14 Mayıs seçimleri ülkenin üzerine kabus gibi çöken AKP/Saray iktidarından kurtulmak için önemli bir fırsat. Seçim meydanlarında görünen coşku ve kararlılık, halkların bu fırsatı en iyi biçimde değerlendireceği umudunu çoğaltıyor.
Devletin tüm olanaklarını hukuksuzca ve edepsizce kullanan AKP ve ittifak ortakları halkla yüz yüze gelemiyor; çarşı pazarda seçim çalışması yapmak için bile onların arasına giremiyor. Erdoğan ve halen bakanlık ayrıcalıklarını kullanan milletvekili adayları mitinglerde, -birçoğu düzmece olan- açılışlarda ancak yüzlerce korumanın halkla aralarında oluşturduğu etten duvarın arkasından ve propaganda aracına dönüştürdükleri devletin televizyonu ve yandaş medya ekranlarının ardından nutuk atabiliyor. Bakan koltuğunda oturmayan -dolayısıyla koruma duvarına sahip olmayan- milletvekili adayları ortalıkta pek görünmüyor. Halkla yüz yüze gel(e)memelerinin nedeni 21 yıllık iktidarlarının sonucunda açlığa, yoksulluğa sürükledikleri halka söyleyebilecekleri, vaat edebilecekleri bir şeylerinin kalmamış olması; uzaktan uzağa yaptıkları propaganda ise gerçekleri çarpıtmak ve hayali müjdeler vermekten ibaret.
Seçime yaklaşılan her gün inandırıcılığını daha fazla kaybeden AKP/Saray iktidarı; işi, seçimleri suç gibi göstermeye (kriminalize etmeye) kadar vardırarak kaybedecekleri seçimlerin gayrimeşru olacağı algısı yaratmaya çalışıyor. Seçim sürecinden kendilerine engel olarak gördükleri muhalif gazetecileri, avukatları ve hatta seçim çalışması yürüten milletvekili adaylarını gözaltına alıyor, tutukluyorlar. Yasaları ve en temel siyasi etik kurallarını dahi ayaklar altına alarak seçim çalışması yürütmeleri yetmezmiş gibi tevessül ettikleri “seçim hileleri” de birer birer deşifre oluyor.
Özellikle 7 Haziran seçimleri sonrasında iktidarı elinden bırakmamak için her türlü hukuksuzluğa başvuran AKP, 1 Kasım 2015 seçimlerini, 16 Nisan 2017 referandumunu, 24 Haziran 2018 seçimlerini bu sayede kazandı. 2019 yerel seçimlerinde de İstanbul ve Ankara belediyelerine aynı yöntemlerle çökmek istedi; ancak bugüne kadar birbirine düşmanlaştırılan, ayrıştırılan halkların sandıkta kurdukları ittifak sayesinde bunu başaramadı (Seçim sonrasında Kürt illerinde sandıkta kaybettiği yerel yönetimlere ise kayyumlar aracılığıyla çöktü.). İktidarı elinden bırakmamak için 14 Mayıs seçimlerinde aynı yolu bir kez daha deniyor AKP. Bunda başarılı olabilmesi için “toplumu kutuplaştırıp, halkları birbirine düşmanlaştırmaya yönelik söylemlerinin karşılık bulması” gerekiyor. Ancak seçime son bir hafta kala görünen o ki bu kez halklar kutuplaştırılma tuzağına düşmüyor ve muhalefetin çok önemli bir kısmı, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde -2019 seçimlerinde olduğu gibi- üzerine çöken kabustan kurtulmak için sandıkta gücünü birleştiriyor.
AKP/Saray kabusundan kurtulmak için de olsa bugüne kadar bir araya gel(e)meyen halk kesimleri, yüz yıllık cumhuriyet tarihinde belki ilk kez ülkenin dört bir yanındaki seçim meydanlarında el ele kol kola halaya duruyor. Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun bu tablonun oluşmasındaki rolü son derece önemli. Ancak Kürt halkı her türlü baskıya, ezaya, inkara, ihanete rağmen barıştan vazgeçmeden demokratik Türkiye mücadelesini ısrarla sürdürmüş olmasa, toplumsal barışın kapısını aralayabilecek bu birlikteliğin sağlanmasının mümkün olmayacağı da unutulmamalı!
14 Mayıs’ta AKP/Saray kabusundan kurtulmakla demokrasi, insan hakları, özgürlükler üzerindeki baskılar bir nebze olsun hafifleyecek; toplumda bir rahatlama olacak kuşkusuz. Fakat bunun kalıcı olabilmesi için halklar arasındaki düşmanlaşmanın, ayrışmanın tamamen ortadan kalkması ve barışın toplumun her kesimi tarafından içselleştirilmesi gerekiyor. Bu uzun soluklu bir mücadele ve ancak ayrımcılığa uğrayan, ezilen, sömürülen kesimlerin demokratik temsilinin her alanda olduğu gibi parlamento içinde de güçlü olması ile mümkün. 14 Mayıs’ta cumhurbaşkanlığının yanı sıra milletvekilliği seçimi için kullanılacak tercihler de bu nedenle son derece önemli!
Aşık Mahzuni’nin o unutulmaz türküsünde söylediği gibi “Esamemiz okunmaya az kaldı”. Yeter ki seçimde tercihleri doğru yapıp, sandıkta olabilecek hırsızlıklara, arsızlıklara karşı duralım.