Yeşil Sol Parti Dersim Milletvekili adayı Ayten Kordu, Dersim’i kadın bakış açısı ile yöneteceklerini, kadınların değişimin öncüsü olacağını söyledi
Selman Çiçek
Yeşil Sol Parti’nin Dersim adayı Ayten Kordu, Dersim’de yürüttüğü seçim çalışmalarını, partisinin kadın ve Alevi politikalarını gazetemize değerlendirdi.
- Dersim halkının kadın vekil talebi üzerine aday gösterildiniz. Dersimde kadın temsiliyetine bu denli önem verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bilgi ve birikimimle Dersim halkına hizmet için buradayım. Dersim; hakikati, inancı, kimliği bulduğumuz topraklardır. Bu topraklarda parti ve belediye olarak temsiliyetimiz var. Bir bütün olarak bir emeğimiz var bu topraklarda. Bu emeği daha fazla sürdürmek ve yükseltmek istiyoruz. Kadın temsiliyetini, kadın bakış açısını buradaki kadın arkadaşlarla birlikte en iyi şekilde yerine getirmeye çalışacağız. Kentimiz bir kadın kentidir. Hem yaratılan değerler hem birikim hem de demokratik siyasetimizde açığa çıkan kadın emeğimiz var. Kentin büyük bir kısmı kadın emeği üzerine şekilleniyor. Kadın esnaflar, köylerde kadın emekçiler var. İnancımızın temel odağı da kadındır. Alevi kimliğimiz kadın emeği, kimliği ve bakış açısı ile şekillenmektedir. Elbette inancımız üzerinde asimilasyon politikaları oldu. Egemen erk anlayışı kendini gösteriyor. Özü itibari ile kadında cana can bakan toplumsal bir bakış açısı var. Dolayısıyla Dersim’de bu çok önemli bir şeydir. Hem dilimizde hem kimliğimizde var.
- Kadınlar kentte ne gibi sorunlar yaşıyor ve bu sorunları nasıl aşacaksınız?
Kentimizin temel sorunlarından biri inancımıza olan yaklaşımdır. Kadınlarımızın bakış açısını çocuklara aktaramama endişesi var. Göç sorunu temel sorunlardan biri. İşsizlik oranı artıkça gençlerimiz göç etmek zorunda kalıyor. Bu işsizliğin temel kaynaklarından biri kentimize ekonomik yatırım yapılmamasıdır. Üretim geliştirilmiyor. İnsanlar burada kendi haline bırakılmış durumda. Dolayısıyla kadınlar hem evde çok çalışıyor hem iş yerine gidip çalışıyor. Her taraftan bir emek sömürüsü var. Taleplerimizden biri de ev içi emeği görünür kılmaktır. İnsanların emeğini güvence altına alıp emekli olma hakkı tanıyacağız. Açık, görünür bir şiddet yok belki ama hem yoksulluk, yaşam kaygısı, umutsuzluk bunlar ruhsal olarak bir şiddet yaratıyor. Kadın üzerinde örtülü bir şiddet var. O şiddeti bilince çıkarmak gerekiyor. İstanbul sözleşmesi, 6284 sayılı yasanın uygulanması temel taleplerimiz arasındadır. Bu iktidar 21 yıllık iktidarında bütün kadın haklarını gasp etti. Kentimizde kadınlara yönelik kooperatif çalışmaları belediye yönetimimiz tarafından yönetiliyordu. Ancak kayyumlar bu süreci sekteye uğrattı. Kayyumlarla beraber kadın müdürlükleri kapatıldı, kadın politikalarına son verildi. Kadın temsili, iradesi ve bakış açısı ile kentte çok daha fazla söz sahibi olup yerelde çözüm odaklı çalışmalar yapıp yaşanan sorunlara da son vereceğiz. Kadınların özel savaş politikalarına karşı öz savunma yöntemleri ile kendilerini savunma konusunda bilinçlenme çalışmaları yapacağız.
- Kılıçdaroğlu’nun “Aleviyim” açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz. Alevilere karşı yürütülen imha ve inkâr politikalarına karşı nasıl mücadele edeceksiniz?
Kılıçdaroğlu’nun yıllar sonra bu kadar açık “alevi” olduğunu ilan etmesi ve mesaj vermesi bence önemli bir gelişmedir. Çünkü aleviler gerçekten hep inkar, imha ve asimilasyona maruz kaldı. Halen o tehlike ile yüz yüzedir. Bu tek adam rejiminin bitmesini o yüzden istiyorlar. Alevilerin yaşam olanakları neredeyse kalmadı. Çünkü bu Sünni iktidarın yaklaşımı bütün kimlikleri, inançları ve farklılıkları yok ediyor. Alevilere karşı bir inkar ve dejenere etme politikası var. Dedeleri cemevi üzerinden diyanete bağlamak, maaşa bağlama bu tür şeyler üzerinden Sünni İslam’a entegre etmeye ve aşındırmaya çalışılıyor. Biz aleviler şunu söylüyoruz: “Bizi kimse tanımlamasın” Bütün alevi toplulukların ortak talebidir bu. Köklü ve eski bir inancımız var. Bu inanç kendini bütün imha ve inkar politikalarına karşı bugüne kadar sürdürmüştür. Bugün Aleviler ben varım, buradayım” diyebiliyor. Kendini savunabiliyor ama bu hükümet tarafında halen imha ve inkara uğradığının farkındadır. Dolayısıyla bir cumhurbaşkanı adayının “ben aleviyim” demesi yürütülen bütün mücadelenin geldiği sonuçtur. Mücadelenin geldiği aşamadır. Ama çok anlamlı ve değerlidir. Bunu sürdürmesi gerekiyor. Bir cumhurbaşkanı adayının “Ben aleviyim” demesi Alevileri de rahatlatan bir açıklama olmuştur. Yine biz zorunlu din derslerine karşıyız. Bunlar inancımıza yönelik baskı mekanizmalarının. İnanç özgürlüğü anayasal güvence altına alınmalıdır.
