HDK Eş Sözcüsü ve Yeşil Sol Parti Milletvekili adayı Cengiz Çiçek ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’nın tarihsel kuruluş amaçlarından biri de yüz yıllık bu tekçi sistemden hesap sormak’ olduğunu söyledi
Demokratik Cumhuriyet’in inşası ve Üçüncü Yol stratejisiyle seçim sahasına inen Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti), yaklaşık 10 milyon seçmeni olan İstanbul’da 2 milyon oy almayı hedefliyor.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü ve Yeşil Sol Parti İstanbul 2. Bölge adayı Cengiz Çiçek, Avrupa’dan Anadolu’ya seçmenle buluşarak, ikinci yüzyılda Türkiye’nin demokratikleşmesi için Yeşil Sol Parti’nin başarısının önemini anlatıyor.
Cengiz Çiçek kimdir?
Dersim’de 1978 yılında dünyaya gelen Çiçek, ailesiyle birlikte 1985 yılında göç etmek zorunda kaldı. İlkokul, ortaokul ve lise dönemini emekçi bir çocuk olarak geçiren Çiçek, erken yaşlarda sınıf çelişkisiyle Türkiye’nin en batısındaki kentlerden biriyle tanıştı. Politik bilinci de bu yılların etkisiyle güçlenen Çiçek, hem çalışıp hem okuyan bir öğrenci olarak 1997 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandı.
Üniversitede 1998 yılında içinde doğduğu Kürt halk sorunuyla tanışan Çiçek, sosyalist mücadeleye atıldı. Siyasi hayatının da başlangıcı olan bu yıllarda Çiçek, ilk olarak Halkın Demokratik Partisi (HADEP) Gençlik Kolları’nda mücadele etmeye başladı. Mezun olduktan sonra Kürtlerin özgürlük mücadelesini yürütenleri avukat olarak gönüllü olarak savunan Çiçek, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlığını yaptı, bu süreçte tutuklanarak 3 yıl cezaevinde kaldı.
Tahliye olması sonrası Çiçek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul İl Eş Başkanlığı görevini üstlendi, daha sonra partinin Merkez Yürütme Kurulu’nda yer aldı. Çiçek, 1998 yılında başlayan siyasi mücadelesini, HDK Eş Sözcülüğü olarak sürdürüyor. Evli olan Çiçek’in, Eva ve Çiyager isimli çocuğu bulunuyor.
14 Mayıs seçimlerinde Yeşil Sol Parti 2. Bölge milletvekili adayı olan Çiçek Mezopotamya Ajansından Özgür Paksoy’un sorularını yanıtladı.
- AKP’nin “Çöktürme Planı” ile başlattığı son 7 yıllık süreçte, HDP siyaset sahnesinden yok edilmek istendi. Nitekim kapatma davası sürüyor. “Halkımızı alternatifsiz bırakmayacağız” dediniz ve Yeşil Sol Parti ile yola devam ediyorsunuz. Seçimlere gelmeden, bu seçeneğin Kürt halkı ve Türkiye halklarının geleceği açısından önemi nedir?
Öncelikle AKP-MHP iktidarını doğru tanımlamak gerekiyor. Son yıllarda, bu iktidarın Kurdistan ve Türkiye halkları üzerinde baskı politikalarını, faşizan politikalarını ve diktatörlüğü arttırdığını gözlemliyoruz. Toplumu nefes alamaz bir durumda tutuyorlar. Ancak biz AKP-MHP iktidarını özel olarak Türkiye ulus devletinin yüz yıllık tarihsel sürecinde özel bir yere konumlandırıyoruz.
Aslında, cumhuriyet kurulurken ve devlet inşa edilirken, bütün farklı kimliklerin ve ötekilerin inkarı üzerine kuruldu. Bu inkarcı ve tekçi sistemin homojen ulus hedefiyle kendisini var etmeye çalışan bir sermaye odaklı egemenlik alanından doğru politika üretmeye çalışan bu yüz yıllık kötülük, AKP iktidarıyla beraber sermaye düzenine yeni bir halka eklenmiştir. AKP, bu tekçi sistemi var etmiş olan ve devlet içerisinde kendi rızasını da üretmeye çalışan bir iktidar olmuştur.
