Korkunç bir afetin ardından büyük bir toplumsal travma ile kritik öneme sahip parlamento ve başkanlık seçimlerine giriyoruz. Deprem afetinin üzerinden neredeyse iki ay geçti ve normalleştiğimizi sanmaktayız fakat büyük kayıp ve yıkımın ardından sarsılan toplumsal değerler ile seçime gireceğiz. Deprem afeti ile birlikte toplumsal ahlak meselesinin nasıl bir gri alana itildiği ve yozlaştığı gerçeği ile de yüzleştik. Buna en acı örnek cana kast etme olsa gerek. On binlerce cana mezar olan kentlerin inşası sırasında bile isteye yapılan hata ve ihmaller silsilesi çarpık ahlak anlayışını açığa çıkardı. Ardından afet sonrası süreçte tüm toplumun gözü önünde yaşanan utanç verici birçok yolsuzluk ve haksızlık yaşandı. Afet bölgesindeki halkın henüz ihtiyaçları tam olarak karşılanamadı ve çaresizlik ve kimsesizlik hissiyatı derinleşerek devam ediyor. Yaşanan toplumsal travma çok büyük ve hiçbir siyasi parti seçime yönelik plan ve programını oluştururken bunu görmezden gelemez.
Yıllarca sağ, erkek ve tekçi iktidar zihniyeti kadınlar her sokağa çıktığında ve hak talep ettiğinde karşılarına toplum değerlerini ve ahlakı koydu. Seçim gelirken iktidar cenahı ittifakına bakıldığında yarattıkları toplumsal ahlakı sarsan ahlaksızlık zincirine rağmen ittifak olarak da hedeflerine kadın kazanımlarını aldıklarını görmekteyiz. İstanbul Sözleşmesi’ni tek adam iradesi ile kaldıran bu zihniyet şimdi de gözünü 6284’e dikti. Kadın katillerini koruyup kollamak yetmediği gibi şimdi de teşvik etmek için ittifak kurdular. İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinin ardından kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin artışı kadın hareketi tarafından birçok kez gündeme getirildi. Peki bunca suçluluğun ve ahlaksızlığın üzerine bu ne cüret? İktidarın ve kurduğu ittifakın ne bu afeti ne de sonrasında yaşananları zerre anlamadığını buradan görmekteyiz. Yaşanan bu büyük afetin en çok yaralananları kadınlar oldu. Hangi cesaretle katillerini korumak için yasa iptal eden iktidar kadınların oyuna talip olacak? Hangi cesaretle afette canına, sevdiklerinin canına kast ettikleri kadınların oylarına talip olacaklar? 20 yıldır sağ, muhafazakâr, milliyetçi kimlik dışında tüm kimlikleri inkâr ederek siyaset yapan bu zihniyet kadınlara ölüm dışında hiçbir şey vaat etmiyor. Üstelik kendi tekçi, erkek, tahakkümcü zihniyetine yakışır bir biçimde kadın kazanımlarını gasp etmeyi seçim vaadi olarak sunuyor. Mezarlık binalara izinler, imtiyazlar vererek o binalarda öldürdükleri aileler varken aile koruma adı altında türlü türlü ahlaksızlığın yolunu açmanın hazırlıklarını seçim vaadi olarak sunuyor. Kadınların ‘ahlakınız batsın’ sloganının hiç bu kadar geçerli olduğu bir dönem daha olmamıştı. Kadın katletmeyi seçim vaadi olarak sunan, toplumsal ahlakın temelini dinamitleyen seçim vaatleri batsın diye güncellemek gerekiyor.
Tüm bunlar yaşanırken muhalefete çok iş düşüyor. Her şeyden önce kadın ve toplumsal cinsiyet politikaları belirlenirken bu ağır toplumsal travma ve kadınların yaşadığı ahlak oksimoronu olan iktidarın kadın katli seçim vaadi görmezden gelinerek seçim stratejisi belirlenmez. Muhalefet tüm bu süreçlerin ardından parlamentoda görülmemiş bir kadın temsiliyetini sağlamak zorunda. Bu ağır sürecin pozitif bir toplumsal dönüşüme gitmesinin yolu ancak ve ancak kadınların parlamentoda çok güçlü temsil edilmesinden geçmektedir.
Kadın hakları bir seçim vaadi olamaz. Kadın hakları insan haklarıdır, zaten oluşturulan politikaların temelini oluşturmalıdır. Bir vaat olarak sunulamaz. Tam da bu süreçte muhalefetin seçim programlarını ve bildirgelerini bu gözle okumak gerekiyor. Erkek zihniyeti ile kadın hakkı vizyonu koyanlar kendini çabuk ele verecektir. Ancak kadın hakları mücadelesini temel politika olarak belirleyen partilerin seçim sürecinde ortaya koyacağı çalışmalar yol gösterici olacaktır.
2 Nisan’da Ankara’da açıklanan Yeşil Sol Parti kadın seçim bildirgesi bu heyecanı yansıtan bir çalışma oldu. Daha metnin başında kadınların gür sesini kulaklarınızda yankılanıyor. Oldukça güçlü, kararlı ve kapsayıcı bir kadın seçim politika metni olmuş. Kadın hakları ve kazanımları bir seçim vaadi olarak değil bir temel politika meselesi olarak sunulmuş. Üstelik hak ve eşitlik meseleleri dışında toplumsal cinsiyeti kesişimsellik içeren başlıklarında da çok ümit verici ifadeler var. Ekoloji alanı tüm bu süreçte kadın mücadelesinin en birleştirici kesişimsel alanı. Bu alanda kadın bakışını sunmayan her politika geri kalacaktır. Ekoloji ve kadın mücadelelerinin en önemli ortak noktası erkek egemen tahakküm sistemi karşısında mücadele etmektedir. Ekolojik talanın mümessili olan kapitalist sermaye sistemi aynı zamanda erkek egemen bir sistemdir. Ekolojik varlıkları kaynak olarak gören bu sistemde toplumsal cinsiyet eşitliği söz konusu değildir bilakis örgütlü kadın mücadelesi bir tehdit olarak görülmektedir. Aynı durum örgütlü ekoloji mücadelesi için de geçerlidir. Fakat bunun karşısında ekoloji mücadelelerinin öncülüğünü kadınların yaptığını görmekteyiz.
Seçime giderken sunulacak her çalışma seçim sonrası sürecin de göstergesi niteliğinde. Bu tarihi seçimin ardından yeni yaşamı kadınlar kuracak. Bu sebeple kadın politikasının hangi zihniyetle yapıldığını iyi görmek gerekiyor. Kadınlara lütuf gibi hak dağıtan erkek zihniyetinden bıktık. Kadın haklarının temcit pilavı gibi her seçimde vaat olarak gelmesinden usandık. Siyasette artık gür bir kadın sesi duyulması zamanı geldi. Kadın haklarının seçim vaadi yapıldığı devirler geride kadı, şimdi sıra güçlü bir kadın iktidarında.