İÇERİDEN/HÜSEYİN AYKOL
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde kalmakta olan tutuklu gazeteci arkadaşlarımızdan Diren Yurtsever, 26 Mart 2023 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Bizler genel olarak iyiyiz. 8 Mart ve 21 Mart nedeniyle biraz yoğunduk:) Bu hafta aldığımız iyi haberlerden biri de Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’nde Jüri Özel Ödülü’nün bize verilmesi oldu. MA ve Jinnews’in tutuklu çalışanları olarak teşekkür ediyoruz. Ödüllendirme ve ‘cezalandırma’yı aynı anda yaşıyoruz. Türkiye’nin kritik ve tarihsel bir kavşağın eşiğinde olduğu bu süreçte, mevcut durumu da özetleyen bir durum bu ödül. Böylesi süreçlerde muhalif tüm kesimlere, en demokratik şekilde yürütülen bir çalışma ve hakikatin peşinde olan gazetecilere dönük baskı, zor ve sindirme politikaları hayata geçiriliyor.
Kadınların yaşam ve özgürlüklerinin ihlali ve kısıtlanması üzerinden yürütülen pazarlıklardan da anlaşılacağı üzere mevcut iktidarın ideolojik hedeflerini tam anlamıyla hayata geçirmesi açısından hayati ve kritik olan bu seçimlerde, bu baskı ikliminin daha da artabileceği aşikar. Türkiye’nin bir iktidar değişimine hazırlandığının emarelerinin daha belirgin görüldüğü bu süreçte, dönüşümün demokratik bir değişim olmasının garantisi de direnen toplumsal ve siyasal dinamiklerdir. Olması gerekeni yapan yani her türlü baskı ve şiddete rağmen gazetecilik yapan, toplumun haber alma hakkını sağlayan, sorgulayan bir gazetecilik anlayışı ile hakikatin peşinde koşan özgür basın böylesi süreçlerde hep karanlığı aydınlatan taraf oldu. Olmaya da devam edecek!”
Antalya-Manavgat S Tipi Cezaevi’nde bulunan Neslihan Çetin, 14 Mart 2023 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Ben buraya Bayburt Cezaevi’nden 29 Kasım 2022 günü sürgün edildim. Benimle birlikte sürgün edilen Serfiraz Demirer, Konya-Ereğli T Tipi Cezaevi’ne bırakıldı ve sonra da beni buraya getirdiler. Yolculuk tam bir buçuk gün sürdü ve yol boyunca kustum. Buraya geldiğimde çıplak aramaya maruz bırakılmak istendim. Buna karşı çıkınca da, aramaya karşı çıkmaktan ve diğer tutuklulara kötü örnek olmaktan hakkımda soruşturma açıldı. Bana verilen bir ay ziyaretten men cezası şu anda Ağır Ceza Mahkemesi’nde.
2000 yılından beri içeride olan birisi olarak kimi sağlık sorunlarım var. Yüksek troid değerlerimle birlikte gizli varis, ritim bozukluğu, kalp çarpıntısı, göz alerjisi-egzaması, sinüzit, reflü, fıtık ve eklem romatizması ağrılarım var. Dahası zehirli tiroid tedavisi gördüm. En son 30 Temmuz 2021’de troid bezlerimin tümü alındı ve ömür boyu ilaç kullanmam gerekiyor. İlaçlarım için Bayburt’ta revire çıkmam 1-2 gün aksayabiliyordu; burada revire ancak dört gün sonra çıkabildim. 2 Aralık’ta yapılan hastane sevkim ise 13 Şubat’ta yerine getirildi. Hastanede kan alırken, ellerimdeki kelepçeyi büyük pazarlıklarla çözdürdüm ama kelepçeli elim, bu kez bir demir direğe takıldı.
Buradaki odamızda artık beş kişi olduk. En son olarak aramıza Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi’nden sürgün gelen Nurşen Tekin de katılmış bulunuyor. Ortak alanımız 7/24 kamera ile gözleniyor. Aynı şekilde görüş yerimiz de öyle. Dahası orada da gardiyanların gözetiminde olduğumuz halde, odaya geri geldiğimizde tacize varan bir şekilde aramadan geçiriliyoruz. Sorunlarımızı idare ile diyalog yoluyla çözmek istiyoruz ama şimdiye kadar pek sonuç alamadık.”
