Erdoğan iktidarının, Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” perspektifi temelinde komşularla sıfır sorun politikasıyla çıktığı yolda sorun yaşamadığı komşu kalmadı.
Türk devletinin kendisini mahkûm ettiği, manevra kabiliyetinin hiç kalmadığı ve merkezine Kürt düşmanlığını aldığı dış politikasında baş etmesi gereken birçok sorunu var ama bunlardan en önemlisi Suriye’dir.
AKP/MHP faşist iktidarının Kürt düşmanlığını anlatmaya gerek yok. Bunun en somut ve güncel örneklerinden bir tanesi Rojava’da büyük bedeller sonucu oluşturulmuş olan Özerk Yönetim’i yok etmeye çalışmasıdır. Kürtlerin kazanım elde etmemesi için tüm tavizleri vermeye hazırlar.
Rusya’nın Şam ile Ankara’yı uzlaştırmak için yaptığı arabuluculuğun neticesinde Suriye-Türkiye ve Rusya savunma bakanları ve istihbarat başkanlarının katılımıyla toplantı yapılmıştı. Bu görüşmelerin dışında tutulan İran’ın itirazları sonuç vermiş ve Türkiye, Suriye, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcılarının katılacağı 15-16 Mart 2023 tarihinde planlanan toplantılara İran dışişleri bakan yardımcısı da davet edilmişti.
Moskova’da yapılması düşünülen toplantılara İran’ın katılımı, masada elini güçlendireceğinden Suriye için olumlu bir gelişmeydi. Türkiye her ne kadar İran’ın bu toplantılara katılımını istemese de yaşamış olduğu sıkışmışlıktan ötürü sesini çıkaramadı. Ancak planlanan dörtlü toplantı ertelendi.
Erdoğan’ın son zamanlarda Esad ile görüşmek için çok istekli olduğu görülüyor. Hiçbir ön koşul sunmadan liderler seviyesinde bir görüşmeye hazır olduğu minvalinde mesajlar veren Erdoğan bazı şeyleri unutmuş gibi! Vermiş olduğu direktiflerle Suriye iç savaşına sanki hiç müdahil olmamış, Türk ordusu Suriye topraklarını işgal etmemiş, Müslüman Kardeşler’in Suriye’de iktidara getirilmesi için hiç çalışmamış, milyonlarca insanın yerinden yurdundan göç etmesine neden olunmamış ve dünyanın en azılı cihatçılarıyla işbirliği yapılmamış gibi!..
Erdoğan, Suriye savaşında neden olduğu yıkımı unutmak ve unutturmak istiyor olabilir ama onun maceracı dış politikaları sonucu ağır bedeller ödeyen Suriye halkları onun kadar unutkan değil. Haliyle görüşme isteği Esad tarafından kabul görmüyor.
Basına yansıdığı kadarıyla Esad’ın Erdoğan ile görüşmek için ön şart olarak öne sürdüğü başlıklardan bir tanesi Türk devletinin Suriye topraklarından geri çekilmesidir. Hiçbir aklı başında onurunu kaybetmemiş insan, topraklarını işgal eden bir güçle, işgale son vermediği sürece görüşme yapmaz.
Ancak Suriye rejiminin Kürt düşmanlığı Türk devletininkinden az değil. Kürt düşmanlığının iki devleti bir araya getirip getirmeyeceğini yakında göreceğiz. Mesele ne olursa olsun en zor zamanlarda dahi Kurdistan’ı dörde bölen devletlerin nasıl işbirliği yaptığını yakın tarihten biliyoruz. 25 Eylül 2017’de Güney Kurdistan’da yapılan referandum öncesine bakmak yeterli. Tüm çelişkilerine rağmen 18 Eylül’de Irak ve Türk askerleri birlikte tanklarla Habur Sınır Kapısı’nda tatbikat yapmıştı. Onları bir araya getirip tatbikat yaptıran temel şey de Kürt düşmanlıklarıydı. Unutmamak gerekir ki Kürt düşmanlığının bu dört devlete yaptıramayacağı şey yoktur.
Siyasi konjonktüre bakıldığında Esad’a karşı Erdoğan’ın eli oldukça zayıf. Türkiye 14 Mayıs 2023 tarihinde seçimlere gidiyor ve Erdoğan’ın kaybetme olasılığı çok yüksek. Türkiye ekonomik olarak tamamen çökmüş durumda. Toplumsal sorunlar zirvede.
Kutuplaştırma siyaseti yürüten Erdoğan’ın temel planı seçimlerden önce Rojava’ya yeni bir işgal harekâtı düzenlemek ve milliyetçi duyguları köpürterek yeniden başkan seçilmekti. Ancak bu planı gerçekleştirmek için yaptığı her girişim boşa çıktı.
Erdoğan işgal düşüncesinden vazgeçmiş değil ancak yaşanan depremden dolayı oldukça zor durumda. Depremde iç ve dış kamuoyuna yıllardır verdiği “Güçlü devlet” imajı da enkaz altında kaldı. Haliyle yeni bir işgal planı için toplumsal rıza üretmesi oldukça güç.
Esad, Erdoğan’ın içinde olduğu zor durumu çok iyi biliyor ve bu normalleşme ilişkisi üzerinden daha fazla kazanım elde etmek istiyor ve Erdoğan’a seçim kazandıracak bir hamleden uzak duruyor. Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanması halinde kendisiyle görüşeceğinden ve revaçta olan “helalleşme” sürecini başlatacağından da oldukça emin. CHP’nin kendisine gönderdiği, “Erdoğan ile anlaşma. Biz seçimleri kazanıp iktidara geldiğimizde tümden Suriye’den çekileceğiz ve mültecilerin kendi topraklarına dönüş yapmalarını sağlayacağız” içerikli mektubu basına yansımıştı.
Geldiğimiz aşamada Türk devletinin, siyasi ve askerî açıdan Rojava’yı tehdit olarak görmesinden ister Erdoğan’la ister Erdoğansız, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim projesini yok etmek için her türlü tavizi vereceğini bilmek gerekir. Kürt düşmanlığı bir devlet politikasıdır. İktidarlar değişmesine rağmen yüz yıldır bu politika sürdürülmüştür.
Hatırlatmak gerekir ki, Türk devletinin Kürt düşmanlığı temelinde Moskova’da Rojava’yı pazarlık konusu yapıp Suriye’ye birtakım tavizler vererek amaçladığı görüşmelerin başarılı olma şansı yoktur. Kim kiminle yaparsa yapsın Kürt karşıtlığı üzerinden yapılacak pazarlıklar başarısızlığa mahkumdur.