Akkuyu NGS için nükleer yakıt yerleştirme töreni sıcaklığını korurken, Çernobil felaketinin yaşandığı günün ertesi günü bu iş gerçekleştiriliyor. Diğer yandan nükleer karşıtları santrali çalıştırmayacağız diyor
26 Nisan 1986’da Ukrayna’nın Pripyat şehri yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santrali’nde yaşanan patlama büyük bir felaket olarak kayda geçerken, felaket halen zihnimizde dipdiri duruyor. Nükleer santraller büyük bir tehdit olarak görülürken, Almanya geçtiğimiz günlerde son 3 santrali de kaparken Çernobil felaketinin yaşandığı günün ertesi gününde Türkiye’de santral açılışına hazırlanılıyor. 27 Nisan’daki ‘açılış’ için Rusya’dan nükleer yakıt getirilmesi dikkat çekti. Uzmanlar bu durumu, büyük bir deprem beklenen bölgede henüz inşaatı tamamlanmayan santral için yakıt taşınmasının çok riskli bir seçim yatırımı olarak değerlendiriliyor.
Ortada santral yok, yakıt var
Enerji Bakanı Fatih Dönmez 29 Mart’ta Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Akkuyu’da sona yaklaşıyoruz. 27 Nisan’da ilk nükleer yakıt tesisimize geliyor. Böylece Akkuyu nükleer tesis statüsü kazanacak” sözleriyle seçimlerde bunu kullanmayı amaçladıkları anlaşılıyor. Aynı iddiayı AKP’li Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’da yapmıştı. Geçtiğimiz günlerde ise Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Akkuyu NGS’nin “açılış tarihi” olarak duyurdukları 27 Nisan’da, santrale ilk nükleer yakıtı aktarmayı da planladıklarını söyledi.
Putin’den seçim kıyakları
Peskov, törende Rusya’nın “gereken düzeyde” temsil edileceğini de belirtti. İnşaatı halen sürmesine rağmen 27 Nisan’da gerçekleştirilecek açılış töreni esnasında santrale ilk nükleer yakıtın aktarılma işlemi hem sahada çalışanlar için hem de bölge için bir tehdit oluşturacak. Diğer yandan, Almanya bu ay son üç nükleer reaktörünü kapatarak ülkedeki nükleer enerji üretimi açısından nükleer çağını sona erdirmeyi planladığını duyurdu. Diğer yandan AKP’li Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın müjde olarak verdiği “1 aylık bedava, 1 yıllık ise yemek ve ısınma kadar kısmı bedava doğalgaz vereceğiz” açıklaması bir seçim propagandası olarak öne çıkarken, Putin’in ise Erdoğan’a seçim kıyağı yaptığı anlaşılıyor.
‘Nükleer Santrali kapatacağız’
Nükleer Karşıtı Platform (NKP), “Akkuyu’ya Nükleer Yakıt Getirilmemeli” başlığıyla, aralarında Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) de olduğu 54 nükleer karşıtı kurum ve sivil toplum örgütünün imzasıyla yazılı açıklama yaptı. İktidarın Mersin’in Gülnar ilçesinde bulunan Akkuyu Nükleer Santrali’ne ilk nükleer yakıtın 27 Nisan’da getirileceğini duyurmasının ardından yapılan açıklamada, nükleer yakıt çubuklarının gelmesiyle ülkenin geleceğinin büyük tehdit altında olacağı belirtilerek, meslek örgütleri, bilim insanları ve toplumun tepkilerine rağmen, nükleer santral projelerinin ısrarla gündemde tutulmaya çalışılmasına tepki gösterildi.
ÇED davası sürüyor
Açıklamada, Akkuyu’da sorunlu inşaat sürecinin devam ettiği, Sinop’ta ise 2019 yılında maliyet artışları nedeniyle Japon yüklenici şirketin projeden çekilmesi ve Sinop Nükleer Santralı Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu raporuna karşı açılmış olan davanın henüz sonuçlanmamasına rağmen Rus şirketler ile pazarlıklar yapıldığı ifade edildi.
İzin vermeyeceğiz
Açıklamanın devamında şunlar yer aldı: “Hiçbir koşulda nükleer yakıtın Mersin Akkuyu’ya getirilmesini kabul etmiyoruz. Ne dünyada ne ülkemizde nükleer santral istemiyoruz. Ülke geleceğimizin nükleer felaketlerle yok edilmesine izin vermeyeceğiz. Ülkemize felaket getirecek nükleer santrallere karşı duyarlı tüm kurumları ve nükleer karşıtlarını mücadeleye çağırıyoruz. Mali açıdan büyük kamu zararı doğursa da ‘nükleer santrali kapatacağız’ demeyen hiçbir siyasi partiye oy vermeyeceğimizin altını çiziyoruz.”