Kandıra 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde kalmakta olan Laleş Çeliker, mektubunda şöyle diyor: “Bu seçim Türkiye’nin bir asrı uğurlayıp, yeni bir asra hangi zihniyetle adım atacağına karar vermesi gereken bir seçimdir. Toplum-birey olarak nasıl yaşayacağımıza karar vereceğiz. İlk asırda bolca düşman üretme, bolca ötekileştirme zihniyetinin sirayet ettiği iktidarlar arz-ı endam etti ve icraatlarıyla da toplumu ekonomik, sosyal, siyasal sorunlara mahkûm ettiler. Bu zihniyet damarı şekli ve şemali değişse de bugüne kadar geldi.
Bu zihniyet dince günahtır (çünkü Allah katında herkes eşittir); toplum katında ayıptır (çünkü toplumun ahlaki ilkeleri düşman üretme üzerine şekillenmemiştir); hukuken de suçtur (çünkü halkları etnik, dini ayrıştırma ile kin ve nefreti yaymaktadır. Mesela bu seçim, bir asra kan kusturmuş bu düşman üretme zihniyetini sandığa gömüp, bir daha diriltmeyecek tarzda bir tercih yapacak mı? Kendisiyle beraber toplumun her bireyini düşünen, tartışan ve karar veren özneler olarak görecek bir sistem getirecek mi? Tarihi bir seçim, kendiliğinden kapımızı çalmayacaktır. Bu yüzden üçüncü yol çizgisinin -Emek ve Özgürlük İttifakı’nın- bu anlamda tarih yazacağına inanıyoruz!”
Sincan 1 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan Ozan Alpkaya, 19 Mart 2023 tarihli kartında şöyle diyor: “Deprem nedeniyle ne yazık ki, bu yılı acılar ile karşıladık. Tüm bu demlerin özgür ve güzel yarınlara evrileceğini umuyorum. İlettiğiniz yeni adrese kitabım gelmiş olmalı. Fikirlerinizi almak güzel olacak.”
SPAS: Leyla Güven, Hülya Alökmen Uyanık ve Remziye Yaşar’ın önsöz yazdığı ve gazeteci arkadaşımız Abdurrahman Gök’ün editörlüğünü yaptığı Emîne Erkan’ın “Awirên Xeyîdî” isimli Kürtçe şiir kitabı bana ulaştı. Başta şairi olmak üzere, kitaba emeği geçen herkese spas!..
MEKTUBU GELENLER:
——————————–
Leyla Güven – Elazığ T Tipi Cezaevi
Diren Yurtsever – Sincan Kadın Kapalı Cezaevi
Neslihan Çetin – Manavgat S Tipi Cezaevi
Laleş Çeliker – Kandıra 1 nolu F Tipi Cezaevi
Günay Kubilay – Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi
Ozan Alpkaya – Sincan 1 nolu Yüksek G. CİK
Seçimler ve ülkemizin cezaevleri sorunu
Adalet Bakanlığı, her ay düzenli olarak cezaevleri ve içeridekilerle ilgili istatistikleri yayınlamaktadır. Bir ülkenin ne durumda olduğunu gösteren bu en gerçekçi ve asıl önemlisi en acı rakamların aslında hak ettiği ilgiyi gördüğü pek söylenemez.
Ülkemizde değişik türlerde tam 399 cezaevi bulunmakta. Söz konusu cezaevlerinin toplam kapasitesi 291 bin 592 kişidir. Yani cezaevlerine en fazla bu kadar insan koyabilirsiniz. Peki cezaevlerinde ne kadar insan var?
Türkiye’nin cezaevlerinde geçen ay 349 bin 893 kişi vardı. Bu sayı, 3 Nisan 2023 itibariyle 353 bin 368 kişi oldu. Yani sadece bir ayda, cezaevlerine 3 bin 475 kişi daha konuldu. Aslında daha fazla konulmuş olmalı; çünkü aynı dönemde cezaevlerinden tahliye edilenler de söz konusu. Sonuçta her gün 116 kişi cezaevlerine atılıyor.
Cezaevlerinin toplam kapasitesinin 291 bin 592 kişi olduğunu söylemiştik. Oysa şimdi cezaevlerinde 353 bin 368 kişi var. Yani 61 bin 776 kişi fazla. Yani 61 bin 776 kişi cezaevlerinde yerlere serilen battaniyelerde yatıyor. Bana gelen bazı mektuplardan biliyorum; kimi yerlerdeki oda ya da hücrede nöbetleşe yatıyorlar.
İktidara gelmek isteyen tüm ittifaklar ya da partiler, ülkemizdeki adalet sorununu nasıl çözeceğini açıklamalılar. Dahası ülkemizin her yerini eğitim kurumları yerine cezaevleriyle doldurmaktan niçin ve nasıl vazgeçeceklerini halka ayrıntılı bir şekilde anlatmalılar.