Ağaç-dar canlılığın zaman ve mekanla bağ kurması gerektiğini hatırlatan yegane ikonik varlık ağaç. Her bir varlığın yüzünü dönüp kökleri ile bağ kurduğu yaşam ağacı.
Hem insan mitlerde ters köklü yaşam ağacı değil mi?
Kökleri gökyüzüne uzanan, secdeye de bu yüzden varmıyor mu? Köklerini toprağa değdirmek için imanın kabul ölçülerini toprakla bağ kurmak ölüm ve yaşam ikileminde sürekli yaşamı vurgulayan ölümsüzlük ikonu ağaç.
Hem darda değil mi ki insan, birbirine karşı darda, cümle varlığa nazar ederken darda değil mi ki varlık. Elleri yüreğinde iken ya da el pençe divan dururken darda değil mi ki varlık.
Aşk hali tabii ağaç aşkın her zerresini yapraklarına değen esinti ile ruhlarımıza nakşeden. Fedasi olacak kadar sevda ile bağlı olduğumuz aşk için kara sevdasına düştüğümüz mecnuni feda değil mi dar olmak darda olmak.
Bazen iyilik ve kötülüğün sırat köprüsü kadar kıldan ince, kılıçtan keskin bir ayırt hali olduğu-nu bilmek hali ağaç. Yani baltasına sap olmak kendi katline sebep olacak alete tedarik olmak değil mi ağaç olmak. Neyin iyi neyin kötü olacağının kararına zamana bırakacak kadar da kaderine de iman etmek. Bazen hakikati anlatmak için bedeninden parça koparıp vermek varlığa.
Xiziri bir eylem değil mi?
Bağ kurmak, yardıma koşmak, köklerindeki bir damla suyu en tepedeki yaprağına yetiştirmek gayreti, aşkı. Kökleri ile diğerlerine mantar taşımak işlemek toprak ananın bağrını kilometre-lerce uzanmak hem de kimsenin rızkına göz dikmeden rızık alıp rızık vermek nasıl fedakar, paylaşımcı yaşam halidir, Yaşam Ağacı’nda nakşolunan ve meşk edilen nasıl bir müziktir. Aşk ile şifa dağıtan. Diğerinin derdine ağıt yakan, kendisi feda olduğunda kendisinden önce diğe-rinin evladına yanan ağaç.
Tabii aşk ile feda hali darada çekilmene sebeptir. Ama of demez ya ağacı bilenler. Bilir feda olduğu an “Yaşamı Uğruna Ölecek Kadar Sevmek” olan aşk halinin tüm zamana sirayet ede-cek zerrenin hareket etme anıdır. Değişim başlar, ağacı bilenler hep borçludur ya halkına, bilmeyenler bu borçlu olma halindeki aşkı anlamadıkları için anlık nefse kurban ederler nef-retle, bilmezler çünkü o nefret hali köklerine olan ihanetlerinin sonucudur. Ama dara çektik-lerinde anlarlar kanı çekilmiş bedenlerdeki nuru içlerinden akar irinleri ya da içlerine döner parça parça yer bedenlerini ağaç artık o nefreti de parça parça kendine rızık ediyordur.
Ağaç hep alır çünkü, verdiği gibi, hep verir aldığı gibi. Kesip kesip üst üste yığmış olsalar ya da saksılara oyup mahkûm etseler de. Masa olup önlerine gelir ve en son yine bir aşık o ma-saya koyup ağlar başını. Ağaçlar hüzünlüdür. Çok gözyaşı akıtılmıştır bağırlarına. Saksıda tec-rit edilirken bile aşkın kokusunu, yaşam aşkının kokusunu yaymaya devam ederler deli eder-cesine. Baharı hiç sektirmeden.
Köklerini unutmaz ağaçlar en cılız hallerinde bile çok asildirler. Köklerini uzatmayı bilirler çünkü hayata. Çünkü mührün, “Mor Kirin” zamanın bir yerinde herkesin alnındaki üçüncü vic-dan gözü olarak hakikate değeceğini bilir ağaç.
Gelin hep birlikte bu kader seçiminde vicdanımızın mührünü Büyük İnsanlık Ağacı’nın altına vuralım. Ağaçlar vicdanı bilir ve unutmaz… Darê Mor Kin!
Zaman Sahipsiz, Mekan Rızasız, Mazlum Çaresiz Değildir…
Yürekten Bizlere Aşk ile…