Ve artık son 100 metreye girdik. Sporcular yarışın sonuna son bir enerji bırakırlar. O noktada koşuysa bu depara kalkarlar, bisikletse şayet pedallara asılırlar. Artık tüm güç, tüm motivasyon kazanmak üzerine. Şimdi bu son iki günde seçim kampanyalarının finali yapılıyor olabilir ama bu, çalışmanın bittiği anlamına gelmez. Seçimlere yönelik son bir görevimiz var: Son ikna turları için depara kalkmak, pedallara asılmak. Telefon rehberlerimizi oturup didik didik etmek gerekiyor. Konuşmadığımız, görüşmediğimiz, tartışmadığımız kim varsa kendileriyle konuşmak, görüşmek, tartışmak için son düzlüğe bu kararlılık ve motivasyonla girmek gibi bir görevimiz var. Haydi hemen şimdi harekete geçelim. Seçim sonrasında ah keşke dememek için görevimizi yerine getirelim.
Mersin kampanyamız bizler için son derece büyük deneyimler sundu. Madem son günlerdeyiz, belirtmeden geçemeyeceğim. Etnik yapı açısından tam bir halklar bahçesi. Dilleri, inançları çeşit çeşit insanlarla bir arada olduk. Çeşit çeşitti ama ortaklıkları çoktu: Çalışmaktan nasır tutmuş elleri örneğin ortaktı. Güneş altında çalışmaktan kavrulmuş tenleri ortaktı. Günün sonunda ellerindeki üç kuruşla nasıl geçineceklerine dair kaygıları ortaktı. Kapitalist yağma ve yıkım düzeninin, baskıcı ve yasaklayıcı devlet iktidarının mahvettiği yaşamları ortaktı örneğin. Ölüm, yıkım, savaş, nükleer santral tehdidi altında hayatta kalma tehditleri ortaktı.
Kadınlar tanıdık, farklı farklı bölgelerden, farklı farklı kimliklerden. Bir kadın katliam makinesine dönüşen bu düzenin kendileri üzerinde yarattığı ölüm tehdidi ortaktı örneğin.
Ama ortak olan başka başka şeyler vardı, yazmazsak eksik kalır. İşçilerin havzalarını gezdik. Mevsimlik tarım işçileriyle buluştuk. Serbest bölgedeki işçileri ziyaret ettik. Çimsataş’ta da buluştuk kendileriyle. Narenciye bahçelerinde de hasbihal ettik. İşliklerde, atölyelerde bir araya geldik. Hemen hepsinde aynı değişim isteğini, iradeyi, kararlılığı gördük. Mersin işçi sınıfı bizlere kaybedecek bir şeyleri olmadığını ve kazanacakları bir dünya olduğunu bizlere bir biçimiyle anlattı. Bu istek ve iradenin siyasal öncülüğünü yapmak biz devrimcilerin omuzlarındadır.
Kadınlardan bahsettik. Kimi ev emekçisi, kimisi tekstil atölyesinde işçi, kimisi mağazada tezgahtar, kimisi narenciye bahçesinde işçi, kimisi bahçede çapa yapıyor. Diğeri işsiz, bir başkası da sanayide çalışıyor. Yine onların söylemine, eylemine yansıyan şey, bu sömürü ve ölüm düzeninden kurtulma isteğiydi. Bu isteğin siyasal öncülüğüne de talibiz, bu böyle biline.
Gençleri tanıdık, onlarla söyleştik, dertleştik. Seçim kampanyamızı bir diğer motor gücü gençler oldular. İşsiz, geleceksiz ama umutlu gençler… Aynı görev yine bizlerin omuzlarında.
Kapısını çalamadığımız, sohbet edemediğimiz, zaman geçiremediğimiz işçiler, kadınlar, gençlerden af diliyoruz. Kısıtlı bir zaman diliminde kısıtlı imkanlarla yürüttük çalışmamızı. Hem bu zaten bir son değil, bir başlangıç. Telafi için çok zamanımız olacak. Aynı tempoyla büyüyeceğiz seçim sonrasında da.
Mersin değişime hazır. Emek ve Özgürlük İttifakı olarak da bu değişimin öncüsü olmaya hazırız, göreve talibiz. Ama önce şu son 100 metrede depara ihtiyacımız var. Haydi göreve!