Muğla, bir vekilliğin tümüyle imkânsız olduğu bir yer değil. Diğer partilerin listelerindeki sabıkalar düşünülünce geçmişteki 43 bin oyun üzerine koymak belki de mümkün, Tek liste seçeneğinde bu elbette daha çok mümkündü
M.Ender Öndeş
Aydın’dan Bodrum’a doğru geçtikçe, bu kez daha başka türlü bir doğal ve siyasal ortam çıkıyor karşıma. Bodrum diyorum, çünkü Muğla kent merkezi siyasal olarak -en azından HDP açısından- çok işlevli bir yer değil; siyaset daha çok Bodrum, Milas, Datça üzerinden dönüyor. Öte yandan, üst ve iç Ege’deki muhafazakâr çerçeve de buralarda çok baskın değil. Yeşil Sol Muğla Milletvekili 1. Sıra adayı Hasan Yıldırım’ın deyişiyle, özellikle Bodrum, “Seküler Türkiye’nin başkenti” gibi bir şey.
Tuhaftır, orada da Yeşil Sol / HDP dışında aktif bir seçim atmosferi yok. Diğer partilerde somut bir hareketlilik görünmüyor. Adaylar konusunda ise ciddi sıkıntılar var.
Politik bir kent
Aralarında HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar’ın ve HDP bileşenlerinden bazılarının da olduğu heyeti karşılamak için yollara düşüyoruz. Selimiye’den heyet alınıp konvoyla Bodrum Yalıkavak’taki seçim bürosu açılışına gidilecek. Bodrum, Datça filan denilince bizim gibi metropollerde yaşayan insanların çoğunun zihninde apolitik bir turizm/eğlence alanı imajı oluşuyor. Hele HDP açısından düşünüldüğünde, belki birçok insan ‘ne alaka’ diyebiliyor ama aslında bölgede hatırı sayılır bir Kürt nüfus var ve ayrıca seküler/sol kesimden birçok insanın yazlık değil sürekli yaşadığı bir yer. 43 bin oydan söz ediyoruz sonuçta; hiç de az sayılmaz.
Yolda Bodrum/Muğla ve çevresini anlatıyor Hasan Yıldırım: “Bu 43 bin oy, ağırlıklı olarak Bodrum, Milas, Datça’nın ve yine ağırlıklı olarak Kürt oyu tabii ki. Diğerleri için kullanılan ‘emanet oy’ doğru bir kavram değil aslında. Bu bir alacak verecek meselesi değil, doğru değil öyle bakmak. Siz seçmene dokununca o oyu alıyorsunuz, önemli olan o. 2019’da da emanet vermedik ki biz. Doğruydu verildi. Bunu emanet olarak tartışmak yanlış. İnsana gidersin, ‘bunun değişmesi lazım’ dersin, ikna edersin, oyunu verir. Var olan oyunuz da öyledir. Çalışmazsanız, gidip dokunmazsanız o oyu yeniden alamazsınız. Sürekli çalışma, sürekli yenilenme ihtiyacı vardır.
Göç ve yerleşme
Kürtlerin hayatı konusunda da şunları söylüyor Yıldırım: “Burada da getto özellikleri gösteren, Kürtlerin yoğunlaştığı yerler, mahalleler var. Bodrum’da 4-5 yer böyledir. Ama Bodrum’da katmanlar arası geçiş de var. 20-30 yıl öncesinin taş ustası, şimdi müteahhitlik yapıyor ya da o edindiği sermayeyi farklı alanlarda değerlendiriyor. Ve tabii o zaman oturduğu yer de değişiyor.”
Muğla’nın Kürtlerin kaçarak değil, koşa koşa geldikleri bir yer olduğunu söylüyor Yıldırım, “Ağırlıkla Serhat kitlesi var, Buraya Bodrum olduğu için, çalışmak için gelenler var. 80’li yıllarda burası çok göç almaya başladı. Ağırlıkla inşaat işçisi göçüydü. Sonra onlar, aradan geçen 20-30 yıl içerisinde belli bir mülkiyet edindiler, giderek çocukları akademik kariyer yapan üniversite mezunları oldu ve daha yerleşik, özgüvenli hale geldiler.”
Turizmin arka planı
“Zevkin alınıp satıldığı bir dünya burası” diyor Yıldırım, “Zevk pahalı bir şey. Bir tatmin düzeyi yaratıyor. Muğla ve ilçeleri, birbirinden farklı seküler özellikler gösteriyor. Yaşam tarzı itibarıyla öyle. Datça farklı bir dünyadır; Ortaca, Köyceğiz, Bodrum başkadır, Yatağan işçi yoğunluğunun olduğu bir alandır, Milas ise Muğla’nın zencilerinin, en dipteki katmanların yaşadığı bir alandır. Bodrum da bu işin zirvesi, Türkiye’nin Monaco’sudur. İnsanlar buraya para harcamaya geliyorlar. Ama bu kadar zevkin bir arka planı, hizmet alanı, o alanda çalışanlar var” diye kaydediyor ve eski günlere dönüyor: “Biz yıllar önce HADEP döneminde burada akşam 21.00’de açıyorduk partiyi. Çünkü insanlar gece sabaha kadar çalışıp gündüz yatıyor. Şaşırmıştım ben hatta. Yazın böyle durum. Kışın da inşaat sektörü var. Sonuçta inşaat sektörünün de, turizmin de yükünü çeken, geri plandaki isimsiz çalışanlar ve elbette Kürtler. Ağır bir sömürü çarkı var burada.”
