Şeyh Said’in torunu Bedri Fırat, HÜDA PAR’ın AKP ile yaptığı ittifakı değerlendirdi: HÜDA PAR’lılar DAİŞ’e karşı tepkisini ortaya koyan Kürtlere saldırdılar. Saldırtıldılar. DAİŞ ile Kürtler arasındaki bir çatışmaya taraf oldular ve DAİŞ’in yanında yer aldılar
Hüseyin Kalkan
HÜDA PAR’ın Cumhur İttifakı’nda yer alması seçim sürecinin önemli bir gündemi olmaya devam ediyor. Hizbullah ile bağı, bu örgütün kanlı geçmişi toplumun hafızasında hala taze. Bunun yanı sıra milliyetçi MHP’nin başlıca bileşenlerinden biri olduğu bir ittifakta yer alan HÜDA PAR’ın bazı Kürdi söylemler kullanması ve özellikle Şeyh Said’e sahip çıkmaya çalışması Kürt toplumu içinde inandırıcı bulunmuyor ve tepki ile karşılanıyor. Tarihsel olarak Kürtlüğün sembollerinden biri olarak kabul edilen Şeyh Said’in isminin MHP ile birlikte zikredilemeyeceği vurgulanıyor. Şeyh Said’in torunu Bedri Fırat ile Şeyh Said’in tarihsel önemini ve HÜDA PAR’in 1925 Hareketi’ne sahip çıkmaya çalışmanın anlamını konuştuk. Fırat, Hizbullah’ın bir devamı olan HÜDA PAR’ın Şeyh Said’e sahip çıkarak domuz bağı ve cinayetlerle yitirdiği itibarını yeniden kazanmak istediğini belirtiyor. Fırat, HÜDA PAR’ın dayandığı tarihi miras ile ilgili şunları söylüyor: “Hizbullah’nın 90’lı yıllarda yaptığı kirli işler ve katliamlar onu teşhir etti. Halk arasında itibarı kalmadı. Birçok Kürt yurtseverinin yanı sıra, bazı medrese mellelerine ve Kürt din adamlarına karşı giriştiği katliamlar ve cinayetler onların itibarını yitirmesinin en önemli sebebiydi. HÜDA PAR bu geleneğin devamıdır. Bu son dönemde artık sarılacağı bir dalı kalmadığı için Şeyh Said ismini kullanarak toplumda bir yer edinmek istiyor. Aslında Şeyh Said ile hiç uyuşmayan hareketler ve davranışlar içerisindedir.”
Hizbullah’ın parmağı var
Bedri Fırat, Şeyh Said’in isminin HÜDA PAR ile birlikte anılamayacağını belirterek iki çizgi arasındaki farklara vurgu yapıyor. Şunları belirtiyor: “Biz biliyoruz HÜDA PAR’ın çıkışı Hizbullah’tır. Onun da çıkış noktası selefiliktir. Halbuki Şeyh Said hareketi Hüseyni bir harekettir. Yani tam selefi anlayışa karşı bir anlayıştır. Her iki çıkış birbiri ile uyuşmadığı halde, toplumda kaybolan itibarını kazanmak için Şeyh Said ismini kullanmaktadırlar. Hizbullah’ın, Şeyh Said ile birlikte idam edilenlerin torunlarına saldırdığını biliyoruz. Birçok Kürt yurtseverinin katledilmesinde Hizbullah’ın parmağı vardır. HÜDA PAR da onların oluşturduğu bir oluşumdur. Sistem Hizbullah’ı farklı bir isim altında örgütleyerek topluma sunmak istedi. Bugün, bu sunuş HÜDA PAR olarak ortaya çıktı. Bu nedenle HÜDA PAR’ı tanımak ve gerçek yüzünü topluma göstermemiz gerekiyor. Sistem sıkıştığı dönemlerde din konusunu ileri sürerek toplumu kendi kontrolü altına tutmaya çalışır. Bugün başvurulan yöntem de budur.”