Emek ve Özgürlük İttifakı olarak, AKP-MHP iktidarından güncel olarak hesap sormak ve halkların gerçek demokratik ve özgürlük seçeneğini sunmak istiyoruz. AKP, Kürtleri ne kadar baskılarsa, Kürt siyasetini ve Kürt halkının özgürlük mücadelesini ne kadar tasfiye ederse, devlet içerisinde de o kadar ciddi bir alan açacaktır.
İttifakımızın iki temel parametresi var: birincisi, yüz yıllık tekçi sistemden hesap sormak ve farklı kimlikleri, halkları, inançları, kadınları ve gençleri ötekileştirmeye odaklı bu sermaye öncelikli düzenden tarihsel bir hesap sormak. İkincisi, AKP-MHP iktidarının tekçi sistemi içerisinde kendisini daha fazla büyütmüş ve halklar aleyhine tehdit unsuru oluşturmuş güncel politikalarından hesap sormak.
- Bu maya tutar mı?
Toplumun birlik ve ittifak siyaseti ile büyüdükçe, toplumsal kabulü arttıkça ve ciddi bir demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürüttüğü dönemlerde başarı elde edildi. Bu başarı, çoklu mücadele, ittifak siyaseti ve toplumsal mücadelenin bir sonucudur. Ezilen kimlikler için demokrasi ve özgürlük seçenekleri sunan bir birlik fikriyatı, halklar ve ezilenler arasında seçenek haline geldi.
Geçtiğimiz 10-11 yıl boyunca, bu birlik fikriyatının başarısı kanıtlandı ve bu birlik, toplumsal mücadele tuttuğu için artarak büyüdü. Ancak, yargı ve siyasal kumpasların artması, bu birliği daha da önemli hale getirdi. İkinci yüzyıla giderken, seçimler başta olmak üzere, her alanda bu birlik fikriyatının yayılması ve emekçilerin, kadınların, gençlerin, doğa savunucularının ve halkların ittifakı haline getirilmesi gerekiyor. Bu, yaşamlarımızı demokratikleştirirken, demokratik kültürün de dışa dönük olarak ciddi bir güven oluşturmasını sağlayacak.
İçerde birlik ve ittifak halinde olmak, toplumsal kimlikler, sınıflar, kadınlar, gençler ve inançlar ittifakı haline getirildikçe, demokrasi ve özgürlük seçeneği haline gelecektir. Bu, tekçi sisteme tarihsel bir müdahale olarak değerlendirilmelidir. Seçimler, bu tarihsel müdahalenin en önemli yollarından biridir ve AKP-MHP iktidarına karşı tarihsel bir müdahalede bulunmaktır. Bu sapma rejimi, toplumsal hakikati inkar eden bir sermaye öncelikli düzendir ve bizler hayatlarımızı kendi elimize almak istiyoruz.
- Bu ittifakın, birlik ruhunun parlamentodaki temsiliyeti de önemsiyorsunuz. Burada sağlanacak çoğunluğun toplum açısından getirisi ne olur?
İkinci Meclis’ten bugüne parlamentodaki temsiliyet dağılımlarına baktığımızda, sistemin oluşturmaya çalıştığı parlamenter zemin daha çok halkların, ezilenlerin, kadınların, gençlerin temsiliyetinden ziyade değildi. Tam tersi devletin çıkarlarını önceleyen, ulusal ve ulusal çıkarlarını önceleyen, toplum dışı, topluma düşman, topluma yabancılaşmış, doğaya düşman, kadına düşman, gençliğe düşman, Kürt’e düşman, Alevi’ye düşman, emekçiye düşman bir parlamento gerçekliğinden bahsediyoruz.
Halkların Demokratik Partisi ve sonrasında örmeye çalıştığımız Yeşil Sol Parti’nin temsilcilerinin parlamentoya girmesinin kendisi, halkın, emekçilerin, ezilenlerin kendisinin parlamentoya dahil olmasıdır.
- Seçim meydanları hareketli, sizin cephenizden en büyük başarıyı yakaladığınızın 7 Haziran hatırlatması yapılıyor. Siz de sahadasınız, seçmenle buluşuyorsunuz, nasıl bir hava esiyor?
