Hatay ismi, kimin icadı olursa olsun, 85 yıldır yaşanan realiteyi yok sayan anakronik ve GDO’lu bir isimdir. Sığ Hatay ili adı; Antakya ili adının çağrıştırdığı zengin tarihi ve Türkiye’ye kattığı, katacağı, manevi zenginliği, sorumluluğu, yetkiyi, büyük değeri cılızlaştırıyor.
Mevlüd Oruç
Antakya ili; nereden baktığınıza bağlı olarak ismi de cismi de değişir. Mütekebbir “Müesses Nizamın” gözlüğünden Türkiye’de hoşgörünün(!) kenti Hatay ilidir. Hakikatin gözlüğünden ise, Türkiye’de kardeşliğin başkenti Antakya ilidir. Kutsal kitaplarda adı geçen ve işaret edilen, dünyadaki tek şehir Antakya’dır. Antakya ili; Atatürk’ün vefatından sonra Türkiye’ye katılmıştır. Hatay ismi ve bu ismin Atatürk’e dayandırılması, o dönemin siyasi ikliminden kaynaklanan arızi endişe ve kaygıların icadıdır. “Hatay” ismine dokunulmazlık kazandırmak için Atatürk’e mal edilmiş bir öyküdür. Antakya ilimize ilişkin, artık tarihte kalmış kaygı ve endişeleri, bu zamana taşıyarak, hala varmış gibi (anakronik), uydurulmuş GDO’lu Hatay ismini kullanmaya devam etmek Hata(y)dır. Ayrıca; Hatay ismi, kimin icadı olursa olsun, 85 yıldır yaşanan realiteyi yok sayan anakronik ve GDO’lu bir isimdir. Sığ Hatay ili adı; Antakya ili adının çağrıştırdığı zengin tarihi ve Türkiye’ye kattığı, katacağı, manevi zenginliği, sorumluluğu, yetkiyi, büyük değeri cılızlaştırıyor. Antakya; tarih boyunca medeniyetlerin geçiş kavşağıdır. Bu nedenle birçok inanç, etnik ve kültürel yapı bir arada rengârenk çiçek bahçesi gibi, mozaik oluşturur. Fakat asimilasyon politikaları nedeni ile mozaiğin renkleri çok yoruldu ve soldu. Müesses nizam; anakronik kaygıların ürünü olan, tekçi bakış açısı ile, resmî ideoloji üzerine toplumsal mühendislikle inşa edilmiştir. 1. ve 2. Dünya Savaşı ikliminden kalma, anakronik bölünme kaygıları hezeyan değilse, ırkçılıktır. Yüzüncü yılında dahi, TSE icadı, makbul vatandaşlar için tekçi ölçüler olan tek dil, tek din vb tekçi anlayış, Türkiye’nin ayaklarını bağlayan anakronizmdir.
Nuh’un toplumsal gemisi Antakya
Azalmakta olanlar, bitmemek için direnenler, hala bitirilemeyenler, bitirilenler, yok edilenler, asimile edilenler, inkâr edilenler, makbul vatandaş standardına uymayanlar, numune olarak hala yaşamasına hoşgörü(!) gösterilenlere ilişkin son sığınak, Nuh’un toplumsal gemisi Antakya ilidir. “Kurt puslu havayı sever” derler. Ekolojik ırkçı ayrımcılığın, deprem afetini fırsat olarak görüp “Nuh’un halklar ve inançlar gemisi Antakya’yı” batırmasından kaygılıyız. Müesses nizamın; mevcut deprem kargaşası ve gürültüsü içinde hak gaspı yapmasından kaygılıyız. Olağanüstü hâl kapsamında derin ayrımcılığın uygulamalarından kaygılıyız. İnançların ve etnik yapıların geçim ve yaşam alanlarını darlaştırma, habitatlarını tahrip etme, ekolojik ırkçılık uygulamalarından kaygılıyız. Olağanüstü hâl kapsamında yerleşme ve yapılaşmaya ilişkin CB Kararnamesiyle, vatandaşın malına mülküne çökme, el atma, topraksızlaştırma, Alevisizleştirme, Kürtsüzleştirme, Hıristiyansızlaştırma, Ermenisizleştirme uygulamalarından kaygılıyız. Sermayeyle devletin rant ittifakının daha çok kâr, servet aktarımı, sermaye birikimi amacı ile insansızlaştırma uygulamalarından kaygılıyız.
