CİSST, seçim beyannamelerinde cezaevlerinde yaşanan sorunlara yeteri kadar yer verilmemesini eleştirdi
Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerinin gerçekleştirileceği 14 Mayıs’ta, 195 bin 705 sandıkta toplam 64 milyon 191 bin 285 seçmen oy kullanacak. Daha once de olduğu cezaevlerinde bulunan binlerce tutuklu da oy kullanacak seçmenler arasında yer alacak. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Türkiye’nin içinde bulunduğu seçim gündeminde partilerin cezaevlerinde yaşanan sorunlara dair yeteri kadar parti programlarında yer verilmemesine ilişkin yazılı açıklama yaptı.
Af yasası uyarısı
Cezaevlerindeki kalabalıklaşma sorununun kritik bir noktada olduğu belirtilen açıklamada, tutuklulara yönelik genel af yasasının tartışılmadığı kaydedildi. Açıklamanın devamında, “Bu noktada belirtmeliyiz ki genel af yasası, insan hakları standartlarında hazırlanmalı ve tutuklular arasında suç ayrımı yapılmaksızın hazırlanmalıdır. Siyasi tutuklular kapsam dışı bırakan ve suç ayrımı gözetilerek oluşturulan dışlayıcı bir af yasası, genel af mantığına uymayacak ve infazda eşitlik ilkesine aykırılık oluşturacaktır” denildi.
Cezaevlerinde yaşanan sorunlara dikkat çekilen açıklamada şu maddelere yer verildi:
“*Öncelikli olarak; tutuklular arasında suç türüne göre ayrım yapmadan, siyasi mahpusları yasa kapsamı dışında bırakmadan, ayrımsız bir genel af talep etmekteyiz.
*Ceza adalet sisteminde asgari cezalandırma yaşının çocuğun üstün yararını gözetecek şekilde, iyi uygulama örneklerini de dikkate alarak yükseltilmesini ;
*Bu noktada; hiçbir ayrım gözetmeksizin 30 dakikalık görüntülü görüşme hakkının tüm mahpusların kullanabileceği biçimde yeniden bir hak olarak tanımlanması;
*Mevcut S ve Y Tipi Ceza İnfaz Kurumu inşaatlarının durdurulması başta olmak üzere; kullanıma açılan S ve Y Tipi Ceza İnfaz Kurumları’nın, modern infaz hukuku ve ceza infaz mevzuatının açıkça yasakladığı, cezanın izolasyon temelli infazına neden olmalarından dolayı kapatılmaları ya da mimari olarak yeniden düzenlenmesini;
*Bu hususta; -ATK tarafından hazırlanan tartışmalı ve bilimsellikten uzak raporlara bağlı kalınmadan üniversitelere bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinden alınan raporların infazın ertelenmesi için yeterli olmasını,
*Klinik kararlarla ilgili süreçlerin Mandela Kuralları’nda da öngörüldüğü gibi yeterli nitelikte, tam bir klinik bağımsızlıkla hareket eden uzmanlar heyetinin katılımına ve denetimine açık olmasını,
*Sübjektif değerlendirmelere sebep veren “toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen” ifadesinin kaldırılmasını;
*COVID-19 sonrasında hapishanelerde uygulanan ve hiçbir yasal dayanağı olmayan tecrit ve izolasyon uygulamalarının kaldırılmasını;
*5275 sayılı İnfaz Kanun madde 62/3 fıkrasında yer alan ve kişilerin haber alma hakları konusunda muğlaklığa yol açan “Kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran” kriterinin ulusal ve uluslararası haklar göz önüne alınarak hak temelli bir yaklaşımla düzenlenmesini;
*Bu açıdan; bütün hapishanelerde, R Tipi olan hapishanelerdekine benzer bir ek bölüm kurulmasını;
*Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpuslar için çalışma hakkının eşitlik ilkesi kapsamında düzenlenmesini ve yaşanan hak ihlalinin giderilmesini;
*Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpuslara, aileleriyle birlikte görüş yapabilme hakkının verilmesi ve telefon görüş haklarının artırılıp her hafta olmasını talep etmekteyiz.