Hayvanların bile yemediği kanolayı Trakya’da ayçiçeğinin yerine ekmek için yapılan yalan propagandalar ve baskılar duvara tosladı. Kuraklık nedeniyle yetişmeyen kanola için Prof. Dr. Kaya’nın kanolada ısrar edilmesi gerektiğini belirtmesi dikkat çekti
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Bilinen adıyla kolza olan ve ilk olarak Kanada’da kanola yağı üretimi yapılan bitki, daha sonra dünyanın pek çok yerine yayılmıştır. Günümüzde en çok Çin ve Hindistan’da üretimi yapılan kanola özellikle biyoyakıt amaçlı olarak üretiliyor. Türkiye’de ise kanola yağının gıda ürünü olarak tüketimi özendiriliyor. Kanola yağının kalp rahatsızlıkları başta olmak üzere insan sağlığı üzerinde çok ciddi zararları olduğu ise biliniyor. Kolza bitkisi Türkiye’de kanola, rapiska ya da rapitsa olarak da adlandırılıyor. Kanola yağı bitkisi, içerdiği maddeler sebebiyle hayvanların genellikle uzak durduğu ve tüketmediği bir bitki. Trakya başta olmak üzere Konya gibi kuraklıkla yüz yüze olan coğrafyalar için önerilen kanola Trakya’da yaklaşık 160 bin dekar ekimi yapılırken, bu yıl 40 bin dekara kadar küçüldü.
Daha fazla ekilsin
Trakya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Genetik ve Biyomühendislik Bölüm Başkanı ve Bitki Islahı Merkezi Müdürü Prof. Dr. Yalçın Kaya, kanola ekiminden vazgeçilmemesi gerektiğini söylemesi dikkat çekti. Ülkenin yağ açığını kanola ile kapatacağını iddia eden Prof. Yalçın Kaya, “Ülkemizde belirli bir yağ açığı var. Yağlı tohumlara her yıl 3 milyar dolardan fazla para ödüyoruz. Bölgemizde de özellikle ayçiçeğine alternatif olarak sarı renkler çok daha fazlaydı. Bu sene azaldı. Neredeyse fotoğraf çektirecek kadar nadir olarak bulunuyor. Bunun birçok sebebi var. Aslında çok daha fazla miktarda olması gerekir. Çünkü ülkemizde mevcut bitkisel yağ açığını ayçiçeğinin tek başına kapatması mümkün değil. O yüzden en önemli bitkilerden bir tanesi de kanola. Mutlaka daha fazla olması gerekir” dedi.
Hayal kırıklığı
Kanola ekim sahalarının ayçiçeği ekim sahalarında şirketlerin pazarlamasıyla birlikte başlarken ayçiçeği yağı üretiminde büyük düşüşler yaşandı. Prof. Dr. Kaya yağ ihtiyacını ayçiçeğinin karşılayamacağını iddia ederken, ayçiçeği yerine kanolanın ekiminin yapıldığını bilmemesi olanaksız. Ancak buna karşın Kaya’nın sözlerini iyi niyetli sözler olarak algılamak da mümkün değil. Habertürk’e konuşan Prof. Dr. Kaya, “Kanolanın bazı dezavantajları var… Kış da kışlığını yapmadı. Bu anlamda geç ekenler çıkardı ama o zaman kanola ekilmiyor. Çiftçiler ekim anlamında hem ekemedikleri için vazgeçtiler, buğdaya veya ayçiçeğine yerlerini bıraktılar. Ekenler de çıkaramadıkları için onları bozdular ve bölgede çok az miktarda kanola ekimi oldu” derken hayal kırılığı yaşadığı sözlerinden anlaşılıyor.
Kanola ekimi 3 yıldır geriledi
Kaya, “Bizim bölgemiz, ayçiçeği bölgesi. Ama kanolanın 2 tane avantajı var. Hatta buğdaydan da daha avantajlı. Haziran sonunda hasat ediliyor ve 2 ay önce bitkisel yağ fabrikalarının boşta kalmasını önlüyor. Çiftçiler ilk önce ondan para görüyor” derken, Edirneli çiftçi Erdal Akgün ise, “Kanolanın esasında 3 yıldan beri ekilişi gitgide azalıyor. Bunun nedeni birinci derecede kuraklık. Ciddi anlamda kanola ekimine başlamıştık. Eylül ayının 10’u gibi ekimi başlayan kanolada, eylül ayının sonuna doğru yağmur alındı. Kanola çıktı ama aralık ayının ortalarına kadar yağış alamamamızdan dolayı çok ciddi anlamda kanola ekili arazilerin bozulduğunu gördük. Biz de bozduk” diye konuştu.
Trakya yok edildi
Diğer taraftan Trakya Bölgesi’nin yeraltı sularının yüzde 85’inin tükendiği, akarsu ve derelerin kuruduğu, Ergene Nehri’nde su yerine sanayi ve kentsel atıkların taşındığı bir atık su kanalına dönüştü. Trakya 1. Sınıf tarım arazileri sanayi havzaları ile işgal edilirken, bu arazilerin 1/3’ü ve bütün su varlığı kaya gazı ve petrolüne kurban edildi ve bu durum genişleyerek sürüyor. Ayçiçeğinin yüzde 63’ü, pirincin yüzde 44’ü, buğdayın yüzde 9’u Trakya’da üretilirken böylesi bir bölge sanayi ile boğuldu. Biyoyakıt üretimini desteklemek adına kanola ekimi Trakya’da hızla yayıldı. Ayiçiçeği yerine kanolayı öneren Prof. Kaya’nın bu tutumu anlaşılır bir tutum olmaktan çok uzak.
Gıdada egemenlik yoksa!
Kapitalizmin gıda üzerinde kurduğu egemenlik insanların güvenli ve sağlıklı gıdaya erişimini engellediği gibi yoksul bırakılan halkları da açlığa mahkum etmiş durumda. Sermayenin tüm vehçelerini büyük bir birikim alanı haline getirdiği tarımsal üretimlerin olmazsa olmazı olan tohumların şirketler eliyle patentlenmesiyle birlikte atalık tohumlar GDO’lu ve hibrit (kısır) tohum haline getirildi. Sermaye devletlerinin baskısıyla patentli tohumların kullanımı zorunlu kılındı. Gıdada egemenliğin şirketlerin eline geçmesi sürecinde örgütsüz ve bilgisiz bırakılan çiftçiler ve halkın bu durumu gıda güvenliğini de ortadan kaldırdı.
Bilim kimin için?
Sermayenin bilimi ve bilim insanlarını kendi çıkarları bağlamında kullanması akademik alanda halkların ve doğanın çıkarını koruyan yapılanmaları güçlenmesi gerektiğini, kanola üzerine konuşan Prof. Dr. Kaya’nın duruşuna baktığımızda daha net görmekteyiz. Genleriyle en çok oynanmış bitkilerden biri olan kanolayı buğday ve ayçiçeğinin ekim alanı olan kadim bir coğrafyaya önerilmesi ve bunda ısrar edilmesi nasıl bir cendere altında olduğumuzu ortaya sermekte. Trakya coğrafyası kaya gazı, doğalgaz, maden, tekstil boyahaneleri gibi kirletici ve yok edici bir işgale sürüklenirken kuraklığın küresel iklim değişimine bağlanması ise yok oluşun maskelenmesi amacıyla kullanıldığını da bir kez daha belirtmek gerekiyor.