Yeşil Sol Parti seçim bildirgesini açıkladı. Bildirgenin en dikkat çekici yönü kuşkusuz, -Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nda yer alan partilerin aksine- egemen sınıfın değil toplumun geniş kesimlerinin, emekçilerin, yoksulların, ötekileştirilenlerin çıkarlarını öncelemesiydi.
Ne HDP ne de HDP’nin kapatılma olasılığı nedeniyle HDP ile birlikte Emek ve Özgürlük İttifakı’nın diğer bileşenlerinin (-bu yazı kaleme alındığında kendi logosuyla seçime katılma kararını değiştirmemiş olan- TİP hariç) seçimde çatısı altında toplanacakları Yeşil Sol Parti, “sosyalist programa sahip” partiler değildir. Dolayısıyla devrimci bir program ortaya koymaları elbette beklenemez. Ancak buna rağmen Yeşil Sol Parti’nin bildirgesinin Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarda, mevcut toplumsal dinamiklerin ilerisinde bir yaklaşımı halka alternatif olarak sunduğu söylenebilir.
Her şeyden önce bu seçim bildirgesiyle Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında “Demokratik Cumhuriyet için demokratik ulusun inşası” hedeflenmiştir. Bu hedef, “yüzyılın felaketi” olarak tanımlanan AKP iktidarına son vermenin ötesinde, yüzyıl önce Cumhuriyet’in kurucu iradesinin belirlediği müesses nizama topyekûn bir karşı çıkışı ifade etmektedir.
Cumhuriyet’in ilk yüz yılına damgasını vuran nizam, -1923 İzmir İktisat Kongresi’nde belirlendiği üzere- kapitalist sistem içinde konumlanan, Müslüman-Türk olmayanların dışlandığı bir anlayış çerçevesinde oluşmuştur. Bu bağlamda halkları ayrıştırarak, birbirine düşmanlaştırarak burjuvazinin çıkarları ve iktidarı elinde bulunduran devlet erkinin bekasını esas alan bir yaklaşım yüzyıldır Anadolu ve Mezopotamya toprakları üzerinde egemenliğini sürdürmektedir.
Egemenlere karşı parlamento içinde ama daha çok dışında mücadeleler yürütülmüş, bu uğurda ağır bedeller ödenmiştir. Emek ve Özgürlük İttifakı içinde yer alan siyasi oluşumlar bu mücadelelerin içinden süzülerek, ödenen bedellerin birikimlerini taşıyarak bugünlere ulaşmıştır. Bu birikim, Yeşil Sol Parti’nin seçim bildirgesine de yansımış; bu bağlamda demokratik ulus hedefine ulaşmak için Kürt sorununun demokratik çözümü ve toplumsal barışın sağlanmasının yanı sıra emeğin sömürüsüne son verilmesi, ekonomik eşitsizliklerin ortadan kaldırılması, yoksulluk ve işsizlikle mücadele edilmesi, kadınları şiddetin ve sömürünün hedefi haline getiren, ekolojik yıkıma neden olan ve toplumu yoksullaştıran işgale ve savaşa dayalı politikaların engellenmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Tüm bunların gerçekleşebilmesinin yolu olarak toplumsal ilişkilerin belirlendiği üretim sürecine doğrudan müdahale öngörülmüş; esnek ve güvencesiz çalışma, iş cinayetleri, mevsimlik tarım işçileri, çocuk işçiler, emek piyasasında cinsiyet ayrımcılığı, yabancı göçmen işçilere yönelik ayrımcılık, emeklilerin hakları gibi temel sorunların çözümünün yanı sıra barınma, ulaşım, sağlık, eğitim gibi sosyal haklara ilişkin konularda somut öneriler ortaya konmuştur. Tarımın ve küçük üreticiliğin desteklenmesi de yine bu öneriler arasında yer almıştır.
Siyasi partilerin toplumsal sorunlara dair tespitleri ve -seçim bildirgeleri, parti programları gibi dökümanlarda yer verilen- çözüm önerileri ne kadar isabetli olursa olsun bunların sadece parlamento içinde ve dışındaki çabalarla yaşama geçirilmesinin mümkün olmadığı pek çok kez deneyimlenerek görülmüştür. Toplumsal sorunların çözümü ancak toplumsal mücadelelerle mümkündür! Bu nedenle siyasi partilerin bir takım çözüm önerileri getirmenin yanı sıra bunların gerçekleşmesini sağlayacak mücadelelerin önünü de açması gerekir. (Örneğin Millet İttifakı’nın 30 Ocak’ta açıklanan Ortak Mutabakat Politikalar Metni’nin inandırıcılıktan uzak olmasına da neden olan en önemli eksiği budur. Bu, aynı zamanda Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı arasındaki en belirgin farkı da açığa çıkarmaktadır.) Emek ve Özgürlük İttifakı’nın her vesileyle belirttiği toplumsal mücadeleler ve bu kapsamda sınıf mücadelesinin önündeki engellerin kaldırılmasına ilişkin görüş, Yeşil Sol Parti’nin bildirgesine de yansımıştır.
Bu bağlamda bildirgede “sendikal hak ve özgürlükler” başlığı altında, kamu çalışanları da dahil olmak üzere tüm emekçilerin grevli ve toplu sözleşmeli sendikal örgütlenme hakının güvence altına alınarak, lokavtın anayasal ve yasal bir düzenleme olmaktan çıkartılmasına ilişkin yaklaşım, sadece çalışma yaşamı ve sosyal hakların yaşama geçirilmesi için değil demokratik ulusun inşası için de son derece önemlidir.
Sözün özü: Yeşil Sol Parti seçim bildirgesiyle, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın sadece seçimlerde değil -seçim sonucu ne olursa olsun- daha sonrasında da tüm toplumsal güçlerle birlikte “demokratik ulusu hedefleyen” bir mücadele ittifakı oluşturma niyeti beyan edilmiştir. 14 Mayıs’ta parlamentoda güçlü bir temsiliyet sağlanması bu niyeti yaşama geçirmenin ilk adımı olacaktır.