7 Haziran sürecine benzer bir sürecin, toplumsal öfkenin birikmesinin, toplumsal isyanının büyümesinin en temel nedeni de AKP’nin bu politikalarıdır. Artık toplum başka bir yol arıyor.
7 Haziran sürecinin coşkusunun, gerçekten büyüsünün en temel faktörlerinden biri şuydu; Kürt sorununda bir normalleşme süreciydi. Sonuçlarından bağımsız düşünüyoruz. Kürt sorunun daha toplumsal zeminde, sadece belli siyasal elitler içerisinde değil, toplum içerisinde ve halk içerisinde daha fazla anlaşıldığı, daha fazla normalleştiği, daha fazla hoşgörünün hakim kılındığı bir dönemde 7 Haziran sürecini yaşadık ve bu siyasal iklimin yumuşaması, toplumsal diyaloğun, siyasal diyaloğun çıtasının yükselmesi, aynı zamanda 7 Haziran havasını yaratan temel etkenlerden biriydi. Bugün tersi bir şey yaşıyoruz. Tersi olan durum nedir bugün? Özellikle 7 Haziran’dan sonra AKP-MHP faşizminin halklar üzerinde, toplumsal muhalefet üzerinde, Kürtler üzerinde, Aleviler üzerinde, kadınlar üzerinde çok ciddi baskı süreci yaşıyoruz. Gerçekten kuşatma süreci yaşıyoruz, tasfiye süreci yaşıyoruz, siyasal soykırım süreci yaşıyoruz. Daha dün Kobanê kumpas davasında arkadaşlarımıza ağırlaştırılmış ağırlaştırılmış müebbet cezası istendi.
AKP-MHP iktidarı bugün 7 Haziran’dan bu yönüyle intikam almak istiyor ve bir 7 Haziran’ın tekrardan gerçekleşmesini istemiyor.
Bugün 7 Haziran sürecine benzer toplumsal dinamiği yaratan da AKP’nin bu ekonomi politikalarıdır, kültür politikalarıdır, kadın politikalarıdır, gençlik politikalarıdır, sermaye öncelikli politikalardır. Özellikle 7 Haziran sürecine benzer bir sürecin, toplumsal öfkenin birikmesinin, toplumsal isyanının büyümesinin en temel nedeni de AKP’nin bu politikalarıdır. Artık toplum başka bir yol arıyor, İnsanlar artık şunun çok iyi farkında; ekmek davası özgürlük davasıyla iç içe girmiştir. Kürtlerin statü mücadelesi, kadınların özgürlük mücadelesiyle iç içe girmiştir. Başka yolumuz yok! Çekilebildiğimiz kadar çekildik ama bundan sonra özellikle 14 Mayıs seçimleri süreciyle birlikte toplumun hamle yapma dönemidir, toplum artık AKP-MHP iktidarından kurtulmak istiyor.
- 14 Mayıs’ta bu başarının sağlanacağından umutlu musunuz?
Artık tek başına kurtulamayacağız. Ya hep beraber ya hiçbirimiz. 14 Mayıs’ın bizler için en temel önemi o. Ya faşizmin karanlığına teslim olacağız ya tek adam diktatörlüğüne teslim olacağız ya da tek adam diktatörlüğünü yıkacağız ve yeni bir ülke inşa edeceğiz. Alın terimizle, ferasetimizle, biriktirdiklerimizle yeni bir ülke inşa etmek zorundayız. Adil, yaşanabilir bir düzen, refah içinde bir düzen, herkesin herkesi tanıdığı, hoşgörüyle yaklaştığı, bir hoşgörü düzeni, bir diyalog düzeni, kendini yeniden tanıma düzeni yaratmak zorundayız. Bu iktidar bizi birbirimize yabancılaştırmak istiyor. Gerçekten ‘en büyük bölücü kim?’ diye soracak olursanız, bu iktidarın politikalarının kendisidir.
