Hem şehir merkezinde hem köylerde çok yoğun bir yıkım yaşandı. Yıkılmayan binalar ise ağır hasarlı. Bu yıkıntılarını, enkazlarını kaldırılması çok yavaş ilerliyor. Köylerde ise daha başlamadığı yönünde bilgiler var
Hüseyin Kalkan
Mereş merkezli depremde her bakımda en çok etkilenen kentlerde biri Semsûr. Enkaz kaldırma çalışmalarının ve depremin diğer etkilerini gidermek için yapılan çalışmaların en yavaş ilerlediği kent de Semsûr. Kent koordinasyonunda Avukat Yusuf Özperçin, Semsûr’daki duruma dair şunları anlatıyor: “Yaklaşık olarak 45. gündeyiz. Hem şehir merkezinde hem köylerde çok yoğun bir yıkım yaşandı. Yıkılmayan binalar ise ağır hasarlı. Enkazların kaldırılması çok yavaş ilerliyor. Özellikle kent merkezinde çok yavaş ilerliyor. Köylerde ise daha başlamadığı, köylere hiç gidilmediği yönünde bilgilerimiz var. Köylerde, özellikle Çelikhan tarafına doğru yoğun yıkıntılar vardı. Kent merkezinde ise durum şu: Hasar tespit çalışmalarının ağır ilerlediği, buna bağlı olarak enkazın toparlanması ve kaldırılması yönündeki çalışmaların da ağır yürüdüğü söyleniyor. Biz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı bir haritaya ulaştık. O haritada kent merkezindeki doğrudan çöken enkazların daha kaldırılmadığı, dokunulmadığı belirtilmiş. Bu bizzat kendi tespitleri. Özellikle de derhal yıkılması gereken binalar var. Bizim bu mahallede çıplak gözle tespit ettiğimiz yıkılması gereken en az 7-8 yapı var. Bir hafta önce ağır hasarlı olan ve yıkılması gereken bir bina yıkılmadığı için bir sabah yağmurun etkisiyle çöktü. Bir can kaybı yok. Defalarca belediyeye bildirilmiş, ‘burası hasarlı yıkılsın’ diye ama kimse bir şey yapmamış. Sabah saatlerinde çöktüğü için can kaybına yol açmadı. Kent merkezi dediğimiz adliye ve çevresi, belediye ve çevresi dışında enkaz kaldırma çalışmaları yapılmadı. Oralarda da çok az yapıldı. Sanki şeklen yapıyorlar. Molozları kent merkezinin biraz dışında, Karapınar Mezarlığı denilen organize sanayi bölgesinin yanına döküyorlar. Geçit hattına dökülüyor ve rastgele dökülüyor.”
Dayanışma ile yaşamak
Avukat Özperçin, depremin yıkıcılığına ve sonrasında ortaya çıkan duruma karşı sistemli bir çalışma yürüttüklerini ve depremzedelerin ihtiyaçları giderme konusunda başarı sağlandığını beliriyor. Özperçin bu konu ile ilgili şunları anlatıyor: “İhtiyaçlar noktasında da şöyle bir durum var. Kent uzun süre sivil toplum kuruluşları ve halkın yardımları üzerinden beslendi. Dayanışma AFAD ve Kızılay’ın olmadığı bir alanda gerçekleşti uzun süre. Yardımlar buradaki merkez koordinasyon tarafından yürütüldü. Merkez koordinasyonda STK’lar, PSAKD ve HDP vardı. Genel Koordinasyonun yanında çadır çadır yardımları organize eden koordinasyonlar vardı. İhtiyaçların belirlenmesi için bir sistem üretildi. İhtiyaçları yerinde tespit eden bir çalışma yürütüldü. Sistemsel bir çalışmaydı ve son derece işlevsel hale getirildi. Kent merkezinden ayrılmama, buradaki yurttaşların ihtiyaçlarını bu noktalarda karşılama temelliydi. Tabii ihtiyaç temelli diyoruz ama esasında dayanışma ve ihtiyaç temelliydi. O açıdan bakıyordu arkadaşlar ve o açıdan bir toparlanma oluyordu.”
