Temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan Kurdistan’da devletin özel savaş politikalarına eklenen ekonomik kriz, iklim değişikliği gibi sorunlar karşısında yurttaşlar zor günler yaşıyor
Kapitalist modernitenin aşırı tüketim politikaları, dünya genelinde sıcaklıkların artmasına ve iklim değişikliğine neden oluyor. Yaşanan iklim değişikliği ise yaşamı her yönden tehdit ediyor. Aşırı ısınma nedeniyle kuraklıklar yaşanırken bunun yanı sıra iktidarın savaş politikaları sonucu tarım ve hayvancılık da bitme noktasında. Devletin, 90’lı yıllardan bu yana Kurdistan’da hayata geçirdiği özel savaş politikaları, değiştirilen demokgafik yapı, temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan on binlerce yurttaşı üretimden koparırken, son yıllarda buna eklenen ekolojik krizle birlikte ortaya çıkan su sıkıntısı, ciddi bir kuraklığı da beraberinde getirdi.
Hayvancılığı sürdürdü
Merdîn’in Kerboran ilçesinden devletin çocuklarını katletmesi nedeniyle kaçarak Wan’ın Rêya Armûşe (İpekyolu) ilçesinin İskele Mahallesi’nde yaşayan Saliha Olcay, burada da hayvancılık yaparak geçimini sağlıyor. Saliha, çocuklarının karşı karşıya kaldığı işsizliğinde eklenmesiyle hayvancılığı tek geçim kaynağı olarak sürdürmeye çalıştığını dile getirirken, ilk başlarda iki yüz küçükbaş hayvan satın alarak üretime koyulduğunu ifade ediyor. Saliha, yaşanan ekonomik krizin arttırdığı yem fiyatları nedeniyle birçok hayvanını sattığını da belirtiyor.
Ahırını yıktılar
Hayvancılığı sürdürme çabasına karşı 3 yıldır Wan’da uygulanan 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun ilgili “20 binin üzerinde nüfusu olan yerleşim yerinde hayvan beslemenin yasaklanması” maddesine istinaden ahırı yıkılan Saliha, “2021 yılında belediye polisler eşliğinde ahırımı yıktıktan sonra tüm hayvanlarımı satmak zorunda kaldım. Şu anda sadece on tane keçi besliyorum” diyor. Saliha, “Kürt olduğumuz için devlet geçinmemizi istemiyor. Kürtler hep aç kalsın, onun eline baksın istiyor” diyerek çözümün Kürtlerin birliğinde olduğunu söylüyor.
Devlet, kayyum ve kuraklık kıskacı
1994 yılında Westan (Gevaş) ilçesine bağlı Xorutîs köyünün devlet tarafından yakılması sonucu aynı mahallede yaşayan ve burada da büyük baş hayvancılık yaparak geçimini sağlayan bir diğer yurttaş da Adalet Aktı. Beslediği iki inekten 10 litre süt elde ettiğini söyleyen Adalet, şöyle konuşuyor: “Piyasaya göre biz de süte fiyat biçiyoruz. Başlarda 25 TL’den veriyorduk sonra gittikçe arttı. Şu an 70 TL’den veriyoruz. Kar ve yağmur yağmadığı zaman geçinmek daha da zor. Bir torba yemi 100-150 TL’den alıyoruz, ineklerimize yetmiyor. Kış aylarında ahırda, yaz aylarında ise çoban tutuyoruz. Onun için de hayvan başı 2 bin TL veriyoruz. Hükümet istiyor ki kimsenin rızkı olmasın herkes onların eline baksın.”
Ekolojik denge gözetilmeli
Artan kuraklığın tarım ve hayvancılık üzerindeki etkilerine ilişkin konuşan TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Eşbaşkanı Viyan Acar Üçer de ekolojik dengeyi gözetmeyen politikaların iklim krizi ve kuraklık gibi doğal afetlerin olumsuz etkilerini arttırdığına dikkat çekiyor. “Bu politikalar doğal kaynakların tükenmesi ve aşırı kullanımı gibi etkileri ortaya çıkarıyor” diyen Viyan, “Bu nedenle ekosistem dengesi bozularak su kaynaklarına zarar verir. Sonuç olarak, kuraklık ve iklim krizi daha şiddetli bir şekilde baş gösterir. Örneğin, ormansızlaşma, tarım alanlarındaki aşırı sulama ve su kaynaklarının kirletilmesi gibi faktörler su kaynaklarının azalmasını hızlandırır. Bu da çiftçinin tarımsal üretimini olumsuz etkiler, aynı zamanda erozyon ve toprak kaybına sebep olur. Hatta ilerleyen zamanlarda sağlıklı tarımsal faaliyet yapabileceğimiz alanlarda ciddi daralmalar oluşur” diye belirtiyor.