetecileri Koruma Komitesi’nden (CPJ) Özgür Öğret, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Yöneticisi Cuma Daş, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK Basın-İş Ankara Temsilcisi Turgut Dedeoğlu, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Ankara Şubesi ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi temsilcilerinin yanı sıra ve çok sayıda kişi izliyor.
Hakim kafasında ‘kurgu’ yapmış
Duruşma başlarken, mahkeme başkanı, kafasında bir “kurgu” yaptığını, ilk olarak MA Yazıişleri Müdürü Diren Yurtsever’den savunma alacağını söyledi. Ancak avukatların ısrarı üzerine vazgeçti. Duruşmada ilk olarak savunmasını Kürtçe yapan Değer söz aldı.
Değer: Bizler yazdıkça tarih yazılır
Gazeteciliğin önemine değinen Değer, “Gazetecilik bir sorgulama uğraşadır. Kendini, toplumu ve evreni sorguluma ile gazeteciliğe yöneldim. Gazeteciler, gazetecilik tarihin yazımının bir halkasıdır. Bizler yazdıkça tarih yazılır. Halka, halkı ilgilendiren konularda bilgi veriyoruz. 11 ay içinde 33 Kürt gazeteci bu nedenle tutuklandı. Onlar için de soruyorum? Neden tutuklular?” diye sordu.
Kürdüm, kadınım gazeteciyim
15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimine dikkat çeken Değer, bu tarihten itibaren toplumun yaşam hakkının engellendiğini belirtti. Değer, “Bu güne kadar en çok demokrasiyi özledik. İnanıyorum ki siz de en çok demokrasiyi özlemişsinizdir. Bu tarihten itibaren binlerce kadın öldürüldü, binlerce çocuk istismar edildi. Yine binlerce kişinin yaşam hakkı ihlal edildi. Size soruyum; bu tabloya karşı yerimizde oturabilir miyiz? Kadınların, çocukların sesi duyulmuyor. Bunları esas aldım ve tüm dünyaya yaymak istedim. Bu benim için vicdan ve ilke meselesidir. Bu nedenle bir Kürt, kadın ve gazeteci olarak karşınızdayım” diye belirtti.
İpek Er’i hatırlattı
Binlerce yıldır yüzbinlerce kadının katledildiğine dikkat çeken Değer’in, İsmail Ağa Cemaatinde yer alan Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşındaki çocuğunu evlendirmesine dikkat çektiği esnada mahkeme başkanı Değer’in sözünü keserek MA ve JİNNEWS’in “örgüt” ile bir bağının olup olmadığı yönünde savunma yapmasını istedi. Değer, mahkeme başkanına “sözünü” kesmesi nedeniyle tepki gösterdi. Değer, anlatımlarına dikkat çekerek, bu nedenlerden ötürü JİNNEWS’te çalıştığını dile getirdi. Musa Orhan tarafından tecavüze uğrayan İpek Er’e işaret eden Değer, “İpek Er, sırandan bir kadın değildir. Kürt bir kadındır. Onun karşısında kim var? Bir asker var. Musa Orhan nedeniyle yaşamına son verdi. Er, bütün kadınlara miras bıraktı. Bu miras neydi? Haykırışıydı. Yaşamını yitirmeden önce kadınlara seslendi ve haklarının savunmasını istedi. Mücadelesini yerde bırakılmamasını ve hesap sorulmasını istedi” diye kaydetti. Mahkeme başkanı bu sırada, “Size mi dedi?” diye sordu. Değer, “Bütün kadınlara” dedi. Değer, bu durumu JİNEWS’in ortaya çıkardığını paylaştı.
Başım diktir
JİNNEWS’in terörize edildiğini dile getiren Değer, kadınların JİNNEWS’i takip ettiği için ve esas aldığı için “suçlu” olarak görüldüğünü söyledi. JİNNEWS’in bir değer ve alternatif yaşam alanı olduğunu dile getiren Değer, “JİNNEWS’in tüm çalışanları kadındır. Bu nedenle alternatif bir yaşamdır. Bu yüzden de başım diktir” diye belirtti.
