Cezaevlerinde oluşturulan İdare ve Gözlem Kurulu, 2 yılda en az 138 tutuklunun tahliyesini ‘iyi halli’ olmadığı gerekçesiyle engellendi
Türkiye cezaevlerinde tutuklular birçok farklı hak ihlallerine maruz kalıyor. Son yıllarda uygulanan ihlallerden biri de infaz yakma oldu. AKP-MHP tarafından meclise getirilen “Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik” 31 Mart 2020’de Resmi Gazete’de yayımlanarak, yürürlüğe girdi. Yönetmelik kapsamında oluşturulan İdare ve Gözlem Kurulu, infazını tamamlamış tutukluların “iyi halli” olup, olmadıklarını değerlendirerek infazlarını erteliyor. Tutuklular, kurul tarafından 6 veya 3 ayda bir değerlendirmeye tabi tutuluyor. İnfazlarını tamamlayan tutuklular, gözlem kurulunun keyfi raporlarıyla “iyi halli” sayılmadığı gerekçesiyle koşullu salıverme haklarından faydalanamıyor. İnfazı yakılan tutuklular arasında özellikle ağır hasta ve 30 yılını tamamlamış siyasi tutuklular bulunuyor.
Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu’nun (MED TUHAD-FED) verilerine göre, yönetmeliğin uygulanmaya başlandığı Ocak 2021 yılından 1 Nisan 2023’e kadar en az 138 tutuklunun tahliyesi keyfi gerekçelerle engellendi. Son dönemde ise en çok infaz yakan cezaevlerinin başında ise Bolu F Tipi ve Sincan Kadın Kapalı Cezaevi geliyor.
‘Hukuka aykırı’
İHD İzmir Şube Başkanı Zafer İncin, cezaevlerinde İdare ve Gözlem Kurulu kararları ile sistemleşen infaz yakmaları değerlendirdi. İnfaz yakmaların özel bir uygulama olduğuna dikkat çeken İncin, bunun özelikle 30 yıllık tutukluların tahliyelerini engellemeye yönelik olduğunu belirtti. Tutukluların ideolojik ve siyasi olarak sindirilmeye çalışıldığını kaydeden İncin, “Cezaevi idaresi, savcısı, görevli memuru hatta psikologları İdare Gözlem Kurul’unun himayesi altında ve oranın söyleminin dışına çıkmıyor. Burada kurul kendince toplanıp tutukluyla formalite bir görüşme yapıp oradan çıkacak takdir yetkisine dayanan bu süreç hukuka aykırı bir şekilde işliyor” dedi.
‘Gerekçeler keyfi’
İncin, “Burada siyasi saikler ortaya çıkıyor. İdarenin mahpusa sorduğu sorulardan da aslında bir iradenin devrede olduğu, mahpusların etnik, siyasi olarak kategorize edildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Tutuklunun cezaevi içerisinde okuduğu kitap sayısı, kütüphaneden kitap alınmaması, idarenin emir ve taleplerine uyulmaması gibi keyfi gerekçelerle tutukluların infazı yakılıyor. Bu şekilde hem tutuklular hem de aileler mağdur ediliyor” diye belirtti.
‘Anayasada hiçbir yeri yok’
Ege Bölgesi’nde en yoğun infaz yakmaların Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde olduğu bilgisini veren İncin, “Çok absürt gerekçeler var burada. Bulunduğu koğuşun örgüt koğuşu olduğu iddiası, kişiye ‘pişman mısın?’ tarzında soru sorulmasının hukukta, anayasada hiçbir yeri yok. Mevcut yasalar bu durumu kabul etmiyor” ifadelerini kullandı. Türkiye’deki cezaevlerinin infaz koşullarının çok ağır olduğunu altını çizen İncin, “Süresi gelip tahliye edilmeyen insanların ikinci defa cezalandırılması dünyanın hiçbir yerinde yok. Burada hukuka aykırı olan, mağduriyetler barındıran yasal düzenlemenin iptal edilmesi, Türkiye’nin taraf olduğu evrensel bildirgeler esas alınarak koşulların düzeltilmesi gerekiyor” diye konuştu.
Kaynak: MA