Sosyal dayanışma
Özperçin, koşulların her an değiştiğini, buna bağlı olarak ihtiyaçların da değiştiğini belirtiyor. Önümüzdeki süreçte daha çok sosyal desteklere ihtiyaç duyulacağını ekliyor. Özperçin şunları söylüyor: “An itibari ile ihtiyaçların kent merkezine girişi açısında bir azalma olduğunu belirtmek gerekir. Gelen yardımlarda bir azalma var. İhtiyaçlar evet ilk süreçteki gibi değil. Artık sosyal ihtiyaçlara önem verilen bir durum söz konusu. Çocukların eğitim, genel sağlık koşulları, salgın durumu, yazın gelmesi nedeni ile barınma da ortaya çıkacak olan sorunlar. Bazen aşırı yağışların getirdiği sel gibi sorunlar vardı. Bu temelde ihtiyaçların giderilmesi, bunlara yönelik çalışmaların yapılması gerekir ve yardımların bu noktalarda yoğunlaşması gerekir. Salgın hastalıklarının önlenmesine ve hijyen noktasına yönelen yardımların daha kritik olabileceğini düşünüyorum. 4-5 gün önce bir sel süreci yaşandı. Koordinasyon alanlarında bir sorun yaşanmazken, AFAD ve Kızılay’ın olduğu alanlarda hem yurttaşların hem çadırların güvenliklerinin olmadığını gözlemledik. Çadırlar zarar gördü, kendi güvenlikleri tehlikeye girdi ve yurttaşlar o alanları terk etmek zorunda kaldılar. Böyle bir durum söz konusu. Hatta yakın dönemde birçok aile bize başvurdu. Çadır temin etmeye çalışıyorlar. Bireysel olarak çadır açma eğilimlerinin olduğunu biliyoruz. Bu şekilde bir süreç yaşandı.”
Birlikte yaşamak
Depreme karşı dayanışma yerel demokrasinin küçük de olsa bazı nüvelerini ortaya çıkarmış. Bu alanda yardım çalışmalarını yürüten örgütlenmeler özel koşulları da göz önünde bulundurarak adım atıyorlar. Yusuf Özperçin, buradaki dayanışma modeli ile ilgili şunları söylüyor: “Burada HDP, DBP, Yeşil Sol Parti, PSAKD, DAD, KESK var. Biz burada PSAKD adına faaliyet yürütüyoruz. Kentin durumu özgündür. Özellikle bu mahallenin daha özgün olduğunu belirteyim. Yurttaşların burada en azından fiziksel koşullarda bir birlik sağladığını belirtmek gerekir. Depremin o acı neticesini atlatmak, travmasına katlanmak kolay değil ama en azından çadırları aynı alanda beraberce, kendi mahallelerinde kurup kendi özgün koşullarını yaratmaları bizce çok önemlidir ve sevindiricidir. Bu, ilerleyen zamanda kendi sosyal yaşamlarını kurmaları konusunda ciddi bir veriyi ortaya koymaktadır. Burada çocuklarımız ilk günün travmasını atlatmaya başladılar. Birlikte oyun oynamayı ve oyun oynarken de dayanışmayı kendi içlerinde geliştirmeye başladılar. Bu yönü ile sevindirici gelişmeler oldu. Ailelerin kendi tepkileri ile şudur: Genel Koordinasyonda yer alan partiler, sivil toplum kuruluşları olmasaydı koşulların kötü olacağını, can güvenliklerinin bile sağlanamayacağını söylüyorlar. Ciddi bir dayanışmayı ve birlikteliği gerektiren bu çalışmanın sonunda halkla beraber bu alanda yaşamaya çalışıyoruz. Beraber yaşıyoruz. Onların iradesi ve önerileri doğrultusunda harekete ediyoruz.”