Baş eğdirmek istediler
Değer gözaltına alındıkları sırada yapılan işkenceye de değinerek, “Bize baş eğdirmek istediler ancak baş eğdiremediler. Arkadaşlarımız onların kurgularını, mizansenleri de boşa çıkardı” diye kaydetti.
Gizli tanıklara dikkat çekti
Değer, iddianamede yer alan ve aleyhlerinde beyanda bulunan “gizli” tanıklara dikkat çekti ve bu beyanları kabul etmediğini kaydetti. Birgün Gazetesi’nde yer bir habere de dikkat çeken Değer, bu haberde “muhbirlik” faaliyeti için devletin para verdiğini ve bu şekilde insanların birbirleri hakkında ifade vermeye zorlandığını dile getirdi. Bu sırada mahkeme başkanı Değer’e, “Yanlış çevirdiğini düşünüyorsan Türkçe çevirebilirsin!” demesi dikkat çekti. Değer, savunmasına Kürtçe devam etti.
Kurdistan bir coğrafyadır
Kullandığı “Kurdistan” ifadesinin de iddianamede yer aldığını dile getiren Değer, Kurdistan’ın kelimesinden yola çıkarak, Kurdistan’ın devlet olarak lanse edildiğini ancak Kurdistan’ın bir coğrafya olduğunu ifade etti. Değer, kendisinin de Kurdistanlı olduğunu kaydetti. Değer, “Bu ifadeler nedeniyle yargılanıyorum. Siyasetçiler Kurdistan’a gittiğinde Kurdistan diyebiliyor. Ancak onlara dair bir suçlama yok” diye belirtti.
Kürtçe konuşmak suç mu?
Sanal medyada Kürtçe yazıp paylaştığı paylaşımlar üzerinden de suçlandığını dile getiren Değer, “Sanal medya da Kürtçe yazdığım için suçlanıyorum. Orada Kürtçe yazmak suç. Sanal medyada 21 Şubat’ta kutlanan Anadil Bayramı’nda ‘Anadil yaşatılmalıdır’ paylaşımı suç olarak lanse edilmiş. Size soruyorum; suç mu bu?” diye sordu. Mahkeme başkanı bu esnada Değer’e, “Değerlendireceğiz” demesi dikkat çekti. Kürtçe konuşmasının PKK ile ilişkilendirildiğini dile getiren Değer, Kürtçenin binlerce yıldır yaşadığını dile getirdi. Değer, Van’a Wan, Yüksekova’ya ise Gewer demesinin de suçlama konusu olduğuna dikkat çekerek, “Kürtçe konuşmak suç mu?” diye sordu.
Haber nerdeyse gazeteci oradadır
Savunmasında hasta ve infazı ertelenen tutuklulara değinen Değer, bir gazeteci olarak bunu ihlal olarak gördüğünü ve bunu sorgulamaya devam edeceğini kaydetti. İddianamede, “örgüt” talimatı ile eylemlere katıldığına dair iddialar olduğunu belirten Değer, “Ancak hangi eylem olduğu nerede yapıldığı ve içeriğinin ne olduğuna dair bir bilgi yok. Bu durum bile her şeyi ortaya çıkıyor” diye kaydetti. Yargılanan gazeteci arkadaşları ile aralarındaki para transferinin ve aldığı uçak biletleri üzerinden de suçlandığını dile getiren Değer, bu uçuşları haber için yaptığını ve suçlama konusu yapılamayacağını söyledi. Değer, “Haber neredeyse gazeteci de oradadır” dedi.
