Deştin’de planlanan çimento fabrikasına karşı direnen 11 yurttaş, sabah 4.30’da yerlerde sürüklenerek gözaltına alındı. Çimento sanayisinin Avrupa’da 1. sırada ve bu durum saldırının devletle kol kola bir saldırıyı gösteriyor
Yusuf Gürsucu
Mereş’te yaşanan 7,4 şiddetindeki depremin ardından Borsa İstanbul’da işlem gören inşaat ve çimento şirketlerinin hisseleri bir anda yükselerek tavan yapmıştı. Bu yükselişin nedeni yaşanan büyük yıkımdan yararlanacak sermaye sektörlerinin başında geliyor olmalarıydı. Diğer yandan bulundukları yerlerde toprakları kazıyıp fabrikalarına taşıyanlara her türden atığın yakılması sağlanarak büyük kârlar elde eden sektör haline gelmeleri hisse değerlerindeki artışın nedenleriydi. AKP iktidarının inşaat rantına dayalı ekonomi anlayışı çimento fabrika sayılarını sürekli arttırırken, tarım arazilerine el konulması ve doğada yıkım yaratılarak yurttaşların yaşam alanlarına el konulması sürmekte. Bu yağmalardan biride Muğla Deştin ve Bayır mahallelerinde jandarma desteği ve halka zulümle birlikte yaşanıyor.
‘Adli kontrol’
Muğla’nın Menteş ve Bayır mahallerinde inşa edilmek istenen çimento fabrikasına karşı yurttaşların sürdürdüğü direnişe jandarma saldırdı. Jandarmanın saldırısı ile gece sahur yemeğini yedikleri sırada darp edilip yerlerde sürüklenen 11 kişi gözaltına alındı. 11 kişiden Çağdaş Özdemir ve Görkem Çetinkaya yaşları 18 altı olduğu için sabah saatlerinde serbest bırakıldı. Hasan Sarı, Sadike Sarı, Seher Şener, Dilber Özdemir, Engin Uyan, Selahattin Tilkioğlu, Sevla Tilkioğlu, Ferah Gümüş, Hüsamettin Kaya, İl Jandarma Karakolu’nda ifadelerinin alınmasının ardından Muğla Adliyesine sevk edildi. Savcılık ifadeleri tamamlanan köylüler adli kontrol talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkeme, köylüleri ayda 1 imza ve yurt dışı yasağı uygulamasına bağlayıp adli kontrol şartıyla serbest bıraktı. Adliye önünde bekleyen kitle, serbest bırakılan köylüleri, “Direne direne kazanacağız” sloganlarıyla karşıladı.
Yaşamı savunmak suç!
Yaşam alanlarının bir avuç sermaye kesimine peşkeş çekilmesine karşı direnen yurttaşlara jandarma saldırısı yetmezmiş gibi, mahkemenin de yurttaşlara suçlu muamelesi ile adli kontrol uygulanması devlet mekanizmasının nasıl işlediğini gözler önüne serdi. Saldırıyı ve gözaltıları kınayan Deştin Çevre Platformu, MUÇEP Menteşe Meclisi ile Bayır Çevre Komitesi, Muğla Adliyesi önünde kitlesel basın açıklaması yaptı. Açıklamayı yapan konuşan Gamze Çetinkaya, “Sabah 04:30 sıralarında köylüler sahur yemeğini yerken yapılan baskında 4’ü kadın, biri 17 diğeri 15 yaşında iki genç kardeşimizle birlikte 7 erkek arkadaşımız baskında darp edilmiş, yerlerde sürüklenerek gözaltına alınmış ve çimentocu şirketin bir haftadır direniş nedeniyle yoldan geçiremediği TIR’ları jandarma ve şirketin ortak operasyonuyla ‘başarıyla’ yoldan geçirilmiştir. 10’u Deştin köylüsü, 1’i Menteşe Belediye Meclis üyesi olan arkadaşlarımızın tek suçu yaşam alanlarına sahip çıkmak için direniş çadırında nöbet tutmaktır” dedi.
‘O baca tütmeyecek’
Deştin köylülerinin çimentocu firmaya karşı 2006 yılından beri direndiklerini söyleyen Çetinkaya, “Çimentocu şirketin ÇED raporu 2015 yılında, imar planları da 2017 yılında mahkeme kararıyla iptal ettirilmişti. Çimentocu firma bu davalar sürerken ikinci bir firma kurarak aynı yer için ikinci bir ÇED raporu hazırlatmış ve 2014 yılında halktan gizleyerek ÇED oluru almış. 2020 yılında Kent Çimento’ya satılan Muğla Çimento bu sahte ÇED raporunu kullanarak imar planlarını onaylatmış, Menteşe Belediyesi’nden de yapı ruhsat belgesini almıştır. Bu sahte ÇED raporu ve belediye ruhsatına dayanarak 2022 yılında inşaata başlayan çimentocu firmaya karşı 27 Ocak 2022 yılında Menteşe Kent Konseyi, Akdeniz Yeşilleri Derneği ve Deştin köylüleri tarafından ÇED ve ruhsat iptal davaları açılmıştır” diye belirtti. Çetinkaya, “Çimentocu şirket Muğla’dan kovulana kadar mücadelemiz sürecek. Tırları geçirmiş olabilirler ama o baca tütmeyecek. Çimentocular topraklarımızı işgal edemeyecek, Deştin çayı özgür akacak” diye konuştu.