- İstanbul seçimlerine gelecek olursak, Türkiye’nin tamamını etkileyen bir kent. Deyim yerindeyse seçimlerin kaderini belirliyor. Siz de bu kentten adaysınız, nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
İstanbul hem yerel seçimlerde hem genel seçimlerde ülkenin, Kurdistan’ın kaderini belirleyen en önemli merkez, en önemli kent. İstanbul bir bütün olarak Türkiye ve Kurdistan’ın kendisi, İstanbul emekçi kenti, İstanbul kadın kenti, İstanbul gençlik kenti, İstanbul üretim kenti. Buradan baktığımızda İstanbul’daki seçimler, AKP-MHP iktidarından kurtulma adına çok önemli, çok kıymetli ve çok hayati. İstanbul’da bir oyumuz boşa gitmemeli, Emek ve Özgürlük İttifakı ve onun çatısı altında seçime giren Yeşil Sol Parti’ye bütün emekçilerin, bütün kadınların, bütün kimliklerin, bütün inançların oy vermesi gerekiyor. Çünkü gerçek kurtuluş programı, gerçek demokrasi programı, gerçek eşitlik programı, adalet programı bizde var. Toplumun çıkarlarını bu program kolluyor, o yüzden Yeşil Sol Parti’ye verilen her oy, AKP-MHP iktidarından koparılmış birer milletvekili olacak.
Özellikle 14 Mayıs’a giderken ‘bunlar zaten gidiyor’ rehavetine kapılmayacağız. Bunların gidişini kesinleştirmek için, bunları sandığa gömmek için mahalle mahalle, köy köy, sokak sokak, ev ev dolaşacağız. Her evimizi, her evi, her fabrikayı bir çalışma evine, örgütlenme evine dönüştüreceğiz. Garantiye alacağız işimizi, bu ciddiyetle Yeşil Sol Parti her mahallede, her sokakta, her köyde, her fabrikada olacak.
Bunu bu seçimlerde daha fazla sahiplenmek zorundayız. 31 Mart’ta salladık, tökezlettik, 14 Mayıs’ta yıkacağız. Bu öz güvenle hareket etmek zorundayız.
- Seçmene bir çağrınız var mı?
Bütün partili dostlarımıza, yoldaşlarımıza, müttefik güçlerimize bu çağrıyı yapıyoruz; Seçim süreci hem bir seçim çalışması, AKP-MHP iktidarını sandığa gömme hedefiyle yürütülmeli. Aynı zamanda politikayı büyütme hedefiyle yürütülmeli. Öz örgütlenmeyi büyütme hedefiyle yürütülmeli. Yerinden öz iradesiyle çalışmalar bu minvalde yürütülmeli ama bunu yaparken de seçim sonrasını da düşünerek bunların her türlü hile, hurdayı yapacağını da düşünerek, karşımızda yüzyılın en büyük soyguncusu var. Bunlar her şeyi çaldı elimizden, oyumuzu da çalabilirler. Bu reel bir okuma, korkuyu yayma değil, kendimize güveniyoruz. Bunların hırsızlıklarına, sandıkların üstüne yatarak gerekirse geçit vermeyeceğiz. Sadece oy vererek yurttaşlık ödevimizi görmeyeceğiz. Sandıklarımıza, geleceğimize sahip çıkacağız. Oy sayımında bulunacağız, müşahit arkadaşlarımız başta olmak üzere herkes verdiği oya sahip çıkacak. 14 Mayıs seçimleri aynı zamanda halkın kendi öz örgütlülüğünü ve seçim sonuçlarına sahip çıkma süreci olarak değerlendirmeli. Biz bunları yıkacağız, bunlar gidecek, gitmek zorunda. Başka hayat yok, başka gidecek yerimiz yok.
Bunları götürmek, bizim için artık bir onur görevidir. Toplumsal ahlak, eşitlik, özgürlük, devrimcilik, yurtseverlik görevidir. O yüzden bunlar gitmez demeyin, bunlar gidecek. Başka seçenek yok, başka seçeneklere tahammül de yok. Bunlar gitmemek için direnecekler, biz de bunları göndermek için, sandığa gömmek için daha fazla çaba göstereceğiz. 15 Mayıs sabahı, kentlerimizin yeşillendiği, sol seçeneğe kavuştuğu, Kürtlerin özgürlük mücadelesinin daha fazla seçenek haline geldiği, emekçilerin daha huzurlu olduğu, insanların hayata, geleceğe, bahara daha fazla güvenle baktığı bir sabah olacak.
HABER MERKEZİ