Kendi irademiz olamaz mı
Mahkeme başkanının, gizli tanığın ilegalize edilen gazetecilik faaliyetlerine ilişkin ifadesini okumasına tepki gösteren Değer “Bunların burada okunmasını kabul etmiyorum. Bu bir itibarsızlaştırma yöntemidir” diyerek, tepki gösterdi. Mahkeme başkanı Değer’e, “Dağa katılmayı düşündün mü?” diye sorması dikkat çekti. Değer, “Şu anada buradayım ve gazetecilik yapıyorum” diyerek, tepki gösterdi. Mahkeme başkanı, Değer’e JİNNEWS’te kendi iradesi ile mi çalışıp çalışmadığını sordu. Değer, “Benim bir iradem olamaz mı? Kendi iradem ile çalışamaz mıyım?” diyerek, tepki gösterdi. Mahkeme, uçak biletlerinin kimin tarafından karşılandığını da sordu.
Mahkemeye saat 13:30’a kadar ara verildi.
Acar: Talimatla çalışmıyoruz
Aranın ardından avukat Resul Temur mahkemenin duruşmayı 17:30 bitireceğini belirtmesine tepki göstererek, savunmaların yetişemeyeceğini söyledi ancak itirazı kabul edilmedi.
Ajanlık dayatmasını kabul etmedik
Ardından savunmasını Kürtçe yapan gazeteci Emrullah Acar söz alarak, Mezopotamya Ajansı’nda talimat ile çalışmadığını, gazetecilik faaliyetlerinin ve çalıştığı kurumun suçlama konusu yapıldığını belirtti ve tüm suçlamaları reddetti. Mezopotamya Ajansı’nda (MA) Kürtçe haberler yaptığını dile getiren Acar, Özgür Basın çalışanlarına dönük baskıya değindi. MA’da çalışmasını “Çünkü MA gerçekleri yazıyor, savunuyor. Hakikati çarpıtmıyor” şeklinde savunan Acar, “Adresimiz, çalıştığımız yer belidir. Biz gazeteciyiz. Ancak polis bize başka bir gözle bakıyor. Defalarca ajanlık dayatmasına maruz kaldık. Ancak bu onursuzluğu reddettik. İddianameye dönüşen polis fezlekesine baktığımızdan bizden intikam almak istediklerini görüyoruz” dedi.
Yaptığımız işin karşılığını almak suç değil
İddianamede 7 haberin yer aldığını ve bu haberlerin suç olmadığını kaydeden Acar, gizli tanığın “Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nden (DFG) eğitim aldı” iddiasına değindi. Acar, derneğin gazetecilerin üye olduğu dernek olduğunu söyledi. İddianamede “para” üzerinden de suçlandığını dile getiren Acar, “Yaptığımız haberlerin karşılığını alıyoruz. Bu suç değildir. İddianamede sanki çalışmıyoruz da bize para gönderiliyor şeklinde lanse edilmiş. Bunlar suç değil, ama ayrıca bu para meselesini sorarsanız detaylıca anlatabilirim” ifadelerini kullandı.
Vicdanlı olduğumuz için yargılanıyoruz
Yaptıkları haberlere “vicdanını” da eklediğini dile getiren Acar, “Vicdanlı olduğumuz için yargılanıyoruz. Vicdanımızı esas aldığımız için birilerinden talimat aldığımızı ileri sürüyorlar. Biz kimseden talimat almıyoruz ve kendi irademizle haberlerimizi yapıyoruz. MA, haberleri ile bunun izini sürüyor. MA, kadınları, toplumun gerçeğini savunuyor. Biz bu gerçeğiz” şeklinde konuştu.
Acar, iddianamede cezaevine mektup gönderdiğine dair suçlamanın da olduğuna işaret ederek, “Bu mektup dosyada yok. Neden yok? İçinde ne yer alıyor?” diye sordu. Acar, haber için yaptığı araştırmalar sonucunda bilgisayarına indirdiği dosya ve bilgiler üzerinden de suçlandığını hatırlattı.
‘Değer ailelerinin’ SSK’ları mı yatırılıyor?
Mahkeme başkanı “değer ailesi” suçlamasını sordu. Acar, “Abim 2017’de yaşamını yitirdi. Bu nedenle bana para verildiği ileri sürülüyor. Ben ise 2019’da işe başladım. Bu aralıkta bana para verildiğine dair bir iddia var mı? Gazeteci olarak çalışmaya başladığım için MA bana para veriyor. Bu iddia doğru değildir. Hiçbir somut yönü de yok. Zaten benim SSK yatırılıyor. ‘Değer ailelerinin’ SSK’ları mı yatırılıyor?” diye kaydetti.
