Soruyorum size, bir anaya daha ne kadar zulmedilebilir? Peki ya, bir ana şahsında bir halka? Söyler misiniz, bu kin, bu nefret, bu zulüm nereye kadar!
Dersim’de bir çatışmada yaşamını yitiren oğlu Agit İpek’in cenazesi kargoyla kendisine teslim edilen Halise Aksoy, kızı Mizgîn ile, kurmê darê ne ji darê be dar kurmî nabe sözlerini akla getiren itirafçı Ümit Akbıyık’ın beyanları üzerine tutuklandı.
Evladının eline kıymık batsa yüreği incinen Halise Ana’nın eline oğlunun kemiklerini bir kutu içerisinde vermek yetmedi!.. Savaş, ölüm, hasret gibi insana zor gelen ne kadar duygu varsa yaşadı Halise Ana.
Halise Ana’nın evladının kemiklerini eve götürdüğünde kızına “Agit eve geldi’’ diye seslendiğini duyduğumda içimde fırtınalar kopmuştu. Tam bir trajediydi yaşananlar. Çatışmada hayatını kaybetmiş bir oğul, kemiklerini kutu içerisinde alan bir ana…
Kaç gündür Halise Ana’nın tutuklanmasının boğazımda düğümlediği yumruyu oradan çıkartmaya çalışıyorum. Halise Ana’nın tutuklanma haberinin bende bıraktığı hissi kelimelerle ifade etmem imkânsız. Yüzüm kaç tokat yedi bilmiyorum. Göğüs kafesimi zorlayacak kadar büyüyen acı göğsümü yumruklayıp durdu. Kelimeler dilimin ucuna geldi ancak yine de avaz avaz sustum. O kelimeler, birer cam kırığı gibi yüreğimi deşti. Kanadıkça kanadım…
Bazen ne yazsanız ne söyleseniz de anlatmak istediğinizi anlatamazsınız, dile getiremezsiniz ya, şu an öyleyim işte… Son bir haftada yaşananlar insanın en uç duygu ve düşüncelerine kadar dokunuyor.
Halise Ana’nın tutuklandığında kızı Mizgîn’i alnından öpüp “ji vana re serê xwe netewînin (bunlara boyun eğmeyin)” sözlerini iyi okumak lazım. Bu sözleri savaşın en korkunç acılarını yüreğinin en derinlerinde yaşamış bir anne söylüyor. Çocuğu öldürülmüş, kızı ile tutuklanmış bir ana topluma boyun eğmeyin mesajını veriyor ağır ağır mahpushaneye yürürken.
“Ji vana re serê xwe netewînin” sözleri akla hemen Seyid Rıza’nın “Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim bu bana dert oldu ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim bu da size dert olsun” sözlerini getiriyor.
O söz ve duruşla zulme karşı nasıl bir duruş sergilemek gerektiğini ve direnmenin farklı tonlarını gösteriyor bizlere. Prometheus’un Tanrılardan çalıp insanlığa armağan ettiği ateşi ancak boyun eğmeyenler taşıyabilir. Geleceklerini boyun eğmeyenler inşa edebilir. İhaneti boyun eğmeyenler yenebilir. Önemli olan dik durma cesaretini göstermek ve ne pahasına olursa olsun boyun eğmemektir.
Halise Ana Kürt halkının özgürlük mücadelesinde doğru temelde yürümek isteyen herkesin gücüne güç, nefesine nefes katıyor sözleriyle. Çevresindekileri en zorlu zamanlarda bile yüreklendiriyor. Çünkü çok iyi biliyor ki boyun eğer insan bilinçsizse, korkaksa, örgütsüzse, çaresizse, kişiliksizse, kimliksizse, onursuzsa…
Halise Ana’ya yaşatılanlar sıradan bir zulüm değil… Bu zulüm, ete kemiğe bürünmüş, karşınıza geçip oturmuş bir zulüm… Ve zalimin nefesinin her daim zulme karşı direnenin ensesinde olduğunu gösteriyor.
Çünkü evladının cenazesine yapılan zulüm henüz çok tazeyken, o annenin tutuklandığı bir ülkede yaşıyoruz. Annelerimizin yas tutmasına dahi izin vermeyen, ölülere düşmanlık eden bir ülkede!..
Bunca baskıya, acıya rağmen Halise Ana ayakta kaldı, direnmekten bir an vazgeçmedi. Daracık hücresinde bile direnmeye devam edeceğinin sözlerini fısıldadı kulağımıza: “ji vana re serê xwe netewînin.”