Çocukluğumuza yağan hırçın bir gece yağmuruyla bir yerlere gidiyorum. Yağmurlar başladı! Oysa yazın polenler beni nerdeyse her gün boğarken, son söz olarak “yağmur, biraz yağmur yağsa tamamdır” diye sayıklarken hiç teşrif etmemişti zâtı şâhâneleri… Tabi fanatik bir çiçekseverin (izindeyim Anne!) polen alerjisine tutulması ancak Zeusvari bir kötülükle olabilir, ama yine de yılmadan ve usanmadan çiçeklerin etrafında dolandım alerjiyle paralamayla sonuçlansa da…
Lakin bu yağmur bırak polenleri çiçek, ot, ağaç bırakmayacak cinsten. Üstelik az önce pencereden baktığım kadife ve küpe çiçeği, onları yağmurun tam ortasında bıraktığım için feryat figan sitem ettiler. Çocukluğumuzdan gelen gece yağmurlarıyla hiçbir yere gitmiyorum. Damlalar da dursun hiçbir yere yağmasın istiyor ve Mürekkep Balıkları’nı düşünüyorum. Belleğimin beni nasıl da yanılttığının çarpıcı örneklerinden olan Mürekkep Balıkları…
Onları nârin, mürekkep renkli ince uzun balıklar olarak nakşetmiş belleğim. Bu yüzden adları geçince belleğimde hemen arz-ı endam ediyorlardı mürekkep güzelliğinde. Üstelik bizim familyadan oldukları için o kadar emindim ki… Ama geçen akşam rastladığım bir belgeselde donup kaldım! Hiç de mürekkep renginde, zarif ve çekici değilmişiz arkadaşlar! Koca kızıl-sarı ağızlı, korkunç dişli ve hiç de narin olmayan etobur tuhaf et parçaları olarak büyük tehlike arz ediyormuşuz aslında…
Yaşadığım hayal kırıklığıyla o korkunç kıskaçlı ağızlarından (ağızlarımızdan mı demek lazım yoksa?) ekranın önünde bile kaçmaya çalışırken mürekkepsever ellerim belleğin aldatmacasında başıma tutunacak bir dal aradı. Ama neyse ki belgeseli seslendiren, şu cümleyle imdadıma yetişti. “Tehlike anlarında mürekkep salarak kendilerini savunurlar.”
Vay! Mürekkebimiz varmış işte öz-savunma aracı olarak. Demek ki o koca ağızlar, kıskaç ve tutamaçlar koruyamıyormuş ki mürekkep salgılamak zorunda kalıyormuşuz. Sarhoş edici mürekkep kokusuna okyanusta bile tutunarak bu gecenin yağmuruna dönüyorum. Yaz bitti, çiçekler gitti, kuşlar göç eyledi. Şimdi sevgili Evindar yine sıkılacak bir yaz insanı olarak. Şimdi yağmur her şeyi ıslatıp götürecek. Üstelik Mürekkep Balıkları olarak çirkinmişiz! Aynalara bakmadan, karanlık ve Gestapo olana çelme takmaya devam, mürekkep salgılamaya da…