Biz çıkarımıza göre hareket etmiyoruz
Mahkeme, “Vicdan” kelimesine işaret ederek, MA bünyesinde bu bağlamda bir “eğitim” alıp almadığını sordu. Acar, birlikte çalıştığı gazetecilerin gazetecilik ilkelerini anlattığını ve bunun vicdan olduğunu söyledi. Acar, “Biz çıkarlarımıza göre hareket etmiyoruz. Vicdanlı olmak için eğitime de gerek yok” ifadelerini kullandı.
Yurtsever: Biz biat etmediğimiz için buradayız
Ardından söz alan Mezopotamya Ajansı Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever de duruşmanın 17.30’da bitirileceği için savunmasını kısa tutmak zorunda kalacağını belirterek sözlerine başladı.
Yurtsever, “Bu dosyanın özü Türkiye’deki siyasi atmosferden bağımsız değil. Savunma hakkımızı gasp ettiğiniz için savunmamı 10 dakikaya sığdırmaya çalışacağım. 9 yıldır gazetecilik yapıyorum. MA resmi ve yasal bir kurumdur. Burada çalıştığımız için suçlu yapıldık” diyerek devam etti.
“Biz iktidarın çizdiği sınırların dışına çıktığımız için yargılanıyoruz. Toplumdan yana habercilik yapıyoruz. Gazetecilerin din, dil, ırk ayırmadan toplumun her kesiminin sesini duyurmasını savunuyorum” diyen Yurtsever devamında, “Bizden suç ve suçlu üretemezsiniz. Biz biat etmediğimiz için buradayız. Kürt halkının maruz kaldıkları görünmüyor, görünmesini istemiyorlar. Korkudan, baskıdan ve görmek istemediğinden dolayı görmeyen bir basın var. Biz bu toplumun sesi olduk” dedi.
Nazlım: Ajanlık dayatıldı
Tutuklu MA muhabiri Deniz Nazlım, MA’nın kriminalize edilmesine tepki gösterdi. Pek çok ajans, gazete, TV’nin haber ve görüntülerini alıp kullandığını ve bunun üzerinden bir kaynak sağlandığını dile getiren Nazlım, “Ben çalıştığım emeğin karşılığını alıyorum. Eğer bunu düzenli olarak almamış olsaydım ‘sen bedava çalışıyorsun’ denilirdi” diye kaydetti. 7 ay boyunca dinlenildiğini dile getiren Nazlım, 24 saat boyunca ise fiziki bir şekilde takip edildiğini söyledi. Ardından ise ajanlık dayatmasına maruz kaldığını söyleyen Nazlım, “Bana ‘örgüt üyesi’ değilsin isim ver seni bırakalım’ denildi. Beni 24 saat boyunca takip etmeleri iyi bir şey. En azından ne yaptığımı da çok iyi öğrenmişlerdir” diye konuştu.
‘Talimat alan birinden gazeteci olmaz’
Gizli tanık anlatımlarına dikkat çeken Nazlım, Ankara’da haber şefi olduğunu ve bunun suçlama konusu yapıldığını söyledi. Talimat almadıklarını kaydeden Deniz, “Zaten talimat alan birinden gazeteci olmaz. Gazeteci olmadığım iddia ediliyor. O zaman ben ailemi kandırmışım, DİSK Basın-İş’i kandırmışım, Çağdaş Gazeteciler Derneği’ni kandırmışım. Üniversitede yüksek lisan yapıyorum ve onları da kandırmışım” dedi. Gazetecilere bazı konularda haber yapma önerisinde bulunduğunu ve bunun haber şefi olmasından kaynaklandığını dile getiren Nazlım, bu durumun suç olarak lanse edilmesine tepki gösterdi.
