Semsûr’da canlı yaşamı birçok alana dökülen hafriyatlar nedeniyle büyük tehdit altında. Mezarlığın yanı başına dökülen enkazlar için bir yurttaş, “Oradaki cenaze kokusunu burayla bastırmak istiyorlar” derken, dere yatağı enkazdan bir dağa dönüşmüş durumda
Medine Mamedoğlu
Ümit Yaşar Oğuzcan bir şiirinde şöyle der; insan bir kere ölür her gün ölen umutlarımızdır içimizde ki.
Depremden sonra milyonlarca insanın yaşadıklarını gördükten sonra ‘bir kere ölür’ sözü bana sürekli “İnsan kaç kere ölür?” şeklinde geri dönüyor. Sahi kaç defa ölür bir insan, enkaz altında kaldığında mı, enkazda günlerce bekletildiğinde mi, çıkarıldıktan sonra toplu defin edildiğinde mi yoksa kendisine mezar olan o evlerin duvarlarının mezar başlarına döküldüğünde mi? Enkaz çöplüğüne dönen bir kentte nefes almaya çalışan bir insan kaç kere ölür? Suya, yemeğe hasret iken geleceği hastalıklara mecbur bırakılan insanlar kaç kere ölür?
Mezarlığın başında enkaz
Bu sözleri yakınlarını kaybedenlerin gittiği Karapınar Mezarlığı’nda yanı başlarındaki enkaz dağının tozundan yakamadıkları ağıtlar yerine söylüyorum. Petrol Mahallesi’nde bulunan Karapınar Mezarlığı’nda depremde yaşamını yitirip burada defin edilen 600’ü aşkın cenaze var. Depremin ilk gününden bu yana cenazelerin getirildiği mezarlığın yanı başında bulunan dere yatağına ise depremin 5. gününden bu yana enkaz dökülüyor. İki aya aşkın bir süredir dökülen enkazlar yurttaşların ve ekolojistlerin tepkisine rağmen durmazken, şehirden getirilen enkazlar alanda koca bir dağa dönüşmüş durumda. Hem dere yatağının hem de yolun enkazlarla dolduğu alan cenaze kokuyor.
Sadece moloz mu?
İki gün önce ana akımdan bir televizyon kanalı bahsettiğim bu yere gelerek kamyon şoförleri ile bir röportaj yaptı. Ne bölgenin dere yatağı olduğuna ne de yanı başında mezarlığın bulunduğuna yer veremeyen sevgili gazeteci enkaza bakarak, “Depremin izleri siliniyor” cümlesini kullandı. Gidenin sadece enkaz ve moloz yığınından ibaret sanan bu akıl tabi ki dökülen molozların binlerce insanı daha öldüreceğini ya bilmiyor ya da umursamıyor. Dere yatağına dökülen molozlar için defalarca uyarı yapan ekolojistler suya ve toprağa karışacak olan asbestin çok ciddi tehditler içerdiğini söyledi. Bunlara rağmen enkaz çalışması son hız devam ederken enkazların içinden demir ayıklanarak götürülüp satılması da dikkatimizden kaçmıyor. İhaleye verildiği öğrenilen alanki demir ve hurdalar ise molozlardan ayrıştırılarak satılıyor.
Cenaze kokusunu bastırmak
Çekim yaptığımız mezarlıkta bulunan yurttaşlar önce dağa dönüşen enkaza ardından bana bakarak şunları söylüyor; “Neden enkazları özellikle buraya döktüler biliyor musun? Oradaki cenaze kokusunu burayla bastırsınlar diye. Var olan kokunun buradan geldiğini söylesinler diye. Bak görüyor musun demir ayıklıyorlar. Buraya günlerce gelmeyen kamyonlar, insan çıkarmayan kepçeler demir için nasıl da çalışıyor? Para olunca insanın derdi nasıl da hızlı…”
Hafriyatlar tarım arazisine
Mezarlığın yanı sıra hafriyatların döküldüğü alanda hem tarım arazisi hem su kaynağı hem de hayvanlar bulunuyor. Su kaynağı nedeniyle enkazların döküldüğü yerden su içen hayvanlar büyük zarar görürken yolun çevresinde bulunan ve ekilen tarım arazileri de risk altında. Şehir merkezinde kaldırılan enkazlar dere yatağının yanı sıra son bir haftadır şehir dışında bulunan yol kenarındaki bir tarlaya dökülüyor. Köylerdeki enkazların da köy çıkışlarına döküldüğü kentte yaşam alanları bir bütünen tehdit altında bulunuyor. Suya, toprağa ve havaya karışması an meselesi olan molozlar için ise herhangi bir önlem alınmıyor.