Geleceğe emanet ettiğimiz öfkemizi teslim alma zamanı geldi. Vazgeçmediğimiz her şeyi yeniden ve her yerde bağırma zamanı kapımıza dayandı. Gürültülü sessizlik geçti artık. Anahtarız, kapıları açarız da kapatırız da. Buradan başlayalım geleceğe isim, tanım, lakap ve milat koymaya. Eskimeyen bir aşka yol ve inadı seyrettirme zamanı, anlatmak ve anlaşılır kılma imkânı. Buradayız işte.
Yanılgılar bir yangındır, pişmanlıklar bir cehennem, yaşayamamak bazı şeyleri, içimizde bir yanardağdır. Ateş nerede tutuşacağını, ne zaman harlanacağını bilemez. Bu yüzdendir harcanmamız. Sıcak bir yaz, bir ev, bir dost eli ya da yârin kolları bir an düşman kesilir, hasta da eder. Elem içinde ve eza ile yaşadıklarıyla kavrulur insan.
Şehvetli bir kötülük örgütlendi çok zamandır. Dağılıyor çok şükür çünkü iyilik bulaşıcı, kötülük kemiricidir. Neyse ki bahar geldi her anlamda. Mevsim de değiştirmek de kapıya dayandı. Öğrendik ki sabır bu devirde vahşet ve dehşet yıllarını sırtlayıp önümüzü kesiyor. Papatyanın güzelliği, iğdenin kokusu, ağacın serinliği bir ruh ve beden ihtiyacı. Elzem bir zaman, mühim bir tercih. Yine de biliyor ve inanıyoruz, kök saldığımız bu yerde meyve de veriyoruz, vereceğiz.
Kudretli bir vaziyette duruyoruz. Aklımızın da gönlümüzün de itibarı ve inancı çelinmiyor iyi ki. Vardık bir yere ve var olduğumuzun itibarı, var olacağımızın kavgası devletlere ve ondan beslenen kötülüklere yeter de artar. Varsın kötüler düşünsün, bizler durmadan yeni yollar düşünüp oralarda seyyah olalım. Çünkü yol yeşilliklere, çünkü yol serinliğe, çünkü yolumuz özgürlüğe.
Evet, dünyanın dönmesi kadar bir gerçek var; Tek bir soruyla yıkılabilir insan. Çok şükür, bildiği bir cevapla ayağa da kalkabilir insan. Buradan eylemin ve bilginin kudretine, oradan aydınlık yarınların gündoğumuna varabiliriz. Çünkü insan yakan, yalan ve talan. Yine çünkü insan gerçek, hakikat ve hak arayan. Buradan da başlayabiliriz heyecanlanmaya ve inanmaya.
Vaktinde neler oldu, vakitsiz neler oldu ve bizi buralara kadar sürükledi? Bildiğimiz ve sandığımız ne çok şeyle sınandık. Çeşit çeşit yokluk ve her biri bir adım önde çareler gördük. Tamah etsek dediğimiz, bir de murdar ettiklerimiz yollar çizdi bize, yıllar geçti ve yollara sürükledi. Her şeye rağmen buradayız işte ve yine.
Hatırlamakla dönüyordu devran. Unutmamakla yollar açılıyordu. Biri çark, diğeri pusula. Vahşetler, dehşetler, ertelenen yaslar, kırılan umutlar hepsi de arkamıza bakıp gördüğümüz parçalanmış ayna. Toparlanıyoruz şimdilerde, topladıklarımızı bölüşüyoruz. Sonra onlarla bentler yapıyor, bazı bentleri de yıkıyoruz. Öyle ya, hayat yıkmak ve yaratmak üzerinedir.
Kötü ile kötünün iyisi arasında bir sarkaç gibi sallanıyoruz. Kötüyü deviriyoruz, sırada kötünün iyisini peşimize takmak var. Elbette sırası gelecek birçok şeyin. Bir zamanlar dünya sırayla değil zorlaydı, şimdi sıra zorun sırasını sınamada. Elbette zorun rolünü asla ama asla unutmamada. Her şey bizimle, her daim biz. Bir fidan dikmek ve bir başka fidanı koparmamak için bir asâ hep elimizde, oldu ve olmaya devam edecek.
Kaldığımız yerde inadımız umudumuzdur. Buna şükran, hafızamıza şükürler olsun. Yeni bir çağa ancak bizim adımlarımız yakışır. Alnımız ak, başımız dik. Asla boyun eğmeden ölenler, ısrarla dört duvar arasında direnenler, dağlardan sokakları görenler, evlerden zaferi besleyenler. Hepimiz bir aradayız, kapattığımız cehennemde cenneti gören rüyalarımızda buluşuyoruz. Şan olsun tarihte, nam salsın mücadelemizde.
Haftanın kitap önerisi: Lucy Caldwell, Yakınlıklar / Çeviren: Tülin Er, Siren Yayınları