Seçimlere 10 günden az bir zaman kala netleşen tek şey toplumun büyük çoğunluğunun baskın değişim isteği. İktidar kaybetme korkusuyla panikte. Kendisine rakip gördüklerine, Kürtlere, sosyalistlere, gerçeğin peşinde koşanlara karşı operasyon üzerine operasyon düzenliyor. Son 11 ayda 34 Kürt gazeteci tutuklandı. En son Sedat ve Dicle’yi cezaevine gönderdiler.
Güya iktidarı değiştirme iddiasında olan muhalefetin geri kalanlarında ses seda yok. Belli ki Kürd’e yapılanları geçmişte olduğu gibi bugün de “normal” karşılıyorlar ve buradan da değişim çıkacağına inanmamızı bekliyorlar. Bugün yaşananlar 1912 seçimlerinde, 1946 seçimlerinde yaşanan ve tarihe “sopalı seçimler” olarak geçenlerden daha vahimdir. Devletin bütün kurum ve kuruluşları, aktörleri, savcısı, yargısı, kolluğu, valisi, kaymakamı sahada iktidar lehine seçim çalışması yürütüyor. Yetmiyor, sistemi de iktidarı da değiştirme konusunda kilit konumda olan HDP’nin, Yeşil Sol Parti’nin tabanı, çalışanları, aktivistleri hedefleniyor. Artık çalınan oy, çalınan irade değil sadece, seçmenin kendisine el koymaya kadar vardırıldı işler. Ellerinden gelse 6 milyon seçmenin tamamını içeri alacaklar.
Son 7 yıldır adım adım uygulanan, yer yer muhalefetten destek gören uygulamalar Türkiye’yi bu noktaya getirdi. Daha ötesi daha büyük kriz demek, daha ötesi daha derin toplumsal sorunlar demek. Durum bu kadar açık olmasına rağmen sırf Kürtlere karşı yapılıyor diye yapılanlara ses çıkarmayanların değişim isteği ve söylemi ne yazık ki şüphelidir. Üstelik muhalefette yer alan kimi aktörlerin niyet ve beyanları, eylem ve söylemleri bunları şüphe olmaktan çıkarmıştır.
Muhalefetin ulusalcı kanadında yer alan kesimlerin dili, söylemi, yaklaşımı, Kürtlere karşı tutunduğu hasmane tutumu iktidarla amaç birliğini gösteriyor. İktidarı ayakta tutan kutuplaştırma ve kamplaştırma siyasetini sahiplenen ve daha kesif bir şekilde sürdüren Ata İttifakı ve bileşenleri yaptıklarıyla toplumun değişim talebini ve umudunu baltalıyor. Bu kesimler sadece Kürd’e düşmanlık yapmıyor, özgürlük isteyen, eşitlik isteyen herkesi de hedefe koyuyor. Kürtlerin onlarca yıldır kullandığı 3’üncü yol söyleminin üzerine konan Muharrem İnce, kullandığı dil ve yöntemlerle en azından şimdilik seçimin birinci turda iktidar aleyhine sonuçlanmasının önüne geçiyor. İyi Parti’nin ve muhalefet cephesinde konumlanan kimi ulusalcı kesimlerin yaklaşımları zaten ortada.
Muharrem İnce’nin ve diğer aktörlerin yaptıklarını “muhalefet” olarak nitelendiren bazı kesimler hala utanmadan Kürtleri iktidarla işbirliği yapmakla itham ediyor. Aslında doğru söylüyorlar (Bunun yerine “aslında gerçekten iktidar…” desek daha iyi olmaz mı?), iktidar Kürtlerle çok yoğun bir görüşme trafiği içerisinde. “Bir gece ansızın” görüşüyor, sabahın 5’inde, 6’sında çat kapı görüşüyor, kolluk marifetiyle, yargı marifetiyle görüşüyor. Nezarethaneler, adliye koridorları, mahkeme salonları, ring ve gözaltı araçları, F tipi hücreleri iktidarın Kürtlerle yaptığı görüşme mekanları. Adliye kapılarında sayısız beklemeleri de bu listeye ekleyebilirsiniz. Oysa Kürtler iktidarın isteklerine boyun eğmiş olsaydı, isteklerini kabul etseydi, demokrasi ve özgürlük taleplerinden vazgeçmiş olsaydı en az Muharrem İnce kadar, en az nefret ve düşmanlığı şiar edinen diğer kesimler kadar rahat bir seçim çalışması yürütebilirdi.
Onlar kadar imkan ve olanağa sahip olurdu. Bu suçlamaların ciddiye alınacak bir tarafı yok o yüzden bu yaftalamaları da “Kürt karşıtlığının” bir başka göstergesi olarak kaydedip geçelim şimdilik.
Fakat bütün bu şiddete, saldırıya rağmen bugünkü sopalı seçimler asla 1912, 1946 seçimlerinin sonuçlarını vermeyecek. Sopa ile seçim kazanma defteri kapandı. İktidar şiddeti, sahibi için bir dönem istenilen sonucu verse de aynı zamanda kendi sonunu da hazırlar ki biz bugün o aşamadayız. Sadece sopaya değil bütün oyunlara rağmen, muhalefet görünümlü iktidar operasyonlarına rağmen sonuçlar farklı olacak. Herkesi tek tek cezaevine tıkasalar da zamanı geldi özgürlüğün de eşitliğin de değişimin de. Kaçarı yok bu değişim sürecinin; en son tutuklanan gazeteci arkadaşımız Sedat’ın da dediği gibi, bu düzen değişecek. Sedat da Dicle de birkaç gün önce tutuklanan Abdurrahman Gök de aylar önce tutuklanan Deniz, Habibe, Berivan, Selman da 11 ay önce tutuklanan Ömer, Mehmet Ali, Suat, Serdar da… Bütün gazeteciler özgür olacak ve gerçeği yazmaya devam edecekler.