14 Mayıs seçimleri demokrasi ve özgürlük güçleri açısından bir son değil bir başlangıçtır. Bu zor ve zulüm düzenine dur diyerek demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir yaşamı, demokratik cumhuriyeti inşa etmenin başlangıcı olacaktır.
Sebahat Tuncel
Bir seçimi daha zindanda karşılıyoruz. Sizler dışarıda, bizler içeride. Türkiye’de yaşanan zor ve zulüm düzenine dur demek, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir yaşamı inşa etmek için Yeşil Sol Parti ile yol açmak için mücadelemizi sürdürüyoruz. Demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet ve barış mücadelesi yürütenler olarak halkımıza, kadınlara, gençlere, çocuklara güzel bir gelecek hazırlamak için emek harcıyoruz. Her koşulda halkımızın, kadınların, özgürlük mücadelesine katkı sunmayı bir görev ve sorumluluk olarak görüyoruz. Ahmed Arif’in söylemi ile “Zaten yaptığımız ne ki? Kimsenin karnından açlığı, ayağından yalınlığı ve sırtında çıplaklığı kalmasın diye ömrümüzden bir parça vermek”. Devrimcilerin, sosyalistlerin, feministlerin yapması gereken bedel ödemesi gerekirse de halkımıza dayatılan köleliğe, sömürüye, açlığa, yoksulluğa zor ve zulüm düzenine dur demek ve güzel, özgür ve eşit bir geleceği inşa etmek için halkımıza öncülük etmesidir. Bu hem insani, hem vicdani, hem de ahlaki ve politik bir sorumluluktur, görevdir.
Faşizmin duvarlarını yıkacağız
Halklarımızın sandık başlarına giderek oy kullanması, Yeşil Sol Parti’yi güçlü bir şekilde parlementoya göndermesi yeni bir başlangıca vesile olacaktır. Daha çok çalışalım. Sizler dışarıda bizler içeride faşizmin duvarlarını yıkacağız
Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal, ekonomik krizden çıkışın sağlanması, depremde yerle bir olan kentlerin yeniden kurulması, depremzedeler ile dayanışmanın büyütülerek, onların hayatı yeniden kurmalarının sağlanması, Kürtlerin özgürlük sorununun çözümünden ekolojik sorunlara, kadın özgürlüğünden işçi emekçilerin eşitlik özgürlük mücadelesine kadar geniş bir yelpazede siyasal, toplumsal sorunların çözülmesi için inisiyatif almak ve siyasetimizi güçlendirmek açısından 14 Mayıs seçimleri önemli bir dönemeç olacaktır. Mevcut gidişattan rahatsız olan ve güzel günlerin, özgür, demokratik günlerin özlemini duyanların bu süreçte çok yoğun çalışması gerekir. Elbette bizler de koşullarımız doğrultusunda dışarıda büyük umut ve coşku ile yürütülen çalışmalara katılmaya çalışıyoruz. Sizler dışarı da bizler içeride faşizmin duvarlarını yıkacağız.
Onların hikayesi yok, bizim var
Düzen partilerinin halklara anlatacak yeni bir hikayesi kalmadı. O yüzdendir ki hep eskiyi anımsayarak, eskiden medet umarak iktidarda kalmayı veya iktidara gelmeyi planlıyorlar. Cumhur ve Millet ittifaklarının seçim vaatlerine baktığımızda birbirine çok benzer olduğu görülmektedir. Tabi bunda şaşırılacak bir durum yok çünkü her iki blok da aynı kaynaktan, erkek egemen-kapitalist sistemden besleniyorlar. Köklü demokratik değişimlerden ziyade reform yapmayı, neo-liberal politikalar çerçevesinde ekonomik programlar yapmayı vaad ediyorlar. Bu Türkiye’de yaşanan rejim krizini, ekonomik, siyasi krizi aşmak için yeterli değildir. O açıdan Emek ve Özgürlük İttifakı’na, Yeşil Sol Parti’ye daha çok sorumluluk düşmektedir. Halkların eşitliği, özgürlüğü, ekolojik ve demokratik bir sistemi, demokratik cumhuriyeti geliştirme stratejini toplumsallaştırarak 14 Mayıs’taki seçimlerde parlementoya güçlü girmesi Türkiye halklarının geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Belirttiğim gibi sistem partilerinin halklara anlatacak yeni bir hikayesi yok. Ancak bizlerin, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın, Yeşil Sol Parti’nin halklarımız ile birlikte yazacağı ve anlatacağı bir hikayesi var.