Cezaevinden gelen kitap suç konusu
“Görülmüştür” mührünün yer aldığı bir kitabın gözaltı sırasında evinden alındığını ve suçlama konusu yapıldığını, bu kitap üzerinden kendisine “kuryelik” iddiasının yöneltildiğini dile getiren Nazlım, “Bu kitabı onaylayan cezaevidir. Dışarı getiren ise PTT’dir. Ben burada nasıl kurye olmuş oluyorum? Olsa olsa PTT olur?” diye kaydetti. Süleymaniye’de katledilen gazeteci ve akademisyen Nagihan Akarsel’in katledilmesine dair yaptığı haberlerin suçlama konusu yapıldığını söyleyen Nazlım, “Türkiye Büyükelçisi bile bu konuda açıklama yaptı. Bütün dünya durumu haberleştirdi. Bizim haberleştirmemiz ise suç konusu yapılıyor” dedi.
Altan’ın savunması
Mahkeme, duruşmayı 17.30’da bitireceğini ve bu nedenle savunmalarının kısa tutulmasını istedi. Tutuklu MA muhabiri Berivan Altan, iddianamede 5 haberine yer verildiğini, bunlardan birinin ırkçı saldırı, birinin anadil, diğerlerinin ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride dair haberler olduğunu aktardı. MA’nın kriminalize edilmeye çalıştığını ve yaptıklarının haberlerinin de aynı olguya maruz kaldığını söyleyen Altan, iddianamede ayrıca kardeşine ait banka kartını kullandığının da yer aldığını dile getirtti. Altan, “Benim JIN TV’de program yaptığım da iddia ediliyor. Yapmış olabilirim, yaparım da. Ancak buna dair iddianamede bir olgu yok. Hangi program olduğu beli değil” dedi.
Mahkeme başkanı, Altan’a MA ile sözleşmesinin olup olmadığını sordu. Ayrıca mahkeme başkanı, “ANKA daha fazla para verse haberlerini oraya göndermez misin?” diye sordu. Altan, MA ile sözleşmesinin olduğunu, bu sözleşmeye göre başka bir ajans ya da gazete ile çalışması halinde sözleşmesinin feshedilme durumunun ortaya çıkabileceğini, bu nedenle başka bir mecraya haber göndermediğini söyledi.
Yurt dışına gitmek suç
TV’lere yaptığı aktarımlar, yaptıkları haber ve röportajlarının suçlama konusu yapıldığını dile getiren Altan, “Tecrit ile ilgili Ömer Öcalan ile konuşmuşum. Suç olması için Öcalan soy ismi yer alıyor. Ayrıca hakim Orhan Gazi Ertekin’in yazdığı ‘Kürdü savunmak’ kitabı da suçlama konusu yapılmış. Başka ne söyleyebilirim?” dedi. Mahkeme başkanın “Eski hakim” demesi dikkat çekti. Yurt dışı seyahatlerinin de suçlama konusu yapıldığını dile getiren Altan, “Dosyada eski dosyalara işaret ediliyor ve yurtdışına çıktığım belirtiliyor. Emniyetten pasaport alıp yurtdışına gitmişim ve bu suçlama konusu yapılıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Gazetecilik kimliğim suç olarak gösteriliyor” dedi.
‘Gözaltında işkenceye maruz kaldım’
Konya’da Dedeoğulları ailesinin saldırıya uğradığını, buna dair haber yaptıklarını, bu haberin üzerinden 1 ay geçtikten sonra ailenin tekrardan saldırıya uğradığını ve 7 kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlatan Altan, “Semra Güzel basın tarafından linç edildi. Baş eğdirilmesi istendi. Gözaltına alınırken dokunulmazlığı vardı. Ancak buna rağmen bunları yapıldı” dedi. Altan, gözaltına alınıp tutuklandığı esnada aynı şekilde işkenceye maruz kaldığını ve polislerin bu işkence öncesi yeni elbiseler giydiğini, kameralar açtığını dile getirdi. Altan, “Ben Kürtlere dair, ekolojiye dair yaşanan katliamlara dair haber takibi yaptım. Ancak bugün kriminalize ediliyor. Para alarak gazetecilik yapıyoruz, ancak ‘para alıyorlar ancak gazetecilik yapmıyorlar’ deniliyor” diye kaydetti.
