DSİ Genel Müdürü Murat Acu, Hasankeyf’i sular altında bırakacak olan Ilısu Barajı’nda Haziran ayı itibariyle su tutulmaya başlanacağını açıkladı. 12 bin yıllık tarihi ve kültürel yapılar sular altında bırakılarak tarihi katliam gerçekleşecek
Hasankeyf’i su altında bırakarak binlerce yıllık insanlık hafızası da silinecek olan Ilısu Barajı’nda, Haziran ayı başından itibaren su tutulacağı açıklandı. Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürü Murat Acu, Ilısu Barajı ve HES’in Haziran ayında faaliyet göstermeye başlayacağını açıkladı. Acu, Ilısu Barajı’nın Türkiye’nin ikinci büyük barajı olacağını belirtti. DSİ Genel Müdürü Acu, Ilısu Barajı’nın 135 metre yüksekliği ve 24 milyon metreküp dolgu hacmi olduğunu söyledi. DSİ G. Müdürü Acu, Hasankeyf’in sular altında kalmasına yönelik herhangi bir vurguda bulunmadı. Ilısu Barajı çevreye, doğada yaşayan canlılara ve insanlığa zarar verirken, Hasankeyf ve çevre köyler 50 yıl ömür biçilmiş bir baraja teslim edilecek. Ilısu Barajı’nın hayata geçmesi ile bölgede 400 kilometrelik nehir yatağında 5 önemli doğa alanının geri dönülmez biçimde zarar göreceği biliniyor. Baraj ile göletler, tarımsal araziler su altında kalacak. Suyun tutulmasıyla birlikte çevresinde toprak tamamen değişecek ve bölgedeki ekolojik denge bozulacak.
Hasankeyf dinamitlendi
Hasankeyf Antik Kenti’nde, mağaralara taşlardan dolgu yapılırken, devasa kayalar ise Halfeti’dekine benzer liman yapılacağı gerekçesiyle dinamitlerle yıkıldı. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun Haziran ayındaki Hasankeyf ziyaretinden sonra sözleşmesi imzalanan çalışma kapsamında, kalenin iki tarafındaki vadilerde bulunan mağaralara dolgu çalışması ile beraber tehlike arz ettiği iddia edilen kayaların düşürülmesi çalışmaları sürdürülüyor. Yetkililer yaklaşık 210 mağaraya dolgu yapılacağını açıklamışlardı. Vadi ekosisteminin üzerine kurulmuş kale mağaraları, kuyuları ve gizli geçitleri olan bir yer olan Hasankeyf yok ediliyor. Hasankeyf’in kale yapısı yumuşak olduğu, baraj gölü yükselmekle beraber su ile temas edilmesi halinde aşınmanın ve bunun da büyük ihtimalle yeni yıkımlara neden olacağı bilinmektedir. Mağaralara ve vadilere dolgu yapılması, perde betonla kalenin izole edilmesi, kayaların zorla düşürülmeye çalışılması 12 bin yıllık Hasankeyf’in doğal tarihine zarar verdi. Doğal tarihin betonla izole edilip antik liman turizmi yapılacak iddialarının tarihi katliamı gizlemek adına ortaya atılmış sözcükler olduğu birçok kez belirtildi.
12 bin yıllık tarih yok olacak
Yukarı Mezopotamya’nın stratejik kalesi Hasankeyf’in ilk konuklarının kimler olduğu bilinmiyor. Antik kentin üzerine kurulduğu kaya kütlesinin, Dicle Nehri ve onunla birleşen çevredeki küçük akarsuların yüzbinlerce yıllık aşındırması sonucu meydana geldiği tahmin ediliyor. Hasankeyf’in tarihi belgelerde geçen ismi burada yaşayan topluluklara göre değişiklik gösteriyor. Arkeologlar burayı dünyanın en eski yerleşim alanlarından biri olarak görüyor. 12 bin yıllık tarihinde Asur, Roma, Pers, Bizans ve Osmanlı gibi dokuz medeniyet görmüş olan Hasankeyf, iki yakasını Dicle Nehri’nin ayırdığı tarihi bir yer. 1981’de doğal koruma alanı ilan edilmiştir. Hasankeyf, İpek Yolu’nun önemli bir ticari yol olduğu 12. ve 13. yüzyıllardaki Artuklu ve Eyyubi medeniyetlerinden kalma mezar, saray, cami ve köprü gibi önemli kalıntılar içeriyor. Bölgede 300’den fazla tarihi kalıntı var. Hasankeyf’te yaşayan insanların tarihi belleğinden koparılıp TOKİ binalarına hapsedilmesi devlet zoru ile gerçekleştirilirken, Hasankeyf halkı yapılan tarihi ve kültürel katliamı yapanları asla affetmeyeceklerini belirtiyorlar.
EKOLOJİ SERVİSİ