Cumhur İttifakı’na HÜDA PAR ve Yeniden Refah’ın katılımı, kazanılmış kadın haklarının kirli pazarlıklarda yem edilmesiyle gerçekleşti. Bir ucu kontr-gerillacı, Susurlukçu çetelere, bir ucu IŞİD, Hizbullah siyasi temsilcilerine açılan yelpazeyi görüyoruz
Figen Yüksekdağ
Yukarıdaki başlık Kandıra F Tipi’nde kadınların ürettiği bir slogan. Klasik hapishane faaliyeti sayılan “Ne olacak bu memleketin hali” değerlendirmesinden çıkan bir inanç ve durum tespiti aynı zamanda. Öyle görünüyor ki seçim odaklı sürecin sonucunu kadınların öfkesi ve direnişi belirleyecek. Uzun yıllar, bilhassa da son 21 yıl boyunca biriken, büyüyen kadın öfkesi ve direnişidir bu. Seçim vakti gelip çattığında yine onuru, bedeni, özgürlüğü pazarlık masasına yatırıldı kadınların. Öfkelenmek ve direnmek için bundan haklı gerekçeye ihtiyaç yok.
Kirli pazarlık
Buraya yine döneriz ama eril faşist iktidarın kadın düşmanı karakterinin ne ölçüde derinleştiğimi sergilediği ittifak politikasından net bir biçimde görüyoruz. Cumhur İttifakı’na HÜDA PAR ve Yeniden Refah’ın katılımı, kazanılmış kadın haklarının kirli pazarlıklarda yem edilmesiyle gerçekleşti. AKP-MHP iktidarı İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesiyle zaten kadına yönelik şiddet ve cinayet döngüsünü sahiplendiği ve sürdüreceğini ilan etmişti. Şimdi tarikatlar ve gerici faşist partilerle işbirliğinin en başat nişanesi olarak kadın düşmanlığının öne çıkması tesadüf değil. Geçici seçim taktiği hiç değil.
Kadınlara ölüm fermanı
AKP ve Erdoğan uzun süredir özüne ve ideolojik kodlarına yoğunlaşan bir çizgi izlemekteydi. Bugün iktidar cenahına baktığımızda bir ucu kontr-gerillacı, Susurlukçu çetelere, bir ucu IŞİD, Hizbullah siyasi temsilcilerine açılan yelpazeyi görüyoruz. Mevcut ucube bileşimin en kritik ortaklaşma konusu bir asırlık önem atfedilen seçimde kadın hak ve özgürlüklerinin geri dönüşsüz şekilde gasp edilmesi. (*) 6284 Sayılı Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Kanunu bir süredir devre dışı bırakılmak isteyen dinci faşistler, cumhuriyetin yeni yüzyılına, kadınları yüz yıl önceki haline getirerek girmeyi hedefliyorlar. Faşizan çizginin kara ve yeşil türevleri kadın düşmanlığında, onu toplum dışına itme “aile birliği” adı altında dayağa, işkenceye, ölüme mahkûm etmede kolayca anlaşılıyorlar. Kadınların ölüm fermanı anlamına gelen ittifak protokollerine aynı kolaylıkla imza atıyorlar. Bu onların “tabiatında” temel yapı taşlarında var.
Kadın düşmanlığı
“Geliyorum” diyen gerçek şu ki kadın düşmanı ittifak seçimden kazanarak çıkarsa sonraki adım kadınların okuma, çalışma, sosyal ve siyasal yaşama katılımlarının resmen kısıtlanması, yasaklanması olacak. Hâlihazırda gerici faşist tarikatlar yuvasına, ahlaksızlar çatısına dönüşmüş malum siyasi yapılardan bunu beklememek saflık olur. Kaldı ki kadınların evsel hapishane ve sömürü sistemine boyun eğdirildiği, kamusal alanda sadece erkek iktidarın izin verdiği ölçüde şartlarda yer bulabildiği bir sistem istediklerini hiç gizlemediler. Şimdi kadın düşmanı karakteri daha derinleşen karanlık odaklara takdim edilen ittifakla seçime gidiyorlar.
