TDİ ve İHD tarafından yapılan ‘İnfazda eşitlik ve umut hakkı’ sempozyumunda konuşan Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından İbrahim Bilmez, muhalif kesimlerin de İmralı sistemine vakıf olmadığını belirterek, İmralı’nın özel bir sistemle yöneltildiğine dikkat çekti
Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi tarafından “İnfazda eşitlik ve umut hakkı” konulu sempozyum gerçekleştirildi. Şişli Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde yapılan sempozyumun ilk oturumun moderatörlüğünü avukat Jiyan Tosun yaparken, avukatlar Gülizar Tuncer, Gül Altay ve İbrahim Bilmez konuşmacı olarak katıldı.
Hak ihlallerine dikkat çekildi
Oturum öncesi konuşan İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, Marmara Bölgesi’ndeki cezaevlerinde tespit ettikleri ihlallere dair hazırladıkları 2022 yıllı raporunu hatırlatarak, tutuklulara yönelik hak ihlallerinin günden güne arttığını söyledi. Cezaevlerinde yaşam hakkı başta olmak üzere pek çok ihlalin söz konusu olduğunu belirten Yoleri, işkence ve kötü muamele bağlamında yaşanan ihlallere dikkat çekti.
8 bin 443 hak ihlali
Tecrit sistemimin cezaevlerinde sistematik hale getirildiğini bu nedenle binlerce ihlalin yaşandığını dile getiren Yoleri, ihlallerin büyük bölümünün PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde yaşandığını vurguladı. Yoleri, 2022 yılında Marmara Bölgesi’ndeki cezaevlerinde 8 bin 443 hak ihlali tespit ettiklerini aktararak, yaşam hakkı konusunda 177, iletişim hakkı bağlamında bin 894, işkence ve kötü muamele konusunda 3 bin 79, adil yargılama ve infaz yakma da 593, sağlık hakkında bin 450, adalete erişim hakkında 124, temiz suya erişimde 984 ve açlık grevleri bağlamında ise 142 ihlalin yaşandığını belirtti.
Yeni açılan S ve Y Tipi cezaevlerine dikkat çeken Yoleri, “Hapishanesiz bir dünya istiyoruz. Kapatılarak cezalandırma yöntemi ilkel bir ceza yöntemidir” dedi.
‘Öç alma’ güdüsüyle hareket ediliyor
Ardından söz alab avukat Gülizar Tuncer, “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve umut hakkı”na dair konuştu. Cezaevlerindeki ayrımcılığa değinen Tuncer, devletin siyasi tutuklardan “öç alma” güdüsüyle hareket ettiğini söyledi. Tuncer, tutuklulara yönelik ciddi bir ayrımcılık olduğunu ve bunun gözaltına alınan çocuklara kadar indiğini dile getirdi.
“Ağırlaştırılmış müebbet infaz sistemi”ne dikkat çeken Tuncer, “Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın İmralı’ya getirilmesi ile bu sistem ortaya çıktı. Bu cezayı ‘idamdan beter bir ceza’ olarak getirdiler. Bu şekilde sundular. Sırf Öcalan için yasa çıkarıldı ve ceza sistemi getirildi. Bu düzenleme bu şekli ile onlarca tutukluyu da etkiledi” dedi.
Bu ceza sistemini “yasal işkence” olarak nitelendiren Tuncer, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bu kapsamda ihlaller verdiğini hatırlattı.
Gülmek dahi infaz yakılma sebebi yapıldı
“İnfaz yakma ve şartlı tahliye hakkına yönelik uygulamalar” başlığı ile konuşan avukat Gül Altay da, İdare ve Gözlem Kurulu’nun ortaya çıkmasıyla birlikte ihlallerin daha da arttığını söyledi. Altay, tutukluların mülakat sırasında “gülmesinin” dahi infaz yakma gerekçesi yapıldığını belirterek, “Bu ağır bir özgürlük ihlalidir” diye belirtti.
İmralı tam olarak anlaşılmadı
Daha sonra Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından İbrahim Bilmez ise, “Eşitlik ilkesine aykırılıkta İmralı Ada Hapishanesi uygulamaları” başlığında sunum yaptı. Yaklaşık olarak 20 yıldır PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlığını yaptığını ve bu 20 yıllık süreçte sürekli İmralı Cezaevi’ni ve uygulamalarını anlatmaya çalıştığını ancak hala İmralı’nın tam olarak anlaşılmadığını ifade etti. Muhalif kesimlerin de İmralı sistemine vakıf olmadığını belirten Bilmez, İmralı’nın Türkiye hukuk sistemine göre idare edilmediğini hatta hiçbir ülkenin sistemine göre idare edilmediğini, özel bir sistemle yöneltildiğine dikkat çekti.
Türkiye inandırıcılığını kaybetti
Kürt halkının Abdullah Öcalan’ı önder olarak kabul ettiğini belirten Bilmez, Abdullah Öcalan’ın Kürt sorunu bağlamında önemli bir aktör olduğunun altını çizdi. Bilmez, “Türkiye, inandırıcılığını kaybetti. 2 yıldır müvekkillerimizden haber alamıyoruz. Ne ailesi ne avukatları ne fax ne de mektup gidip gelmiyor” diye belirtti.
Sorunlar Kürt sorunundan bağımsız değil
İmralı’dan 2 yıldır haber alınmamasının salt Abdullah Öcalan’ın, ailesinin ve avukatlarının sorunu olmadığını belirten Bilmez, “20 yıldır ne zaman tecritte bir gevşeme olsa Sayın Öcalan ile bir temas sağlansa o zaman Kürt meselesinde iyimser bir tablo ortaya çıkıyor. Türkiye’deki insanlar evine artık ekmek götüremiyor. Biz bu meseleyi Kürt meselesinden bağımsız ele alamayız. Savaşta harcanan milyarlarca doların Türkiye ekonomisini zayıflattığını söylemek yanlış olur mu? Fakat bunu topluma gösterme gibi bir eksiklik içindeyiz. Aynı zamanda bu bir sorumluluktur” dedi.
Sempozyumun ikinci oturumunda, “Hapishane tipleri ve infaz rejimi” başlığı tartışılacak.
HABER MERKEZİ