Kanser etkisi
Nükleer endüstri, 26 Nisan 1986 yılında Çernobil Nükleer Santrali’nde yaşanan patlama sonrası, nükleer enerjinin geleceğini etkilememesi adına ölü sayısını yangını söndürmeye çalışan itfaiyecilerle sınırlayıp, 30 civarında olarak duyurmuştu. Diğer yandan Uluslararası Nükleer Savaşa Karşı Doktorlar Birliği (IPPNW) binlerce tasfiyecinin ölmüş olabileceğini açıklamıştı. IPPNW, 2006’da hazırladığı raporda, 10 bin kişinin tiroit kanseri olduğunu ve 50 bin vakanın daha görüleceğini belirtiyordu. Çernobil, Avrupa’da 10 bin sakat doğuma ve 5 bin ölü doğuma neden olurken, bazı Sovyet kaynakları da 25 bin tasfiyecinin öldüğünü belirtti. Radyasyona maruz kalmanın sadece ölümle sonuçlanmadığı, bağışık sistemini zayıflattığı, sakat veya hasta bıraktığı ise biliniyor.
Radyasyon Karadeniz’i sardı
Çernobil’den en çok etkilenen ülkeler Belarus, Ukrayna ve Rusya’ydı. Kaza sonrası Belarus’un tarım alanlarının yüzde 22’si, orman alanlarının ise yüzde 21’i kullanamaz hale geldi. Rusya’da 17 milyon km2’lik bir alan (Rusya Federasyonu’nun yüzde 1,5’i) radyoaktif kirliliğe maruz kaldı. Çernobil’den gelen Sezyum-137 yüklü radyoaktif bulutlar Türkiye’yi de etkiledi. Radyoaktif bulutlar 2 Mayıs sabahı önce Trakya’dan giriş yaparken, 3 Mayıs sabahı ise yoğunluğu daha yüksek radyoaktif bir dalga Sinop üzerinden Doğu Karadeniz’e doğru ilerledi. 5 Mayıs günü ise yeni ama daha yoğun sezyum-137 içeren radyoaktif bulutlar tüm kuzey kıyısını etkisi altına aldı, İç Anadolu ve Ege Bölgesi’ne doğru ilerleyerek tüm Türkiye’ye yayıldı. Yağış olan yerlerde etkisinin arttığı, bu yüzden de Karadeniz’i daha derinden etkilediği, özellikle çaylarda radyasyon ölçümleri yapıldığında bu durum daha net anlaşıldı.
Ölümlerin yarısı kanserden
Bu süreçte dönemin Başbakanı Turgut Özal, ‘Radyoaktif çay daha lezzetlidir’ derken dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, ‘Biraz radyasyon iyidir’ gibi riski küçümseyen açıklamalar yaparken, Aral kameralar karşısına geçip çayını höpürdeterek içmişti. Çernobil’in Türkiye’yi etkilediği bilinmesine rağmen, ne bir araştırma ve ne de tarama yapıldı. 2006 yılında yayımlanan, “Çernobil Nükleer Kazası Sonrası Türkiye’de Kanser” başlıklı Türk Tabipleri Birliği raporu bu bağlamda yayınlanan tek rapordu. Hopa Belediyesi’yle yapılan ortak çalışmanın sonucunda, Hopa’da 2006 yılı öncesi üç yılda meydana gelen ölümlerin yüzde 47’sinin kanser kaynaklı olduğu ortaya çıkarılmıştı.
Çernobil’in etkisi sürüyor
Çernobil nükleer santralde yaşanan patlamada, Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombalarının yaklaşık 200 katı kadar radyoaktif madde atmosfere yayıldı. Kuzey yarım küredeki hemen her ülkede radyoaktif kirlilik görüldü. Avrupa’nın neredeyse tamamı, Türkiye, Kıbrıs, Suriye hatta Çin, Japonya, ABD ve Kanada bile Çernobil kazası sonrasında radyoaktif serpintiye maruz kaldı. Yayılan radyasyon sonucunda onbinlerce insan ve diğer birçok canlı kanser olup öldü veya sakat kaldı. Hâlâ devam eden sakat doğumlarda zeka geriliği, fiziksel sakatlıklar, kanser vb. çeşitli sağlık sorunlarıyla birlikte Çernobil’in etkisi halen bitmiş değil. Olası felaket sırasına Akkuyu da AKP tarafından sokuldu.
EKOLOJİ SERVİSİ