Çimentocuların önlenemez büyümesi!
Türkiye Çimento Sanayicileri Birliği (TÜRKÇİMENTO) Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Yücelik Mart ayında yaptığı açıklamada, “Sektör olarak 2022 rakamlarıyla Dünyanın 5. Büyük, Avrupa’nın ise lider üreticisiyiz. 119 milyon tonluk üretim kapasitesiyle Türkiye ve Dünya’ya yeteriz” sözleri çimento sanayisinin geldiği noktayı gösterdi. Fatih Yücelik, öncelikle 2023’ün ilk günlerinde 6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketinin ardından TÜRKÇİMENTO olarak bölgeye her türlü desteği verdiklerini belirtmesi ise dikkat çekiciydi. Depremin ilk saatlerinde borsa da çimento fabrikalarının hisselerindeki anormal artış desteğin boyutta sürdüğünü göstermekte.
Sermayenin inancı
77 fabrikayla faaliyet gösteren çimento sektörünün yapılan yatırımlarla 2022 yılında 119 milyon ton kapasiteye ulaştığını belirten Yücelik, kapasite kullanım oranının ise yüzde 65 olduğunu belirterek, “2022 yılı kapasite kullanım oranımıza baktığımızda kurulu kapasite altında üretime devam ediyoruz. Gerek iç piyasa gerekse dış piyasadaki gelişmelerin gerçek potansiyelimizi halen yansıtmadığını görmekle beraber; önümüzdeki dönemde sektörümüzün daha büyük başarılara imza atacağına inanıyorum” sözleri, Mereş depremi ve olası İstanbul depremi hazırlığından nasıl kazanacaklarına olan inancını aktarıyordu.
Uluslararası ortaklık
TÇMB verilerine Türkiye’de 77 adet çimento ve öğütme, onlarca da beton fabrikası bulunuyor. Sektör yabancıların ya da yabancı ortakların kontrolü altında. Dünya çimento tekelleri arasında yer alan Fransız Vicat-Parficim, Ankara ve Konya’da 2 fabrika işletiyor. Taiwan Cement Corporation ile ortak olan Oyak Çimento ise 6 fabrika ile üretim yapıyor. Sektörün büyük üreticileri arasında bulunan ve Muğla Çimento’nun sahibi ADOÇİM Yunanistan merkezli Titan Çimento ile ortak. Akçansa se İngiliz HeidelbergCement ve Sabancı ortaklığı olan şirket, üç fabrikasında çimento ve klinker üretimi yapıyor. 12 ülkede faaliyet gösteren İspanya merkezli Votorantim şirketinin Türkiye’de 5 fabrikası ve 14 hazır beton tesisi var. İtalyan Cimentir ise 2001 yılında Çimentaş’ı satın alarak Türkiye’ye girin firma 5 fabrikada söz sahibi. 6 fabrika ve çok sayıda beton üretim tesisi olan Sabancı Gruba ait Çimsa’ya ise İngilizler ortak.
Toraks Derneği raporu
Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu, Muğla’da yapılmak istenen çimento fabrikası ve hammadde tesisine ilişkin “Muğla Bayır/Deştin’de Kurulmak İstenen Entegre Çimento Fabrikası ve Hammadde Ocaklarının Çevre ve İnsan Sağlığına Etkileri” başlıklı bir rapor yayınlamıştı. Raporda, “Muğla Çimento San. ve Tic. A.Ş tarafından, tamamen orman alanı içinde, 13 adet kil ve kalker ocağı, bir beton santralı ve çimento fabrikası ile Bayır Ovası sulama sahasını, Kazan Göleti yağış havzasını ve yağışlı dönemlerde buraları besleyen sulu ve kuru dereleri, Bayır barajını, nitelikli tarım alanlarını, zeytinlikleri, arıcılık dahil bütün tarım ve hayvancılık faaliyetlerini ve o yörede yaşayan tüm canlıları olumsuz etkileyecek, hastalıklara ve dönüşü olmayan sonuçlara yol açacaktır” denildi. Çimento tozunda arsenik, kurşun, krom, kobalt, bakır, nikel, kalay, çinko, civa gibi metallerin bulunduğuna dikkat çekilen raporda, çimento üretiminde fosil yakıt yakmanın yanı sıra yakıt maliyetini düşürmek amacıyla alternatif yakıt olarak kullanılan sanayi atıkları ve lastik yakılması atmosfere daha çok ağır metaller, dioksin ve furan gibi kanserojen zehirli gazların çevreye yayıldığı vurgulanıyor.