Altan, polislerin kendisini tehdit ettiğini paylaşarak, “Beni bu ülkeden kovsanız da gitmem” diye belirtti. Yaptıkları gazetecilik faaliyetlerin gizli olmadığını vurgulayan Altan, “Biz gazeteciyiz ve hep göz önündeyiz. İstesek de bir şeyi gizli yapamayız” dedi.
Şahinli: Barış Gazeteciliği yapıyorum
Yurttaş ve devlet arasında şeffaflığı sağlayan yegane aktörlerden biri ve demokrasinin denetimcisi gazetecilerin Türkiye tarihinin en kritik seçimleri öncesi tutuklanmasının tesadüfi olmadığını aktaran Ceylan Şahinli, “Mesleğimin etik ve ahlaki ölçütlerini göz önünde bulunduruyorum, bir yandan da ‘Barış Gazeteciliği olarak tanımlanan gazeteciliği yapmaya çalışıyorum” dedi.
Milyonlarca insanın yaşam mücadelesi verdiği bir ülkede böylesi bir suçlamayı “ironik” bulduğunu aktaran Şahinli, “Öte yandan para akışı diye dosyada yer alan analiz raporuna baktığımızda aynı dosya kapsamında birlikte tutuklandığım meslektaşlarım ile aramızda geçen para akışı önüme konularak hepimizi terörize edilmişiz. Gerçekten müthiş bir paradoks” diye belirtti.
‘HDP’yi haberleştirmeyen gazeteci değildir’
Gizli tanığın HDP’ye dair haber yaptığı yönünde beyanlarda bulunduğunu ve bu durumun iddianamede suç olarak yer aldığını dile getiren Selman Gözelyüz de, “HDP kapatılmak isteniyor, her gün baskı ve gözaltı ile karşı karşıya geliyor. Eşbaşkanları ve kazandığı belediye başkanları gözaltına alınıp tutuklanıyor. Bunların haber değeri yok mu? Bunları haber olarak görmeyen biri gazeteciyim demesin” dedi.
Savcı mahkemi yanıltıyor
Gözelyüz, gözaltına alındığı esnada evde bulunan kitaplara el konulduğunu ve bu kitaplar üzerinden de suçlandığını dile getirdi. Daha önce gözaltına alındığını ve emniyetten serbest bırakıldığını ancak iddianamede adli kontrol şeklindeki uygulama ile serbest bırakıldığına dair ifadelerin yer aldığını belirten Gözelyüz, savcının bu çelişkiler üzerinden mahkemeyi yanlış yönlendirmeye ve aldatmaya çalıştığını belirtti ve tepki gösterdi. Mahkeme, gizli tanığın, “kadro” ibaresini anımsattı ve kadro olup olmadığını sordu. Mahkeme başkanı, “PKK üyesi misin?” diye sorması dikkat çekti. PKK üyesi olmadığını ve savcının aksini ispatlama ile yükümlü olduğunu ancak buna dair herhangi bir delil sunmadığını da ifade etti.
Eren: Ötekilerin sesi olduğumuz için yargılanıyoruz
Söz alan JİNNEWS editörü Habibe Eren ise, şu anda tutuklamalarının nedenin Kürt sorununa dair çözüm sürecinin bitmesi sonrasında yaşanan çatışmalı süreç ile doğrudan bağlantısının olduğunu söyledi. Eren, “Bu gün yaşam şekli bile suç olarak görülüyor. Çürüme ve yozlaşma artmış durumda. Bunu yazan gazeteciler ise yargılanıyor. Kadın alanında yaptığımız haberlerde en çok karşılaştığımız durumlardan bir tanesi cezasızlıktı. Kadınları katledenler dışarda geziyorken biz gazetecilik yaptığımız için yargılanıyoruz. Anayasaların özü; insandır. Gazetecilik farklı tartışma ortamlarının yaşanmasını sağlar. İktidarın yok saydığı, görmezden geldiği Kürtlerin, farklı inançlara sahip olanların ve diğer kesimlere mikrofon uzattığımız için yargılanıyoruz. Bizim yaptığımız bütün gazetecilik faaliyetleri, suçlama konusu yapılıyor” ifadelerini kullandı.