- Dersim kültürü ve dili ile de inkar edilen bir kent. Bu imha ve inkara karşı ne tür politikalar geliştireceksiniz?
İmha ve inkarın bir diğer boyutu ise Kürtçe üzerindeki baskılardır. Kürtçe isimlerin değiştirilmesi buna verilecek en büyük örnektir. Kirmanckî isimlerimizi Türkleştirme ve kendi iktidar anlayışına göre isimler verme hafızayı silmedir. Bir insanın tarihi nasıl şekillenir. Köy ve toprağının ismi ile şekillenir. Bütün bunlar dil ve kültürü dejenere ediyor. Hem kimliğe saldırıyor hem inanca saldırıyor hem ekolojik kırıma uğratıyor hem de göçe zorluyor. Seni bu kentte yaşayamaz duruma getiriyor. Bu şekilde insanlar ekolojik olarak doğasında koparılıyor. Bu bir ruhu sakatlamadır. İnsansızlaştırma politikası yürütüyor. Özellikle gençlere umutsuzluk dayatılıyor. Gençlere umut diye yurt dışı adres gösteriliyor. Gençlerimiz için politikalar geliştirmemiz gerekir. Organizeli, örgütlü çözümleri bir an önce hayata geçirmeliyiz. Özel savaş politikalarına karşı direnen bir halk var. Israrla inancını yaşayan bir halk var.
- Demokratik ulus inşa perspektifini nasıl hayata geçireceksiniz?
Biz üçüncü yol ittifakıyız. Üçüncü ittifak bir inşa sürecidir. Demokratik inşa sürecidir. Bu demokratik inşa sürecinde cumhuriyetin demokratikleşmesi, demokratik ulus ile mümkündür. Yani kimliklerin, inançların ve dillerin kendini özgürce ifade edebildiği ve anayasal güvence altında hissettiği bir inşa olmalıdır. Örneğin bölgemizde özellikle yaşlı kesimimiz kirmançkî lehçesi dışından başka bir lehçe bilmiyor. Dil her alanda olmalıdır. Sağlık alanın da eğitim alanında da olmalıdır. Anadil pazarlık konusu olmamalıdır. Tüm bunlar inşa sürecinde olacaktır. Bunun için tek adam rejimi önce gitmesi gerekir. Bizler Yeşil Sol Parti ve ittifakları ile birlikte en güçlü temsiliyet ile bu inşa sürecini adım adım hayata geçireceğiz.
- Dersim halkından nasıl dönüşler aldınız ve mesajınız nedir?
Her yerde olumlu karşılanıyoruz. Bize dönük umut ve güven var. Kadına, harekete karşı bir güven var. Kent, kadın temsiliyetinden oldukça memnun. Bu zaten bizim talebimizdir diyorlar. Kadın aday olmasından oldukça memnunlar. İkincisi birleşenlerin ortak hareket etmesinden oldukça memnundur. Dersim zaten küçük ama bu kentin bileşenlerinin en azından birlikte hareket ediyor olmasından mutlular. Üçüncüsü, ittifakımızın cumhurbaşkanı adayı çıkarmaması tek adam rejimin yıkılması konusunda hareket etmesinden oldukça hoşnutlar. Bu durum ortaya konulan emeğin sonucudur. Bize düşen bu emeği daha da güçlendirmek, kentimizde kadın bakış açısını geliştirmektir. Çağrım şudur: tek adam rejimi yıkılmalıdır. Biz kadın temsiliyeti olarak elimizden geleni yapacağız. Herkes her yerde çalışmalı. Bizim ulaşamadığımız yerlere insanlar sorumluluk hissedip ulaşabilmelidir. Herkesin iki oyu var. Bilinçlendirme çalışması her yerde yapılmalıdır. Birlikteyiz, birlikte değiştirip ve başaracağız. Kadınlar bu değişimin öncüsü olacaktır.
Ayten Kordu Kimdir?
1971 Erzincan doğumlu Ayten Kordu, 1992’de aktif çalışmalara başladı. Sosyoloji mezunu olan Kordu, Halkın Demokrasi Partisi’nin (HADEP) Kadın Komisyonu’nda yer aldı. Kadın Komisyonu Başkanlığı, Bağcılar İlçe Yönetimi, İstanbul İl Yönetimi ve 1999’dan 2003’e kadar da merkez kadın kolları alanında çalıştı. 2003-2011 yılları arasında da Gökkuşağı Kadın Derneği çalışmalarında bulundu. Gökkuşağı Kadın Derneği’nin 2 dönem başkanlığını yapan Kordu, 2015 yılından sonra Dersim’e taşındı.