ABD’nin hiçbir şekilde Minbic üzerinden Türkiye ile pazarlığa girmeyeceğini belirten Ortadoğu uzmanı Mustafa Peköz, gelinen aşama itibari ile Suriye’nin üniter devlet yapısından çıktığını bundan sonraki süreçte Suriye’de oluşacak olan yapının Adem-i Merkeziyetçiliğe dayanacağını söyledi.
Ortadoğu’daki siyasi ve askeri gelişmeleri yakından takip eden Mustafa Peköz, ABD’li rahip Andrew Brunson’un serbest bırakılması sonrasında AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın kuzey ve doğu Suriye’ye yönelik operasyon sinyali vermesi ve ABD ile yürütülen Minbic pazarlıklarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Minbic’in daha önceki konumunda bir değişiklik olmadığını ve mevcut durumda olmasının mümkün görünmediğini belirten Peköz, “ABD ile DSG, YPG’nin Minbic’ten çekildiği ve Minbic’in Demokratik Suriye Güçleri’nin belirlediği politikalar çerçevesinde bir yapılanmanın olduğunu daha önce kamuoyuna açıkladılar. ABD bunu birkaç kez teyit etti. Oranın kontrol mekanizmasının DSG’nin elinde olduğunu ve sınır bölgelerinde ABD ile Rusya’nın olduğunu kamuoyuna açıkladı. Gelinen aşamada bir değişiklik yok” dedi.
‘ABD Minbic üzerinde pazarlık yapmaz’
Erdoğan’ın, Brunson’un serbest bırakılması sonrasında Fırat’ın doğusu ile Minbic’e yönelik operasyon amaçlarını dillendirmesini de değerlendiren Peköz, “Kamuoyunda ‘Brunson’a karşı Minbic mi? sorusu sorulmaya başlandı. Ancak Trump yaptığı açıklama ile Türkiye ile hiçbir şekilde bir pazarlığın içerisine girmediklerini ifade etti. Pazarlık Fethullah Gülen ile Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı üzerine olarak ifade edebilir. Yani Türkiye’nin bu pazarlıkta Suriye ve Fırat’ın doğusunu gündeme getirmesi söz konusu değil. Fakat Türkiye Brunson durumunu kullanarak bir hareket alanı genişletmek istiyor denilebilir. Ancak, Trump net bir şekilde bir pazarlığın olmadığını söyleyerek, bunun üzerini kapattı. ‘Rehinelerin pazarlığı olmaz’ şeklinde ağır bir cümle kullanarak, aslında ‘Türkiye Brunson’u rehin almıştır, biz rehineyi kurtardık’ demek istedi. Brunson 10 yıl bile cezaevinde kalsa; ABD pazarlığı Minbic üzerinden yapmaz. Çünkü Minbic pazarlığı ABD’nin bölgedeki stratejisi ile tamamen çelişkilidir” diye konuştu.
‘El bab savaş alanına dönüşecek…’
Türkiye İdlib’te sıkıştığını söyleyten Peköz, “Sahada işler Türkiye açıklamalarının tersidir. Şimdi dikkatleri dağıtmak için’ ‘Minbiç’e gireceğiz’ ‘Fırat’ın Doğusu’nu dağıtacağız’ gibi sahada gerçekliği olmayan söylemler kullanıyorlar. Türkiye cihatçılar üzerinde etkisini kullanarak, ABD ile Fransa’yı tehdit edeceğini sanıyor. Yani ‘sen benim Minbic konusunda ısrar ettiğim şeyi yapmazsan, El bab’ta bulunan cihatçıları Minbic’e saldırtırım’ mesajı veriyor. Şimdi burada mesele demografik yapının değiştirilmesinden çok daha ötedir. Baktığınızda Minbic’de de kriz yaratacak bir El bab zemini var. Erdoğan’da tehdidi bu nokta üzerinde yoğunlaştırarak, ABD’yi geri adım atmaya zorluyor. Peki Türkiye böylesi bir adım atarsa ne olur? O zaman Minbic değil, El bab savaş alanına dönüşecek. Türkiye bu tehditlerini devam ettirirse El bab’ da ki hakimiyetini kaybedebilir” dedi.
‘Rusya Kürtleri karşısına almaz’
Rusya Kürtlerin meselesi çözülmediği sürece, Suriye’de istikrarın sağlanamayacağını bildiğini belirten Peköz, şöyle devam etti: “Rusya’nın Kürtleri karşısına alacağını düşünmüyorum. Rusya Kürtler ile diplomatik bir anlaşma yapmadan; Suriye’nin genel istikrarının sağlanamayacağını da biliyor. Bugün Kontrol ettiği bölgelerin kaybetme riskinin olduğunu da biliyor. Rusya aynı zamanda Şam Yönetimi’ni Kürtlere özerklik konusunda anlaşması içinde baskı yapıyor. Yoksa bu işi götüremeyeceğini çok iyi biliyor. Esad içinde bu böyle. Esad Kürtleri karşısına almaktan çok, Türkiye’yi İdlib meselesinde hızlandırmak ve Türkiye’nin İdlib’deki rolünü daha üst düzeyde oynaması için manevra yapıyor. Esad Türkiye’nin zayıf halkasını gördüğü için bunu yapıyor.”
‘Suriye’de özerk bir yapı kaçınılmazdır’
Gelinen aşama itibari ile Suriye’nin üniter devlet yapısından çıktığını ifade eden Peköz, bundan sonraki süreçte Suriye’de oluşacak olan yapının Adem-i Merkeziyetçiliğe dayanacağını vurguladı. Peköz: “Bölgelere göre, bir kısım özerk yapıların oluşturulması artık kaçınılmaz. Bu kapsamda Kuzey Suriye’de bir federatif yapının ya da özerk yapının kurulması artık kaçınılmazdır. Bu konuda ABD ile Rusya arasında bir tartışma söz konusu değil. Bu konu İngiltere’nin Fransa’nın Almanya’nın Rusya’nın ABD’nin anlaştığı bir nokta. Burada bir geriye dönüş olmaz. Geriye dönüş olabilmesi için ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin yani Batı’nın Irak, Suriye ve genel olarak Ortadoğu politikasını tümüyle yeniden değişmesi gerekir. Çok net olarak Rusya; Türkiye üzerindeki hakimiyetini kullanarak özellikle İdlib, yakın bir sürede de El Bab üzerinde kullanarak buraları Suriye’ye teslim ettiği anda, Türkiye’ye ‘işin bitti’ diyecek ve Türkiye’yi Kürtler ile masaya oturmaya zorlayacak. Çünkü Rusya’nın ABD ile bu konuda yaptığı bir anlaşma var. Gelinen aşamada Rojava’nın statüsü esasında belirlenmiştir. Geriye Birleşmiş Milletlerin yapacağı anayasal görüşmelerde bunun tescil edilmesi kalmıştır” şeklinde konuştu.