Kamu gazeteciliği yaptığımız için yargılanıyoruz
JİNNEWS’e yönelik suçlamalara da tepki gösteren Eren, medyanın kadınları “magazin” objesi olarak ele aldığını ve buna karşı olarak JİNNEWS’in var olduğunu dile getirdi. Mahkeme başkanı bu sırada, “Bu da cinsiyetçilik olmuyor mu?” diye sorması dikkat çekti. Eren, kadınların her gün katliama maruz kaldığını ve toplumun tüm alanlarında yok sayıldığını bu nedenle cinsiyetçilik olmadığını ifade etti. Yargının kararlarıyla kadınları katleden, baskı ve şiddet uygulayan erkekleri cezasız bıraktığını dile getiren Eren, “Toplumda sesi yeterince duyulmayan görülmeyen tarafa öncelik sağlarsın. Toplumda kadınlar aleyhine erkeklerin kışkırtılmasıyla kadın kırımı yaşandığını görüyoruz. Günde on tane kadın katlediliyor Maddi gerçekteler ortada olmasına rağmen bu erkekler serbest bırakılıyor ama biz kamu gazeteciliği yaptığımız için yargılanıyoruz. İddianameye baktığımız zaman gazeteciliğin iktidar odaklı ve ana akım perspektifinden görülmesi gerektiği. Bu nedenle bizim faaliyetlerimiz kriminalize ediliyor” diye belirtti.
‘Nefes almamız bile iddianameye dönüşüyor’
Gazetecilerin sürekli yıldırma politikalarıyla karşı karşıya olduklarını belirten Eren, “Nefes almamız bile iddianameye dönüşüyor. Kadın gazeteciler olarak eşitliği gözettiğimiz için yargılanıyoruz. Bugün Türkiye’de toplum odaklı haber yapmak suçlama konusu oluyor. Biz tüm yaşananları gördüğümüzde ne yapalım. Kulağımız kapatıp habercilik refleksi göstermeyelim mi?” diye sordu.
Haklarındaki gizlilik esaslı yaşam iddialarına yanıt veren Eren, gazetecilerin talimat ile haber yapmayacağını ifade etti. Eren, “Bu gazeteciliği itibarsızlaştırmaya dönük bir hamle. ‘Gazeteciler kendisi düşünemez, robotiktir’ demek” sözlerine yer verdi.
Yalçın: Her seçm öncesi gazeteciler yargılanıyor
Eren’in ardından MA muhabiri Hakan Yalçın savunma yaptı. “Türkiye ne zaman seçime gitse, gazetecilerin yargılandığı ve adliyelere gidip geldiğini görüyoruz. Türkiye’de yine bir seçime giderken 11 ayda 34 gazeteci tutuklandı” diyerek savunmasına başlayan Yalçın, “Ben Van’da gazetecilik yapıyordum. Orada da ciddi anlamda hak ihlali yaşanıyor. Bugün başkasının düşüncülerini beğenmiyorsanız, iktidara yakın değilseniz siz bunu örgüt üyesi gibi sorgulayamazsınız. Umarım önümüzdeki günlerde Türkiye demokrasisi açısından, kimliklerin sorgulanmadığı, millet aidiyetlerinin sorgulanmadığı bir gelecek diliyorum” diye konuştu.
‘Başıma silah dayadılar’
Yalçın, şöyle devam etti: “Kaldığımız cezaevi ağırlaştırılmış müebbetlik. Burada tekli hücrelerde kalıyoruz. Cezaevine giren ilk tutuklularız, diğerleri hükümlülerdi. Bu şekilde bir gazetecinin bir gece yarısı alınıp, tutuklanması ve cezaevine götürülmesi başka hangi ülkede olur. Van’dan gözaltına alınarak buraya getirildim. Ankara TEM beni araca koyarken, başıma silah dayadı. Esenboğa’dan emniyete getirilene kadar söylü hakaretlere maruz kaldım. Bir polisin kendi kafasına göre yetkilerini kötüye kullanması söz konusu olamaz. Şovmen vari bir duruma yapılmaması gerekir.”