İkisinde itibarı kalmadı
Bedri Fırat, her dönemde Kürt hareketine karşı, bazı işbirlikçilerin kullanıldığını hatırlatarak, 1925 Hareketi’nden bazı örnekler vererek şunları belirtiyor: “1925 Hareketi’nde de bu yönlü bazı kişiler kullanıldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da kendisi ile birlikte hareket eden tarikatlar ve tarikat lideri kisvesi altında bazı isimleri bir araya getirerek kullanıldı. Bugün AKP de aynı şeyi yapmak istiyor. Bazı isimleri kullanarak kendini temize çıkarmak istiyor. Dini kullanarak toplumu kontrol altında tutmak istiyorlar. Hizbullah’ın şiddetle anılan ismini kullanarak toplumu sindirmek, korkutmak ve böylece seçim sonuçlarını manipüle etmek istiyorlar. 90’lı yıllarda sistemle birlikte yaptıkları saldırılarla toplumda büyük kaygılara neden olan cinayetler işlediler. Bu cinayetler toplumda bir tedirginlik yarattı. Bugün AKP ve sistem Hizbullah’ın devamı ile ittifak yaparak bu korkuyu kullanmak istiyor. Yeniden toplum üstünde bir korku yaratmak istiyorlar ve HÜDA PAR ile ittifak yapıyorlar. HÜDA PAR bugün çıkıp Şeyh Said, Seyid Rıza’nın ismini ileri sürerek Kürt toplumu içinde kendine yer edinmek istiyor. Bunun için Şeyh Said’den söz ediyorlar.”
İnsani bir hareket
Şeyh Said hareketinin içinde Alevilerin yanı sıra Müslüman olmayan insanların da olduğunu belirten Fırat, şunları ekliyor: “Kürt toplumuna şunu söylemek istiyorum. Şeyh Said’i bilerek, tanıyarak hareket etsinler. Şeyh Said hareketinin içerisinde Alevisi de vardı, Sünnisi de vardı. Müslüman olmayan Fehmi Bilal da vardı. 1925 Hareketi insani bir harekettir. Toplumu ayrıştırmadan, Kürt toplumu arasında bir birlikteliği oluşturmak amacı ile yapılan bir harekettir. Hizbullah’ın gerçek yüzü bütün toplum tarafından biliniyor. HÜDA PAR ise onun sadece isim değiştirmiş halidir. Toplum içerisinde kayda değer bir etkisi yoktur. AKP toplumda korku yaymak için HÜDA PAR ile ittifak yapmıştır. Din adamlarının, kanaat önderlerinin topluma bu gerçeği anlatması gerekir. Gerçek yüzünü ortaya çıkarmak gerekir. Bu hepimize düşen bir görevdir. HÜDA PAR, Kürt din alimlerini hedef aldı, kendisi gibi düşünmeyen yurtsever Kürt halkını hedef aldı, zaman zaman Alevi ve Sünni çelişkisini ortaya koyarak toplumu birbirinden ayrıştırdı. Şeyh Said ise Kürt toplumunun tüm kesimleri birleştirmek, bir arada tutmak için çaba gösterdi. Bir nevi Medine Sözleşmesi’ni uyguladı diyebiliriz. Hiçbir zaman toplumdaki farklı inançlar ve etnisiteye sahip kesimlere farklı bakmadı, insani bir bakış açısı vardı Şeyh Said’de. Şeyh Said 1925’te evinden çıktığında aile fertleri kendisini bu hareketten vazgeçirmek için çocuklarının, ailesinin başına gelecekleri düşünüp bu hareketten vazgeçmesini isterler. Verdiği cevap dikkate değerdir. Der ki; ‘Ne benim ailem Hz. Hüseyin’in ailesinden değerlidir ne de ben ondan daha değerliyim.’ Şeyh Said’in yaşatma duygusu var, HÜDA PAR’da yok etme duygusu var. HÜDA PAR selefidir. Bugün kelle kesmeyi kendine yöntem olarak benimsemiş bir topluluktur. Kele kesmek ile övünürler. Bunu DAİŞ uygulamalarında da gördük. Birçok insanın kafasını kestiler ve bunu da görüntülü olarak topluma yaydılar. Hizbullah’ın 90’li yıllarda ortaya çıkan görüntüleri aynı bugünkü DAİŞ görüntülerine benziyordu. Halbuki Şeyh Said her defasında, din alimlerinin görevleri sadece para toplamak ve ibadet etmek değil, topluma öncülük yapmak ve haksızlığa karşı durmak olduğunu söylemiştir. Bu bir nevi Hüseyni bir çizgidir. Zalime karşı mazlumu savunmaktır. HÜDA PAR’da ise iktidar yanlısı ve kele uçuran bir anlayış hakimdir. Bu da Şeyh Said çizgisi ile uyuşmaz.”