Taliban’la aynı
Her gün “canavarca hisle” katledilen, insanlık dışı işkenceler, tecavüzler yaşayan kadınlar umurlarında değil. Fabrikada eşit işe eşit ücret alamayıp emeği iki kat fazla sömürülen, ev içindeki emeği hiçe sayılan, sokaklarda ve sosyal yaşam alanlarında tacize, onur kırıcı muameleye maruz bırakılan, siyasette eşit temsiliyet ve pozitif ayrımcılık hakkı tanımayan kadın gerçeği onları ilgilendirmiyor. Üstlerine geçirdikleri siyaset gömleği biraz daha sıyrılsa 6 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenme, erkeklere harem kurma, çok eşlilik serbestliği gibi bir dizi iğrenç gündemin sistem güvencesine kavuşturulmak üzere ne kadar ön sırada olduğunu görebiliriz. Sadece karanlık tarikatlarla değil bölgesel anlamda Taliban ile de arasından su sızmayan, cumhurbaşkanı düzeyinde onunla ne kadar “aynı” olduğundan söz eden bir iktidardan beklemeyelim mi bunları?
Kadınlara karşı sergiledikleri derin düşmanlık ve nefret korkudan da besleniyor. Hem muhafazakar tabanları dahil kadınların kayıt ettiği değişim ve gelişim hem de en katı darbe OHAL şartlarında dahi geri çekilmeyen, ezilen cins direnişi ürkütüyor onları çünkü bu değişim ve direniş illaki dayandıkları eril statükoyu sarstı, sarsacak. İlla ki dalga dalga topluma nüfuz edecek. Sadece Türkiye bazında değil bölgesel çapta süreklilik kazanan kadın isyanı, kaygı ve korkularını pekiştiriyor. Rojava kadın devriminin ortaya çıkardığı güç ve morali kırmaya çalışırken İran’da patlak veren isyan 44 yıllık kıyıcı, bağnaz iktidarı salladı. Bu köklü değişim hareketleriyle kuşatılma algısı ideolojik varlık alanlarına da daha saplantılı sarılmalarına ve daha fazla saldırmalarına yol açıyor.
Kadınlar çağı
Bütün belirleyici faktörlere ve eril iktidarın yönüne baktığımızda 2023 Genel Seçimlerin sandıktan pusuladan bir ittifakın ya da cumhurbaşkanı adayının kazanmasından çok fazlası anlamına geldiğini görüyoruz. Bu anlam kadınların hakları ve geleceği bakımından daha yaşamsal. Ya haklarımıza, geleceğimize ve varlığımıza ölüm fermanı çıkarmış kadın düşmanı ittifaka en esaslı ve nihai yenilgisini yaşatmak ya da kadınların yok oluşu safhasına gelmiştir. Yakın geçmiş ve mevcut güncellik tanıktır ki böyle bıçak sırtına itilen kadın, zalim ve halim erkekler düzenini yerle bir edebilir. O düzenin bitiş noktasına imzasını atabilir. Seçim döneminde eril faşist iktidarın kadın cins kırımında hak ve yaşamsal alanlarının gaspında geldiği noktayı milyonlara anlatmak, kapı kapı dolaşıp umudu ve cesareti örgütlemek için önemli bir fırsat. Deprem ve felaket düzenini yıktığı, güvenli çatıya, ekmeğe, suya muhtaç ettiği kadın ve çocuk hayatlarını sarıp sarmalamak için de elverişli bir yol.
Evet, artık bu iş bitecek. Acılarda olduğu kadar direnişte, dayanışmada ve hesap sormada, geleceği kazanma kararlılığında birleşen kadınlar bitirecek bu işi. Erkek egemen siyasetin ve eril faşist statükonun kampları ikinci yüzyılı kendilerine tapulayacakları sanmaya devam etsinler. Kadın çağını sahiplerinin ellerinden alamayacaklar.
Kandıra F Tipi Cezaevi