Asrın Hukuk Bürosu depremlerden dolayı PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmek amacıyla yaptıkları başvuruların reddedilmesine ilişkin AYM’ye başvurdu
Asrın Hukuk Bürosu, 6 Şubat’ta meydana gelen depremin ardından İmralı Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 24 yıldır ağır tecrit koşulları altında tutulan ve yaklaşık 2 yıldır da hiçbir şekilde haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile diğer tutuklular Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’ın aile ve avukatları depremler nedneiyle görüşme başvurusunda bulundu.
Ancak görüşme başvurusunun reddedildi. MA’dan Mehmet Aslan’ın haberine göre bunun üstüne avukatlar kararı Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.
Reddin gerekçesi
Ancak başvuruya herhangi bir cevap verilmemesi üzerine avukatlar, 14 Şubat’ta Bursa İnfaz Hakimliği’ne başvuruda bulundu. Hakimlik, aile ziyaret yasağı ve avukat görüşünü kısıtlayan disiplin cezalarını öne sürerek, görüşme talebini reddetti. Avukatlar, söz konusu disiplin cezalarının doğal afetten kaynaklı başvuruları engelleme gerekçesi sayılamayacağını belirterek, Bursa 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. Mahkeme, 22 Şubat’ta hakimliğin kararının “usul ve yasaya” aykırı bir yönünün olmadığını ileri sürerek, başvuruyu reddetti.
Başvurunun detayları
Başvuruda, hakimliğin kararına dikkat çekilerek, “İnfaz Hakimliği kararında ret gerekçesine dayanak yapılan hususlar, yaşanan doğal afetten kaynaklı başvurucuların bilgiye erişimlerinin ve ziyaret gerçekleştirmelerinin engellenmesine gerekçe teşkil edemeyeceği gibi bahse konu kısıtlama ve yasak kararları yasaya aykırı olup hukuken sorun teşkil etmektedir. Hak ve özgürlüklerin yasayla sınırlanması ölçütü anayasa hukukunda önemli bir yere sahiptir. Hak ya da özgürlüğe bir müdahale söz olduğunda öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir kanun hükmünün, yani müdahalenin hukuki bir temelinin mevcut olup olmadığıdır. Sn. Öcalan’ın gerçekleştirmiş olduğu son avukat görüşmesi 7 Ağustos 2019 tarihlidir. Bu tarihten sonra avukat görüşü gerçekleştirmesi engellenmiştir. Sn. Yıldırım, Sn. Konar ve Sn. Aktaş ise İmralı Cezaevine sevk tarihleri olan Mart 2015 tarihinden bugüne değin hiçbir şekilde avukat görüşü gerçekleştirmemişlerdir. Salt bu nedenle dahi diğer hususlara gerek olmaksızın bahse konu avukat görüş yasakları yasaya aykırılık teşkil etmekte olup hakimliğin kararına dayanak oluşturması mümkün değildir” denildi.
Dayandırılan yasa
Avukat ve aile ziyaretlerinin sistematik ve kesintisiz bir şekilde engellendiğinin ifade edildiği başvuruda, yaşanan deprem sonrasında yapılan başvuruya dikkat çekildi. Başvuruda, “5275 sayılı yasanın hükümlülerin telefon ile haberleşme haklarını düzenleyen 66/3 maddesi gereğince açık ve kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlüler altsoy, üstsoy, eş ve kardeşlerinin ölüm, ağır hastalık, salgın hastalık veya doğal afet hâllerinde, kuruma ait telefon ve faks cihazından derhâl yararlandırılırlar. Aynı yasanın haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama başlığını taşıyan 42/4 maddesi ise anne, baba, eş, çocuk ve kardeşlerin ölüm veya ağır hastalıkları ile doğal afet hâllerinde yapılması gereken haberleşmeler ve avukat ile ilişkilerinde bu kısıtlama hallerinin uygulanmayacağını düzenlemiştir” ifadeleri yer aldı.
Doğal afet durumuna dikkat çekildi
Engelleme ile Abdullah Öcalan ve diğer tutukluların haklarına müdahale edildiği belirtilirken başvuruda şu hususlar da yer aldı: “Bu engelleme hali kısıtlamanın uygulanamayacağı istisnalardan olan doğal afet durumunda gerçekleşmektedir. Bunun yanı sıra yasanın zorunlu kıldığı doğal afet halinde telefon ile görüştürme zorunluluğuna da uyulmayarak başvurucular bu haktan mahrum tutulmuştur. Bu engellenme hali soyut gerekçelerle izah edilmekte olup yasal dayanaktan yoksundur. Yaşanan doğal afetin boyutları ve sebep olduğu tahribatlar göz önüne alındığında başvurucuların aile ve avukatları ile temas kurmalarının engellenmesinin meşru bir zemini bulunmamaktadır. Aile bireylerinin yaşam koşullarına dair bilgi eksikliğinden kaynaklı başvurucularda oluşan belirsizlik halinin aşılması elzem olup aksi durum kötü muamele yasağına vücut verir. Yaşanan doğal afetten işbu başvuru tarihine değin başvurucuların dış dünya ile iletişim kurmaları henüz mümkün olmamıştır.
Başvurucuların aile üyeleri belirsizlikten kaynaklı ıstırap çekmekte olup başvurucuların kaderi hakkında haklı korkulara kapılmaktadırlar. Başvurucular ise resmi rakamlara göre 48 binin üzerinde can kaybına ve birçok yıkıma sebep olan deprem bölgesinde yaşayan ailelerinin yaşamları konusunda bilgiye erişememektedirler.”