Devlet tankla, topla, karadan, havadan, denizden, demirden topyekün saldırıyorsa, rehin tutuyorsa özgürlük sözü karşısında ne kadar çabuk savrulduğunu gösteriyor. AKP zihniyeti yönetmiyor, tek adamcılığı rejimleştiriyor. Çünkü yönetim tüm halkların, inançların ve toplumun yarısı kadınların söz, karar, irade olduğu bir yöntemdir. Tek adam zihniyeti ise özgürlük sözü özsavunma olan kadına saldıran tekçi zihniyettir. Gerçekler gizlenmez, Süleyman Soylu harekatın gizlilik kararı var diyor, bangır bangır harekat başlıyor. Diyor, ‘daha 60 kişi kalmış gözaltına alınacak’, uydurulmuş gizlilik kararını patlatmış oluyor. Bugün sözü silahtan güçlü olan dinamiklere yapılan harekat da bu nedenledir.
Tevgera Jinên Azad (TJA) bu vesileyle bir açıklama yaptı: ‘Gün geçmiyor ki bu ülke de kadın katledilmesin, taciz ve tecavüze uğramasın, hakları gasp edilmesin, kazanımları işgal edilmesin, emeğine el konulmasın, gözaltına alınmasın, zindanlara atılmasın… İnsanlığa karşı işlenen suçlar olarak tüm bunların yaşanmadığı bir saniye, hatta salise bile yok. TJA olarak bu saldırılara karşı mücadeleyi asla durdurmayacağımızı ve özgürlük iddiamızın sözünün, AKP-MHP faşist zihniyetinin silahlarından daha güçlü olduğu çok iyi bilinmelidir. Her gün gözaltı harekâtları başlatarak kadına geri adım attıracağının hayalini kuran milliyetçi, rantçı, cinsiyetçi, erkek egemen devlet iyi bilsin ki, bu hayaliniz asla gerçekleşmeyecektir. Gece yarısı harekat paniğinizin nedeni sözümüzün silahlarınızdan daha güçlü olduğunu bildiğinizdendir. Bunu artık tüm dünya alem de biliyor…’
Evet, Ekim ayı kadınların direniş ayına dönüştü. Kürdistan, Türkiye, Ortadoğu’ya uygulanan 9 Ekim komplosu, 6-7-8 Ekim Kobane, 7 ekim Türkiye’nin ilk genel yayın yönetmeni Gurbetelli Ersöz’ün direnişi, 6-7 Ekim Frankfurt’taki, ‘Yapım Aşamasındaki Devrim’ kadın konferansı, 10 Ekim Ankara garı anması…
Acaba tek adam zihniyeti, yerel seçimlerde belediye eşbaşkanlığı sisteminden korktuğu için mi 69 kadını -eşit temsiliyetten fazlasınıgözaltında tutuyor(?) Yok, kesinlikle sözleri silahtan güçlü olduğu için.
Her neyse, kadına geri adım attırmaya bir yarım asır geç kaldınız. Övündüğünüz 5 bin yıllık devlet, 600 yıllık Osmanlı, bir asıra yaklaşan T.C.’den sonra yarım asır-cık sayılır. Demek ki özgürleşme bulaşıcılığı kökleri köleleştirmeden derinmiş, bu vesileyle bir kez daha öğrendik.
Sonuç olarak Frankfurt’taki uluslararası 500 delegenin katıldığı kadın konferansının sonuç bildirgesinde ‘…alenen kadın düşmanlığı yapan, ırkçı olan ve ataerkilliği iktidarı tekelleştirmek için seferber eden Erdoğan, Duterte, Mondi, Putin ve Trump gibi kişiler, El Salvador, Guatemala ve Honduras da çeteler, Afganistan’daki savaş ağaları, İran’da kadınları idam eden devlet mahkemeleri var. Avrupa ve Birleşik Devletler’deki sınır devriyeleri, hem Avrupa’da hem de Afrika’da kadın ticareti var.
Ortadoğu’da IŞİD ve benzer ataerkil cihatçı çeteler var. Dünyanın her yerinde kadın emeğini sömüren kapitalistler var’. Ama bunların karşısında ‘…mücadele eden kadınlar var. İnsan hakları için çalışanlar, feministler, kadın savaşçılar, siyasetçiler, aktivistler var. Kendilerini ve ailelerini güvenli bir yere kavuşturmaya çalışan Suriyeli, Libyalı, Yemenli, Orta Amerikalı ve Batı Afrikalı mülteci kadınlar var… Mücadeleyi inşa eden Zapatista kadınları var. Ve bir de Rojava’da devrimi ören ve başka bir dünyayı tasavvur eden kadınlar var’. Özgürlük sözü özsavunmaysa Jin Jîyan Azadî’nin emeği bereketli olur.