Eller işte, gözler yukarıda
Yolun sonunda vardığımız Yalıkavak’taki açılışta da Yıldırım’ın söylediklerinin pratik görünümüyle karşılaşıyoruz. Etkinliğe kendi pankartları ve radikal sloganlarıyla gelen genç grubun metropollerdeki HDP gençliği gibi öğrenci ağırlıklı olmadığını görmek zor değil. Sahillerin manzarası bu biraz. Tatil ve eğlencenin arka planında her zaman, bütün o şatafatı ve hizmeti sunan emekçiler var ve bu insanların Kürt olması şaşırtmıyor. “Ama” diyor, Yıldırım, “O zevk alım satımının bir bölümünden herkes bir parçacık nemalandığı için, klasik işçi eksenli bir zemin oturmuyor.” Yani bir süre sonra yukarıya doğru tırmanmak isteyen bir kesim bu.
Yıldırım, “Şu anda Bodrum’da 25-40 yaş arasında, akademik düzeyi yüksek ama aidiyet düzeyi düşük bir Kürt orta sınıfı var. Bir süre sonra bunlar, Bodrum’un ekonomik hayatında ciddi bir aktöre dönüşecekler. Bodrum Vakfı (BODAV) diye bir kurum oluştu mesela. Şu anda da Bodrum sermayesinin yüzde 7’sine tekabül eden bir güç var ortada. Bu bize bir alan da açıyor tabii. Değerlendirilebilirse bu alan önemli” diyor ama her sınıfsal yükseliş, bir taraftan ulusal duygulardan kopuş ve kimliğin zayıflaması anlamına da geliyor.
Çalışmalar sürüyor
Seçim konusunda herkes ümitli, çalışmalar da sürüyor. Ama bölgede TİP’in de seçime girmesi, işleri biraz daha zora sokuyor. Dönüş yolunda anons arabasında konuştuğum Milas’lı bir emekli öğretmen/partili, “Tek liste olsaydı da yine TİP’li biri aday olsaydı, şu iktidara bir vekil kaybettirseydik” diye serzenişte bulunuyor. Yoldaki molalarda konuştuğum kadınlar da aynı sıkıntıyı ifade ederken Yeşil Sol’un kadın aday konusundaki eksiğini dile getiriyorlar. Aslantuğ’un ise Bodrum’da yaşamak dışında bir rolünün olmadığını, onca zamandır verilen bir çok ekoloji mücadelesinde hiç görülmediğini anlatıyorlar. Kısacası Muğla, şu anda kestirilmesi zor, belki de sürprizleri olan bir geleceğe doğru yürüyor.
CHP listesinde skandal isim
CHP listelerinde Gelecek Partisi kontenjanından aday yapılan eski Manisa AKP milletvekili Selçuk Özdağ, geçmişiyle de bugünüyle de hayli problemli biri. En kanlı cinayetlerin işlendiği 1975-1980 döneminde Manisa Ülkü Ocakları Başkanı olan Özdağ’ın ‘görev’ sürecinde CHP İl Başkanı Mete Erdem ve CHP il Kadın Kolları başkanı eczacı Neşe Gülersoy, ülkücü katiller tarafından öldürülmüş ve Özdağ bütün bu cinayetlerin planlayıcısı olarak yargılanmıştı. Cezaevinden sonra çeşitli partilerde yer alan Özdağ, önce AKP’den milletvekili olmuş, son dönemde de partiden ayrılarak Gelecek Partisi’ne katılmıştı.
Ancak, Özdağ’la ilgili sorunların hepsi bu kadar değil. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde kadın öğrencilere tacizde bulunması nedeniyle Özdağ hakkında açılan bir soruşturma da halen yürüyor. Önceki günlerde Muğlalı kadınlar, bu konuyla ilgili CHP Genel Merkezi’ni uyarmak için bir imza kampanyası başlattı. CHP’li kadınların “örgüt kararı”nı gerekçe göstererek imzalamadığı Kampanya metninde, “Biz farklı partilere oy veren ve farklı kimliklere sahip kadınlar, bu seçimin önemini bilerek, tarafımıza dayatılan taciz geçmişine sahip bir milletvekili adayının listede yer almasını kabul etmiyoruz ve bu yanlıştan ivedi bir şekilde dönülmesini talep ediyoruz. Kamuoyuna bu konuda herhangi bir açıklama yapmadan önce, bu yazı ile öncelikle size sesleniyoruz ve Selçuk Özdağ’ın aday listesinden çıkarılmasını istiyoruz. Aksi durumda 14 Mayıs 2023 tarihinde seçimlerde Muğla’da CHP’ye kati suretle oy vermeyeceğiz ve seçim gününe kadar Muğla seçmenlerini de bu adaylık hakkında bilgilendirmeyi görev bileceğiz” ifadelerini kullanıldı.