Ağır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Veysi Aktaş, Ömer Hayri Konar ve Hamili Yıldırım’dan 2 yıldır hiçbir haber alınamamasını ve CPT’nin açıklama yapmamasını değerlendiren insan hakları savunucusu ve avukat Margaret Owen, işkenceyi önlemesi gereken CPT işkenceyi görmezden geliyor
İmralı Cezaevin’nde 25’inci yılına giren ağır tercrit altında bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Veysi Aktaş, Ömer Hayri Konar ve Hamili Yıldırım’dan 25 Mart 2021 tarihinden bu yana haber alınamıyor. En son 7 Ağustos 2019 tarihinde avukatları ile görüşebilen Abdullah Öcalan ile görüşmek için hem uluslararası alandan hem de Türkiye içinden binlerce başvuru yapıldı. Yapılan başvurulara yanıt verilmezken, art arda verilen “disiplin cezaları” ile görüşmeler engelleniyor.
Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), Eylül 2022’de İmralı Adası’nı ziyaret ettiğini duyurmuş tüm soru, eylem ve ısrarlara rağmen Abdullah Öcalan ile görüşüp görüşmediğini ise açıklamamıştı. Ziyarete ilişkin raporu 6-10 Mart arası Strasbourg’da gerçekleştirilen 110’uncu genel kurul toplantısında komite kabul etmişti. Rapora ilişkin inisiyatif almayıp açıklamayan CPT’ye yönelik çağrılar ise sürüyor. En son 2022 yılı raporuna açıklayan CPT, konuya ilişkin yine hiçbir bilgi paylaşmadı.
Konuya dair JINNEWS’ten Melek Avcı’ya değerlendirmelerde bulunan insan hakları savunucusu ve avukat Margaret Owen, tüm uluslararası hukuk kanallarının ihlal edildiğini belirtti.
Sağlığı iyi mi bilmiyoruz
2 yıldır haber alınamadığını vurgulayan Owen, “Sayın Öcalan üzerindeki tecrit uluslararası hukukun ağır ihlallerini içeriyor, bu sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ve Birleşmiş Milletler’in uluslararası sözleşmelerini değil aynı zamanda uluslararası hukukun bir parçası olarak Mandela kurallarının da ihlalidir. Nelson Mandela’ya Robben Adası’ndayken uygulanan Mandela kuralları, her tutsağın bir avukat ve ailesi tarafından ziyaret edilme hakkının olduğunu belirtiyordu. Şimdi tek bir haber alamıyoruz, sağlığı nasıl, iyi mi, bilmiyoruz” diye konuştu.
Zorlu bir siyasi süreç var
İşkenceyi önleme komitesinin ziyaret raporlarını yayınlamamasının şok edici olduğunu belirten Owen, “Türkiye’nin uluslararası alanda söz sahibi olmaya çalışması ve bir kavgaya tutuşması ile birlikte tüm bu insan hakları ihlalleri ve birçok durum hafife alındı. Rusya-Ukrayna arasında arabulucu rolün verilmesi, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği gibi durumlar kurumları kıskaca aldı. İsveç Türkiye’ye ye silah satmayı bırakmıştı örneğin, ama Türkiye bunu tersine çevirmek için uğraştı. Üstelik İsveç, Kürtlerin iadesinden yana olmuştu. İsveç’in bu baskılara boyun eğmesi ve Türkiye’den yana olması da çok endişe verici. Bu yüzden çok zorlu bir siyasi süreç var. 14 Mayıs’ta Türkiye’de seçimler olacak. Bazı insanlar bu son zamanları diyor, bazıları seçimi ekonomi dolayısıyla kaybedeceğini söylüyor, ama kim bilir” dedi.
Amacı işkenceyi önlemek ama görmezden geliyor
Barışçıl çözümün bulunması için Abdullah Öcalan’ın sürece dâhil edilmesi gerekirken, tersine İmralı’da tecrit altında tutulması ve asıl işkencenin bunu unutmak olduğunu söyleyen Owen,“Öcalan’ın barış süreci için kesinlikle hayati önemi var. O özgür olmadığı ve bir barış sürecine katılmadığı sürece, sürmekte olan bu çatışmaya barışçıl bir çözüm bulunamaz. Birleşik Krallık’ta maalesef ki az biliniyor ancak benim çevrem ise onun olağanüstü yazılarını ve kendisini tanıyor. Burada insanlar onun kim olduğunu bilmedikleri gibi, olağanüstü yazılarını, barış ve herkes için daha iyi bir dünya için eşsiz felsefesini de bilmiyorlar. Ve gerçekten neyin tehdit altında olduğunu anlamıyorlar. Türkiye, HDP’nin ve onların Meclis’teki temsil haklarını savunan, avukatlarıyla, sendikacılarıyla, akademisyenleriyle, iktidarlarına karşı çıkan herkesle dolu cezaevlerinden ibaret. Aslında İmralı işkencesinden bahsedecek olursak, bir insanı tek kişilik hücrede tutmak ve bu hücre hapsinin bunca zaman yansıdığı üç kişi daha olduğunu unutmak asıl işkencedir. CPT ise bu işkenceyi destekliyor. Görevinin temelinde araştırmak ve işkenceyi önlemek var. Kuruluşunda işkenceyi araştırmak ve buna dair raporları kamuoyuyla paylaşmak ve ortaya çıkarmak varken bunu uygulamıyor” ifadelerini kullanarak bu tecride karşı mücadele çağrısı yaptı.
İşkence yasağı ihlal ediliyor
Marta Sömek’e konuşan ÖHD İstanbul Şube Eşbaşkanı Esra Bilen de, yaşanan tecridin ağırlığına değinerek, “Hiçbir şekilde ne aile görüşü, ne avukat, ne de telefon hakkı yani dış dünya ile hiçbir iletişim sağlanamaması bu mutlak iletişimsizlik hali işkence suçunu oluşturuyor. Yani mutlak bir şekilde yasak olan işkence yasağının ihlali oluyor” dedi.
Herkes ses çıkarmalı
Tecrit halinin sürmesine sebep olan yetkililerin de işkence suçunu işlediklerini ifade eden Bilen, ÖHD olarak hem ulusal hem de uluslararası birçok mekanizmaya başvurular yaparak hukuki sürecin başlatılmasına dair talepte bulunduklarını aktardı. Bilen, “Sadece belli kişiler veya kurumlar değil, avukatların başvuruları değil, tüm kesimlerin yani Türkiye’deki bütün sorunların çözülebilmesi için herkesin bu talebi dile getirmesi gerekiyor. Ve bu tecridin kırılmasında ısrarcı olması gerekiyor. Demokratik kitle örgütleri, insan hakları savunucuları, sosyalistler, devrimciler ve halkın bir şekilde ses çıkarması gerekiyor” sözlerini kullandı.
HABER MERKEZİ