Jeolojik hareket olan depremin sosyal afete evrilmesinin faili olan ekolojik ırkçı müesses nizamdır. Müesses nizamın sosyal afeti demografik yapıyı tahribat için kullanışlı araç olarak kullanmasından kaygılıyız. Devlet organlarında yerleşmiş ırkçı kanser hücrelerinin, toplumun bünyesinin zayıf düştüğü deprem afetinde, ırkçı ve ayrımcı uygulamalarına karşı herkesi uyanık olmaya davet ediyoruz. On yıllardan beri sistematik asimilasyon uygulamalarından, arta kalan (asimilasyon artığı) kültürel mozaiğin solan renklerini bitirmek için, depremin neden olduğu afeti, fırsata çevirmesinden kaygılıyız. Türkiye’nin son Ermeni köyü Vakıflı, iki elin parmakları kadar kalabilen Antakya Yahudi Cemaati, son dönemde asimilasyon ve göç süreci hızlanan ve sayıları her geçen gün azalan Arap Ortodoks Hristiyan (Nasraniler) Cemiyeti, hızla asimile olan ve çocuklarıyla anadilleri Arapça ile konuşmaya çekinen Arap Aleviler (Nusayriler), Hatay’ın her tarafına dağılan Kürtler, Türkler, Çerkesler, Romanlar, 40 yıl önce Afganistan’dan getirilen Özbekler; Suriyeli mülteciler Antakya ilimizin mozaiğinin parçalarıdır. İnsanlığın her zaman Antakya’ya ihtiyacı var, fakat bu zamanda Antakya’nın, bütün dünya insanlığının duyarlılığına ve hassas davranmasına daha çok ihtiyacı var.
Antakya Yahudi Cemaati
2500 yıldan bu yana Yahudiler, Antakya harmonisinde varlar. Antakya mozaik yapısının önemli bir rengidirler. Antakya Musevi Cemaati; 6 Şubat depremi öncesinde bile, dini törenin yapılabilmesi için 10 Musevi erkeği (Minyan) dahi toplayamayacak kadar sayıları azalmıştı. Antakya Yahudi Toplumu Başkanı Şaul Cenudioğlu ve eşinin depremde vefat etmesi ile sayıları daha da azaldı. Bütün Musevi cemaatinin, Antakya’nın ve ülkemizin başı sağ olsun. Depremde vefat eden herkese Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun. Yahudi toplumunun, Antakya mozaiğinin dokusundaki renklerini, yerlerini eksik bırakmamalarını dileriz.
Ensar şehir Antakya
Tarih boyunca sadece malların değil, inançların ve medeniyetlerin geçiş kavşağıdır Antakya. Dünyanın her tarafından dini, dili, inancı, rengi, düşüncesi ne olursa olsun kapılarını açmış Ensar şehridir Antakya. İnançlar, uygarlıklar, ideolojiler ergenlik dönemlerinde, Antakya’da pratikte, yaşamda sınanır ve geçer not alarak dünyaya yayılır. Kudüs’te baskı altında olan Hz. İsa’nın havarilerinden Barnabas, Pavlos ve Petrus Antakya’ya hicret eder. Hristiyan adı ilk defa Antakya’da verildi. Hristiyan inanışının tohumu Kudüs’te atıldı ama doğumu Antakya oldu. Hristiyanlık Antakya’dan dünyaya yayılır. Antakya, Hristiyanlığın “Ensar” şehridir, Medine’sidir. Kudüs’ten sonra kurulan ilk kilise olan Saint Pierre Kilisesi Antakya’dadır. Antakya ve tüm Doğu Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin orijinal merkezi Antakya olmasına rağmen, Suriye’de Şam’da faaliyetini yürütmek zorunda bırakılmıştır. Antakya, Samandağ, Altınöz, İskenderun Arap Hıristiyanlar asimilasyon, göç ve ekolojik ırkçılık nedeni ile varlıklarının son demlerini yaşıyorlar. Hıristiyan cemaatinin Hatay mozaiğindeki rengi daim olmalıdır. Hristiyan cemiyeti anadili, inanışı, kilisesi ve Patrikhanesi ile Antakya ve bütün Hatay’da var olmaya devam etmelidir. Bin yıllardan beri Hatay’da ve bütün Anadolu harmonisinin önemli bir parçası olan Ermenilerin sayıları hızla eriyor. Türkiye’deki son Ermeni köyü Hatay’ın Samandağ ilçesinde Vakıflı köyü nüfusu yüz kişi civarında varlığını sürdürmeye çalışıyor. Arap Alevileri dilde ve dinde çift yönlü asimilasyon, inkâr ve baskılardan kurtulabilmek yanılgısı ile oto asimilasyon sürecine girmiş ve artık çocukları ile Arapça konuşmaz olmuştur. Kürtler ülkemizin her tarafında olduğu gibi Hatay’da mozaiğinin önemli bir rengidir. Bütün halkların ve demokrasi güçlerinin, müesses nizamın, anakronik hezeyanlarla her gün yeniden ürettiği, ayrımcı ırkçılığa ve asimilasyona karşı eşitlik, özgürlük, emek ve Demokratik Cumhuriyet mücadelesinde birleşmesi Türkiye toplumunun ihtiyacıdır. Hep birlikte 14 Mayıs’ta en azından Cehennemin kapılarını kapatacağız.