Sıfır olarak HÜDA PAR
HÜDA PAR’ın, Cumhur İttifakı için bir seçim başarısı ortaya koyamayacağını belirten Fırat, bu partinin Kürt toplumu üzerinde kayda değer bir etkisi olmadığını söylüyor. Fırat, HÜDA PAR’ın seçimdeki şansı ile ilgili şunları vurguluyor: “Bu kadar yıl sistemin tarafından beslendiği halde kayda değer hiçbir başarısı yoktur. HÜDA PAR’ın yaptıkları bütün Kürt toplumu tarafından bilinmektedir. Hücre evleri, mezar evleri biliniyor. İnsanları canlı canlı gömmeleri ve işkenceleri unutulmadı. Toplumsal hafıza bunu unutmadı. Böyle olduğu için HÜDA PAR’ın başarılı olma şansı sıfırdır. Sadece sistem sıkıştığı için toplumda korku yaratarak bir yere varmak istemektedir. Bunda da başarılı olmaları mümkün değildi. HÜDA PAR ile AKP’nin ittifakı yeni değildir. Bugün seçimler yaklaştığı için herkesin gözüne batıyor ama bu eski bir ittifaktır. MHP’nin HÜDA PAR ile ittifaka ses çıkarmamasının tek nedeni HÜDA PAR’ın sistem tarafından yaratılan ve kendi kontrolünde olan bir güç olmasıdır. HÜDA PAR kullanılmak üzere bir kenarda tutulan bir araçtır. Şimdi kullanmak istiyorlar.”
DAİŞ’e kalkan oldular
Her kritik anda sistemin yanında yer alan HÜDA PAR’ın Kürdi söylemlerle ve Şeyh Said adını kullanarak Kürt halkını etkilemeyeceğini belirten Bedri Fırat, HÜDA PAR’ın Kobanê olayları sırasında DAİŞ’e kalkan olduğunu söylüyor. Fırat sözlerini şöyle bitiriyor: “Kobanê olaylarına baktığımızda çıkış nedeni devletin sinyal vermesi ile hücrelerde bekleyen HÜDA PAR’lıların toplumun karşısına çıkıp saldırmalarıdır. Bugün Yasin Börü’yü alıp topluma masum olarak gösteriyorlar. Temelde öyle bir şey yok. Bu kişinin elinde silah var ve toplumun üzerine ateş açıyor. Yani o kadar masum ve mağdur olan bir kişi değil. Ama sistem bunu farklı gösterdi. HÜDA PAR’lılar, DAİŞ’e karşı tepkisini ortaya koyan Kürtlere saldırdılar. Saldırtıldılar. DAİŞ ile Kürtler arasındaki bir çatışmaya taraf oldular ve DAİŞ’in yanında yer aldılar. Bu durum bunların DAİŞ ile olan bağlantılarını ortaya koyuyor. İkinci olarak sistem onlara sinyal vererek toplum içinde kargaşa ve provokasyon yaratmak için kullandı. İnsanların üzerine ateş açtılar, toplum buna tepki gösterdi. O dönemde HÜDA PAR’lıların elindeki silahlar etkisiz hale getirilmeseydi birçok insanın ölümüne neden olurdu. Her nedense ölen 55 kişinin içerisinde sadece birkaç HÜDA PAR’lı mağdur olarak gösteriliyor. Orada HÜDA PAR’a herhangi bir saldırı yoktu. İnsanlar DAİŞ’i protesto ediyorlardı. Güvenlik güçleri HÜDA PAR’lıları ileri sürüp topluma saldırmanın bahanesi yaptılar. Seçim sürecinde bütün Kürt din alimlerinin sahada olması gerekiyor. Bunların seçim sürecinde provokasyon yapmalarına izin vermemek gerek. Sistem yanlısı propagandalarını boş çıkarmak gerekiyor.”