“Her kışın yüreğinde titreyen bir bahar vardır, her gecenin peçesinin ardında, tebessümle bekleyen bir şafak vardır” der Halil Cibran. Umudu, böylesine güzel tarif edebilecek çok az söz vardır.
20 yıldır dinci, milliyetçi çizgi heyula gibi çöktü toplumun üstüne. Uzun sürdü bu süreç ama tebessümle bizi bekleyen şafak çok yakında sökmek üzere.
Şafak sökmek üzere derken Pollyannacılığın sınırlarında dolaştığımın farkındayım ama niyetim o değil. Karamsarlığı aşmaktan bahsediyorum. 14 Mayıs’a kadar ne kadar negatif ve olumsuz düşünce varsa ruhuna Fâtiha okuyalım
Karanlığı bize reva gören AKP/MHP ittifakı en çok da negatif ve olumsuz düşüncelerden beslendi durdu bugüne kadar. Haklı eleştirilerimiz olabilir ancak bunları 14 Mayıs’a kadar bir kenara bırakalım. Eleştirilerimizi unutalım demiyorum, seçim bittikten sonra daha güçlü zeminlerde yapalım bu eleştirileri.
Eleştiri adı altında moral bozup yeni bir fırsat daha vermeyelim karanlık zihin sahibi zalim Nemrutlara, Dehaqlara, Firavunlara…
Varımızla yoğumuzla katılalım seçim sürecine. Kimin elinden ne geliyorsa onu yapsın. Unutmamak gerekir ki hiçbir çalışma küçük ve önemsiz değildir. Her emeğin büyük bir değeri ve anlamı vardır. Yeter ki çabalayalım. Yeter ki zalimlere karşı bir arada olalım.
“Umut” bizleri her türlü geriliğe ve zorbalığa karşı ayakta tutan yegâne inanç, duygu ve düşünce oldu. Bugüne kadar eğilmeden, bükülmeden, yalancıya, zalime geçit vermeden geldiysek bunun sırrı dinamikleşen umutta saklıdır, umudumuzda…
“Umut” kavramını kimler tanımlamadı ki. Filozoflar, yazarlar, bilim insanları, psikologlar farklı biçimlerde ele alıp, tanımladı umudu. Mitolojiye göre Zeus, Promethus’tan intikam almak için Pandora’yı yaratır. Pandora’nın kutusu açıldığında içinden bin bir bela dışarı çıkar ve dünyaya yayılır ancak kutunun dibinde bir tek “Umut” kalır. Bir hedefe ulaşmak için harekete geçirici bir şeydir umut. Bir hedefe ihtiyaç duyar umut. Bizlerin de hedefi 15 Mayıs sabahına AKP ve MHP’nin kaybettiği bir güne uyanmak olsun.
AKP ve MHP toplumun kimyasını ve psikolojisini fazlasıyla bozdu zaten. Bir de bizler negatif söylemlerimizle objektif olarak onların değirmenine su taşımayalım. Çöktürme Planı 2014 yılından bu yana Kürtlerin umudunu çökertmeyi amaçladı. Umutları tükenmiş bir halkın varlığı da pek anlamlı olmaz.
Umudunu yitiren Kürdün özgürleşmek için pek sebebi kalmayacağını ve ruhunu teslim edeceğini amaçladılar. Ama yanıldılar. Zira sekiz yıl boyunca karşılaşılan bütün zorluklar umut duygusu sayesinde aşılabildi.
Umut, geleceğe hep güzel bakmamızı sağladı. Hayata karşı umudunu hiç yitirmemiş olan insanlar, bu halleri ile her şeyin daha güzel sonuçlanmasını da sağlamış olurlar.
Dikkat edin, sağımızda solumuzda, önümüzde arkamızda enerjisi tükenmiş insanların tümü umudunu yitirenlerdir. Seçim sürecinde çabalamak yerine karamsarlığa düşüp; “Yok, olmadı, yanlış aday çıkardılar, yapamayacağım, kızgınım, dargınım, ben yokum” gibi sözleri sakız gibi ağızlarına dolayanlar umudunu yitirenlerdir. Dedikodu yapmaktan vazgeçmeyenler umudunu yitirenlerdir.
Gerçekçilik adı altında bizi karamsarlığa boğanlar unutmamalıdır ki, umut varsa eğer hayattan tat almak, geniş ufuklara sahip olmak mümkün olur. Umut yoksa karanlık vardır ve kimsenin başka yapabileceği hiçbir şey yoktur.
Elimizdeki tüm imkanlara rağmen bizler karamsarlığa kapılıyorsak, peki o vakit daracık hücrelerde derdest edilen mahpuslar yıllarca nasıl direniyorlar? Bunun sırrını bilmeye, anlamaya ve öğrenmeye çalışmak lazım değil mi sizce?
Unutmamak lazım ki, hakikat izinde yürümeyi amaçlayanların olduğu her yerde umut daima vardır. Çünkü hakikate varmak isteyenleri birbirine bağlayan en önemli duygu umuttur.
Bir insan umudu var olduğu sürece anlamlı yaşar. Umut yerini karamsarlığa terk ederse, işte o zaman insan da umutlar da tükenir. Anlam verdiği tüm değerler, İyiye, doğruya ve güzele dair ne varsa susuz kalmış güller gibi yok olup gider.
Tek başına umutlu olmanın da yetmediğini de vurgulamak gerekir. Mücadele etmeden umut güzel düşüncelerden öte bir anlam ifade etmez. Bedel ödemeden, emek vermeden, zorluklara göğüs germeden hedeflere ulaşılamıyor. Büyük hedeflere, büyük direnerek erişiliyor.
En nihayetinde bin bir emek ve bedelle gün oldu devran döndü. Zaman, karamsarlıkları, başarısızlıkları, hayal kırıklıklarını umutla yok etme zamanı.