Siyasi tutsaklar için “30 yıl sonra tahliye edildi” haberleri ardı ardına geliyor. Dile kolay 30 yıl…
Çoğu kişinin aklındaki temel soru şu oluyor: Nasıl dayandılar onca yıla? Umutları hiç tükenmedi mi?
Otuz yıl boyunca eğilmeden, bükülmeden, kendilerinden ve değerlerinden vazgeçmeden direnmenin şifresi ne olabilir sizce? Umut mu? Güven mi? İnanç mı?
Daha ilk günden itibaren hapishanede darmadağın olabilir, biçare kalabilir ve teslim olabilirlerdi ama onlar özgür bir yaşam için büyük bir azimle direnmeyi seçti. Başlarını ellerinin arasına hiç almadılar. Çaresizliğin girdabına kapılmadılar. Baskı altında yaşadılar ama yaşam sevincini ve umudunu kaybetmediler.
Dışarı çıkanların isimleri değişse de ortak özellikleri bireysel çıkarları için bir şey yapmamış olmalarıdır. Onlar inandıkları değerler uğruna mazlum Kürt halkının acısına, sevincine ve yaşam mücadelesine ortak olup, yüreklerini yüreklerine, ömürlerini ömürlerine katıp mücadele edenler ve tüm zorlukları göğüsleyenlerdir.
Hayatlarının en güzel zamanlarında düşüncelerinden dolayı tutsak alınıp 30 yıl sonra tahliye edilen kişilerin gözünde dünya acaba nasıl bir yer, hiç düşündünüz mü?
Onca yıldan sonra tekrardan önlerinde duvar olmadan yürümek, ay ışığına, yıldızlara bakmak, ağaçlara dokunmak, hayvanları izlemek, çiçekleri koklamak, açık görüşleri beklemeden sevdiklerine sarılmak nasıl bir şey hiç düşündünüz mü? Kaldırımda yürümek, istedikleri zaman kapıyı açıp çıkmak nasıl bir şey onlar için?
30 yıl içinde olmadıkları bir dünyada hiçbir şey olmamış gibi davranmaları, herkesin baktığı gözle dünyaya bakmaları beklenemez elbette.
Çok fazla konuşmadan sadece izleyerek yeni adımlayan çocuk misali içine düştükleri bu yeni dünyayı anlamlandırmaya çalışmaları gayet normal çünkü bıraktıkları kentler, sokaklar ve beraber yürüdükleri insanlar değişti.
30 yıl önce yürüdüğü bir sokakta yeniden yürümek, görmediği birini yeniden görmek, tadını unuttuğu bir yemeği yemek nasıl hissettirir onlara?
Her ne kadar bazı şeyler tanıdık gibi gelse de yabancıymış gibi hissediyorlar mı acaba? İki yaşında bıraktıkları kardeşleri ile 32 yaşında soluksuz bir şekilde konuşmaları içlerinde nasıl bir heyecan ve hüzne neden oluyor? 30 yılın ardından kan bağı zayıflıyor mu yoksa güçleniyor mu?
Hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını bilmelerine rağmen eskiyi arıyorlar mı? Kendilerinden sonra tahliye olanlarda kendilerini nasıl görüyorlar? En çok ne yapmayı istiyorlar? Sevinçleri, hüzünleri, özlemleri nedir?
30 yıl hapis yatanların gözünden mevcut dünyaya bakmak elbette ki zor ama gözlerindeki ışıltıyı görmek oldukça anlamlı. 30 yıldan sonra her şeye inat yenilmeden gülümseyerek dışarı çıkmak en büyük devrimci eylem olsa gerek.
30 yıl sonra dışarı çıkanlar kimler mi? Kiminin babası, kiminin oğlu/kızı, kiminin kardeşi, kiminin arkadaşı ama hepimizin yoldaşı.