Kendi kaderini belirleme
Seçim sürecinde en çok tartışılan konuların başında Kürt sorunu gelmektedir. Cumhur İttifakı’nın, AKP-MHP faşist iktidarının 2015’ten bugüne geliştirdiği Kürt düşmanı politika Türkiye’yi ekonomik, siyasi krize sürüklemiştir. Binlerce yıllık ekonomik, siyasi, kültürel geleneği olan, Ortadoğu’nun en kadim halklarından olan Kürtlerin 21. yüzyılda hala varlığının ortadan kaldırılmaya çalışılması, dil, kimlik ve kültür haklarını kullanarak kendi kaderini kendisi belirleme istem ve taleplerinin “terörizim” kıskancında tartışılması sorunu çözümsüz bırakmaktadır. Herkesin kabul etmesi gereken Kürtler bir halktır ve her halk olduğu gibi kendi varlığını, kimliğini, kültürünü, dilini koruması ve kendi geleceğini belirleme hakkı vardır. Sorun bu hakların yok sayılması ve Kürt halkının her talebinin “terör”, şiddet alanına sıkıştırılmasıdır. Kürt halkının özgürlük için, eşitlik için yürüttüğü mücadele direniş, inkar politikasını boşa çıkarmış olsa da Cumhur İttifakı’nın imha ve asimilasyon politikalarını güncelleyerek sürdürmesi, Kürtler üzerinden toplumu kutuplaştırması içeride ve dışarıda yürüttüğü politikalarda Kürt karşıtlığını esas alması Türkiye’de anti-demokratik, hukuksuz, kirli, karanlık, özgürlüklerin ortadan kaldırılmasına yol açmıştır. Bu politika sadece Kürtlere değil tüm Türkiye halklarına büyük zarar vermiştir. 14 Mayıs seçimleri halklarımızın eşitliği, kardeşliği ve özgürlük temelinde bir arada yaşama iradesinin güçlenmesi açısından da önemli bir tarihtir.
Kadınların gücü
14 Mayıs seçimlerinin sonucunun nasıl olacağını belirleyecek olanlardan birisi de kadınlardır. AKP-MHP başta olmak üzere Cumhur İttifakı içinde yer alan faşist blok en çok kadınları hedef almaktadır. Cinsiyetçi, milliyetçi, dinci ve militarist politikalar kadınlara, ayrımcılık, şiddet, sömürü ve kölelik olarak dönmektedir. Kadına yönelik şiddetin, kadın katliamlarının artması ile iktidarın kadın düşmanı politikaları doğrudan bağlantılıdır. Kadın özgürlüğünü stratejik ele alan, kadın-erkek eşitliğini yaşamın her alanında hayata geçiren, eş başkanlık ve eşit temsil sağlamayı önüne hedef koyarak siyasetteki erkek egemenliğini ve cinsiyetçiliği aşmayı hedefleyen Emek ve Özgürlük İttifakı, Yeşil Sol Parti, kadınlar ile birlikte kadınlar için de yeni yaşamı inşa etmeyi vaad ediyor. O nedenle kadınları kendi geleceğini, kendi elleri ile Yeşil Sol Parti’de şekillendirmeye çağırıyoruz.
Tekçilik herkesi vuruyor
Türkiye’nin çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı yapısı, tekçi, milliyetçi bir yaklaşım ile ortadan kaldırılmaya çalışılarak herkesi Türk-İslam kimliğine sıkıştırma politikası bu ülkede sadece Kürtlerin değil Ermenilerin, Rumların ve daha birçok halkın büyük trajediler, acılar yaşamasına neden olmuştur, olmaktadır. “Farklılıklar zenginliğimizdir” söylemi bir maske olarak kullanılarak farklı halkların zenginliklerine el koymanın, farklı kimlik, inanç ve kültürlerin zorla asimile edilmesine araç yapılmaktadır. Türkiye’deki bu tekçi, milliyetçi, dinci, cinsiyetçi politika savaş nedeni ile Türkiye’ye gelmek zorunda kalan göçmenlere karşı ayrımcı, ırkçı yaklaşımlara da zemin olmaktadır. Düzen partilerinin hep bir ağızdan “Göçmenleri göndereceğiz” sözü tabanda göçmenlere karşı ayrımcılığa, ırkçılığa, şiddete yol açmaktadır.
İki blok da krizi çözemez
Yine bu süreçte yaşanan en temel sorunlardan birisi ekonomik sorunların nasıl çözüleceğine dair vaatlerdir. Neo-liberal kapitalist ekonomik düzen içerisinde ekonomik krizin çözümü mümkün değildir. Her iki blok da esasta rantın nasıl ve kimler tarafından paylaşılacağı üzerinden tartışma yürütmektedir. Ekonomik yaşamın dışına itilmiş başta kadınlar, gençler ve geniş toplumsal kesimlerin ekonomik hayata nasıl dahil olacağı, sömürü düzeninin nasıl son bulacağı, işçilerin, emekçilerin insanca, onurlu bir yaşamı emeğinin karşılığını alıp alamayacağı, milyonlarca işsizin yaşamını nasıl sürdüreceğinden ziyade, ekolojik, katılımcı, üretime dayalı, demokratik bir ekonomik yaşamdan ziyade tüketici, iktidara bağımlı, kölelik ve sömürü düzenini süreklileştirecek bir ekonominin sorunları çözmek bir yana durumu daha da derinleştireceği ortadadır.
