Adalet Bakanı ve AKP milletvekili adayı Bekir Bozdağ, bir kaç gün önce “Şanlıurfa Eşraf Buluşması”nda yaptığı açıklamada: “14 Mayıs’ta iki fotoğraftan biriyle karşılaşılacak, ya şampanya patlatıp kutlayanlar olacak ya da alnını şükür için secdeye koyup Rabb’ine hamdedenler olacak” demişti.
Bozdağ bu sözleriyle İslam dinince günah kabul edilen alkollü içki kullanımı ve sonrasındaki sarhoşluk hali ile İslam’ın beş şartından biri olarak kabul edilen namaz kılmayı karşı karşıya getiriyor ve muhalefet partilerine ve onun adayı K. Kılıçtaroğlu’na oy verecek olanları potansiyel “günahkâr sarhoşlar” olarak ilan ediyor. Bu söylemin kendilerinden giderek uzaklaşmakta olan dindar seçmenleri elde tutmayı amaçladığı çok açık.
Her şeyin büyüğü
M.Ö. 350- 275 yılları arasında yaşamış olan Antik Yunanlı bir düşünür olan Herakliya’lı Chamaeleon, “Sarhoşluk Üzerine” adlı eserinde, “iktidar/güç ve zenginlikten hoşlananların şarap içerken büyük şarap bardaklarını tercih etmelerini sarhoş olmayı çok istemelerine” bağlıyor ve “bu yüzden daha büyük içki bardaklarının iktidar sahibi zenginlerin arasında moda haline gelmesine” şaşırmıyordu.
Son vermeye çalıştığımız “Tek Adam Rejimi”nin aktörlerinden birisi olan Bozdağ dâhil siyasal İslamcı yöneticilerin büyük çoğunluğu (Egemen Bağış gibilerini dışarıda tutarsak) İslam dinince günah kabul edilen alkollü içkiye, neden olduğu sarhoşluk etkisi yüzünden karşı olsalar gerek.
“İktidar sarhoşluğu”
Diğer yandan bu kesimler başka şeylerden fazlasıyla sarhoş olmakta bir sakınca görmüyorlar. Mutlak gücün/iktidarın peşinde koşuyorlar, politik ve ekonomik gücü devamlı olarak tekellerinde tutmayı çok seviyorlar, ondan vazgeçmek istemiyorlar ve politik rakiplerine yaşam hakkı tanımıyorlar.
Toplumun yüzde 70’i yoksulluk içinde yaşamaya çalışırken, mutlak iktidarın etrafında kümelenmiş bir avuç zengin çok büyük servetlerin içinde yüzüyor. Öyle ki ülkeyi yönetenlerin devasa büyüklükte ve şatafatta sarayları, emirlerine amade uçak filoları, en lüksünden binlerce otomobilleri var. İbadetlerini bile en büyük, en görkemli camilerde yapmayı seçiyorlar.
Kısaca her şeyin en büyüğüne, en lüksüne sahip oldular ve daha da fazlasını istiyorlar. Çünkü bunlar onların başını döndürüyor, onları adeta sarhoş ediyor. Sarhoş olmaları için alkollü içki içmelerine gerek yok. İktidar sarhoşluğu onlar için yeterli.
Yani, bugün sahip oldukları iktidar gücünün, tekçi iktidarın verdiği sarhoşluğu bu dünyada ne şarabın, ne rakının, ne şampanyanın, ne de her hangi bir uyuşturucu maddenin verebilmesi mümkün değil.
Kıssadan hisse
Sarhoşluğun kendi kötü ise bunun kaynağının alkollü içki olup olmadığının pek bir önemi yok. Çünkü mutlak iktidar/güç sahibi olmanın yani iktidar sarhoşluğunun verdiği sarhoşluk alkollü içkilerin neden olduğu sarhoşluktan çok daha keyifli olabiliyor. Üstelik bu sarhoşluk halini rahatça gizleyebiliyorsunuz.
Bozdağ’ın bu ayrıştırıcı sözleri mütedeyyin, dindar seçmenleri belki etkileyebilir. Ama içkiye karşı olan, diğer yandan da derin yoksulluk içindeki dindar insanlarımızın, alkollü içkilerin neden olduğu sarhoşluğun mu, yoksa böyle iktidar sarhoşluğun mu günah olduğu konusu üzerinde bir daha düşünmelerinde büyük yarar var.