‘Kürtçe Kürtlerin kırmızı çizgisi olmalı’ haberi suç konusu
Mezopotamya Ajansı’nda yayınlanan haberleri sanal medyasında paylaşmasının suça konu olamayacağına dikkat çeken Yalçın, “22 Şubat 2022 tarihinde Kürt Dili Günü’nde Kürt dili eğitmeni ile bir haber yapmıştım. Kürtçe Kürtlerin kırmızı çizgisi olmalı’ demiştik. Kürt’ün de anadilinde eğitim alması anasının ak sütü gibi helaldir. Bu haberi KCK’ye bağlamışlar. Bir iş yapıyorlar ama kılıfına uyduramıyorlar” dedi.
Beni hangi örgütte, kimle görmüş?
Dosyadaki mali analiz raporuna değinen Yalçın, “Ankara’da MA’ya başvurdum ve stajyer olarak başladım. Parça başı haber ücreti ile başladım. 2022 yılı Temmuz ayından itibaren de sigortalı bir biçimde çalışıyorum. Şu anda Van’da çalışıyorum. Gizli tanık bir ifade vermiş ama somut hiçbir şey yok. Beni hangi örgütte, kimle görmüş? Böyle ucuz iddiaları çok dikkate almamak lazım. Tahliye olursam hakikate dönük gazeteciliğe devam edeceğim. Bazılarımıza ‘niye para alıyorsun’ diye sorulmuş bana da ‘niye az para alıyorsun’ diye soruldu.
Bayram: Herhangi bir arkadaşıma para gönderebilirim
Daha sonra Hamdullah Bayram söz alarak savunmasına başladı. Musa Anter’in katledilmesinin ardından gazeteciliğe merak duyduğunu ifade eden Bayram, “Bu nedenle gazeteci dağıtımcılığına başladım” dedi. Hakkındaki benzer soruşturmaların sonuçsuz kaldığını dile getiren Bayram, “Bana ait olmayan adresler benim adresim gibi kabul edildi ve buradan alınan delilleri kabul etmiyorum” diye belirtirken MASAK raporlarındaki iddialarına karşın, “Ben gazete dağıtımcılığı yaparak para kazanıyorum. Herhangi bir arkadaşıma para gönderebilirim, borç gönderebilirim. Bunu örgüte gönderiyormuşum. Bunu kabul etmiyorum. 2017’den 2019’a kadar benim hesap kartım vardı. O süreçte ‘örgüte para gönderiyor’ demişler. 2019’dan sonra da hesap kullanmadım. Bu sefer de ‘gizliliği esas alarak örgüte gönderiyor’ dediler” ifadelerini kullandı.
Hakkındaki gizli tanık ifadelerine dair söz kuran Bayram, ifadeleri kabul etmediğini belirterek tahliyesini talep etti.
Gizli tanık dinlenecek
Mahkeme başkanı, gazeteci Bayram’ın Riha’daki dosyalarının birleştirilmesi yönünde değerlendirme yapacağını aktardı. Bayram’ın savunmasının ardından tutuklu gazetecilerin savunmaları son bulurken, gizli tanık K8Ç4B3L1T5’in bir sonraki celse dinlenilmesine karar verildi. Avukatlar, tutuk inceleme aşamasının uzamaması adına gizli tanığın bu celse dinlenilmesini talep etti.
Sonrasında söz alan tutuksuz yargılanan gazeteci Mehmet Günhan, “Görülmeyeni görünür kılmak adına MA’da çalıştım. Çalıştığım süre boyunca buradaki arkadaşlarımla çalıştığım için gurur duyuyorum” dedi ve hakkındaki adli kontrol kararının kaldırılmasını talep etti.
ANKARA