Kavramların muğlaklaştırılması
Bu sistemin en belirgin özelliği ise toplumsal bazı konuları, kavramları bilerek isteyerek muğlaklaştırması, kavramların anlamlarının değiştirilmesi, altının boşaltılmasıdır. Sağ-sol kavramları, demokrasi, barış, özgürlük, hak, eşitlik, adalet ve birçok kavram iktidar tarafından örgütlü yalanların parçası haline getirilmiştir. Otoriter, totaliter rejimler kendisini ancak yalan üzerinden var edebilirler zaten. Ancak unuttukları şey halkların, kadınların, hakikat arayışı ve mücadelesi bu yalanları er ya da geç açığa çıkaracaktır.
Yeni bir başlangıç
Bu süreçte merkezi otoriter, tekçi rejimlerin nasıl büyük bir felakete yol açtığını 6 Şubat 2023 Maraş merkezli yaşanan 2 büyük depremde çok acı bir şekilde deneyimledik. Evet depremi engellemek mümkün olmayabilir ancak depremin yol açtığı yıkımları, kayıpları engelleyebilirdik. Fay hatlarını, dere yataklarını yapılaşmaya açan, kentleri demokratik, ekolojik, ekonomik, kültürel bir yaşam alanı olarak değil daha çok nasıl para kazanırız, kâr elde ederiz diye planlıyorlar. Sürekli imar afları ile rant düzenini süreklileştirenler bir doğa olayının büyük felakete dönüşmesinden, yüz binden fazla insanın ölmesinden, kentlerin yerle bir olmasından asıl sorumlusudur. Merkeziyetçi politikalar ile yerel yönetimlerin felç edilmesi, yerel demokrasinin ve yerelin özgünlüklerine göre hizmeti acil durumlarda ortadan kaldıran AKP-MHP faşist iktidarının başkanlık rejiminin yol açtığı felaketlerin hesabını sormak için 14 Mayıs bir fırsattır. 14 Mayıs sadece iktidarın değişmesine yol açmayacak, merkeziyetçi, otoriter, tekçi ve kendisini toplum üzerinde zorla, devlet şiddeti ile var eden tek adam rejimine de dur demek açısından önemli bir tarih. Tüm bu başlıklar ve daha sıralayabileceğimiz pek çok soruna karşı Emek ve Özgürlük cephesinin, Yeşil Sol Parti’nin pekiştirdiği cevaplar ve seçim vaatleri Türkiye’de güçlü bir başlangıç yapmanın yolunu açacaktır. 14 Mayıs seçimleri demokrasi ve özgürlük güçleri açısından bir son değil bir başlangıçtır. Bu zor ve zulüm düzenine dur diyerek demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir yaşamı, demokratik cumhuriyeti inşa etmenin başlangıcı olacaktır. Bu başlangıcın güçlü olabilmesi halklarımızın sandık başlarına giderek oy kullanması Emek ve Özgürlük cephesini, Yeşil Sol Parti’yi güçlü bir şekilde parlementoya göndermek ile mümkün olacaktır.
İstanbul’da kazanmak
İstanbul seçimleri bu bağlamda önemli bir yer tutmaktadır. İstanbul sadece İstanbul değildir. İstanbul’da kazanmak tüm Türkiye’de ve Kurdistan’da kazanmak demektir. İstanbul Türkiye’deki 81 ilin temsili edildiği çok kimlikli, çok kültürlü ve çok inançlı yapısının temsil edildiği önemli bir kenttir. İstanbul’da yaşayan halkımızın hem İstanbul’daki adaylarımızın seçilmesi hem de kendi illerindeki adaylarımızın seçilmesi için ikili bir çalışma yürütmesi önemlidir. İstanbul’da kazanmak tüm Türkiye’de kazanmaktır.
Kürt halkının cevabı
14 Mayıs seçimleri biz Kürtler açısından halkımıza dayatılan zor ve zulüm düzenine, tecrit politikalarına, kayyım siyasetine, siyasi soykırım operasyonlarına karşı da güçlü bir cevap olacaktır. AKP-MHP-Ergenekon İttifakı’nın hem içeride hem dışarıda yürüttüğü Kürt düşmanı savaş politikalarına karşı halkımızın sandıkta güçlü bir cevap vererek Türkiye halkları ile Ortadoğu halkları ile barış içinde bir arada yaşamanın yolunu açacağına inanıyoruz.
Sonuç olarak 14 Mayıs bir son değil yeni bir başlangıç yapmanın tarihidir. Halklarımızın 15 Mayıs sabahı güzel bir güne uyanacağına inanıyoruz. 14 Mayıs öncesi, 1 Mayıs’ta işçiler, emekçiler alanlarda bu düzene dur demek, işçilerin, emekçilerin hak ettiği özgürlük mücadelesini yükseltmek için haykırdılar. Bu vesile ile 1 Mayıs İşçi ve Emekçilerin Bayramı’nı kutluyorum.
Her ne kadar deprem nedeni ile buruk bir Ramazan Bayramı geçirmiş olsak da halkımızın geçmiş Ramazan Bayramı’nı da kutluyoruz.
Kandıra F Tipi Cezaevi