Bugün, 4 yıldır süren enerji üretim ve tüketim boyutları ile halkın sırtına yıkılan ekonomik yüke bir göz atalım istiyorum. İktidarın kapasite mekanizması adı altında 4 yıl önce başlattığı uygulamayı sık sık gazetemizde hazırladığım özel haberlerle gündeme getirdim. Şehir Hastaneleri, havalimanları, köprüler ve otoyollar gibi müşteri garantili sermaye yatırımlarında kamu nasıl zarara uğratılıyorsa enerji üretim ve dağıtımı üzerinden de benzer bir zarar üretilerek, halkın cebinden çalınan milyarlar sermayenin cebine taşınmakta.
Geçtiğimiz Aralık ayında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesi üzerine konuşan Bakan Fatih Dönmez, Türkiye’nin enerji üretim kapasitesinin 2022 yılı Ekim sonu itibarıyla 103 bin 276 MW güce ulaştığını böbürlenerek aktarmıştı. Bu kadar üretim gücüne karşı kullanılan ya da daha doğru söylemle piyasalaşan elektrik miktarını soran olmadı ve dolayısıyla o da bu konuda bir bilgi paylaşmadı.
Bu durumu geçtiğimiz ocak ayını baz alarak görmeye çalışalım. TEİAŞ tarafından açıklanan 2023 Ocak ayı elektrik üretim-tüketim raporunda kullanılan güç miktarı 27 bin 058,8 MW olarak yer almaktadır. Tüketilen ve dolayısıyla üretilen miktar, bakanın açıkladığı elektrik üretim kapasitesinin yaklaşık olarak yüzde 26’sının kullanıldığını göstermekte.
Enerji santrallerine kapasite mekanizması adı altında 4 yılı aşkın süredir ‘Piyasa şartlarında ayakta kalmakta zorlandıkları’ iddiasıyla şirketlere her ay 200-300 milyon lira açıktan ödeme yapılmakta. Kapasite mekanizmasının uygulanma gerekçelerinden biri olan ‘şirketlerin ekonomik durumlarına yönelik destek olma’ maddesi ise dikkat çekici. Bu madde ile şirketlerin özelleştirme veya yatırım süreçlerinde bankalardan aldıkları borçlar da içerilmekte. 4 yıldır uygulanan kapasite mekanizması ile 2022 yılı sonu itibariyle halkın cebinden çalınıp sermayenin cebine toplam 13,2 milyar lira taşınmış durumda.
Kapasite mekanizmasının uygulanmasında öne çıkarılan gerekçede, kapasitesi oranında elektrik üretemeyen/satamayan şirketlerin zararları karşılanarak sistem içinde tutulup ‘arz güvenliğini’ sağlamanın amaçlandığı iddia edilmektedir. Kapasite mekanizması kapsamı içinde 51 adet santral yani şirket bulunmakta. 2023 Ocak ayında bu mekanizmadan yararlanacağı açıklanan şirket sayısı ise 44 olarak belirlenmiş. Bu 51 şirketin 7’sinin bu ay için mekanizma kapsamı içine alınmamasının en belirgin nedeni olarak, bu şirketlerden sözleşmeden doğan üretim kapasiteleri kadar elektrik alımı yapıldığını göstermekte.
2023 Ocak ayı için üretmedikleri enerjinin bedeli olarak 44 şirkete ödenen toplam tutar 182 milyon 244 bin 523 lira. Bu şirketler içinde en büyük tutar ise 15 doğalgaz çevrim santraline yapılırken, bu santrallere ödenen toplam tutar 137 milyon 975 bin 635 lira. Bu tutarın en büyük dilimleri ise 15 milyon 982 bin 802 lirayla doğalgazla üretim yapan Gebze Doğalgaz Elektrik Üretim LTD. ŞTİ’ne yapılırken, bu şirketi 15 milyon 171 bin 85 lira ödemeyle yine doğalgazla üretim yapan İzmir Elektrik Üretim LTD. ŞTİ. izlemekte.
Bir süredir termik santrallerin elindeki liderliği açık ara ele geçiren doğalgaz üretim tesislerinin üretim yapamadıkları/yapmadıkları veya çok düşük düzeylerde üretim yapmış oldukları anlaşılmakta. BOTAŞ’ın Rusya’ya devasa rakamlara ulaşan borcu olduğu ve seçim hatırına borcun ötelendiğinden söz ediliyor. Bu durum doğalgaz tedarikinde sıkıntı olduğunu ortaya çıkarırken, diğer yandan doğalgaz fiyatlarının çok yüksek olması şirketlerin üretmeden para almaları nedeniyle sessiz kalmalarının sağlandığı anlaşılıyor.
Soygun çok boyutlu olarak sürerken, yerli veya ithal kömürlü santraller, doğalgaz çevrim santralleri ve hidroelektrik santrallerinin (HES) bir kısmı bu yağmadan nemalanmakta. Diğer yandan ‘yenilenebilir enerji’ iddiasıyla süren farklı bir yağma süreci de ayrıca işletilmekte. ‘Temiz enerji’ iddiası ile hem kömürlü hem doğalgazlı hem de HES’lerle elektrik üreten Sabancı Enerji gibi şirketlerin her koşulda yağma pastasından büyük dilimler aldıkları net olarak görülebiliyor.
Temiz enerji iddiasının arkasına sığınılarak sermaye kesimleri için verilen destek sürekli genişletilmekte. 5346 sayılı ‘Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanılmasına İlişkin Kanun’ (YEK Kanunu) çerçevesinde rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, dalga, akıntı, gel-git ile kanal veya nehir veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altındaki hidroelektrik santralleri (HES) YEKDEM’den 10 yıl süre ile faydalanmaktadır. YEKDEM kapsamında üretilen elektriğe uygulanan dolar bazında alım garantisi verilirken, düzenlenen destek mekanizmaları sonucunda halkın cebinden yüksek faturalarla çalınanlar sermayeye akıyor.
AKP iktidara geldiğinden bu yana HES’lerle başladıkları elektrik santrallerini destekleme işini termik, doğalgaz gibi santrallerle sürdürmüştür. Sonrasında JES, biyokütle gibi santraller ile GES, RES gibi ‘temiz enerji’ iddiası yapılan santraller ve nükleer santralleri desteklemeyi halen sürdürmektedir. Aşırı arz fazlasının olduğu bir yerde halen yatırıma devam eden bu şirketler ya aptal olmalı ya da mevcut iktidarla ciddi boyutlarda girift ilişkilerinin olması gerekmektedir. Şimdi olası iktidar değişiminde bu durumun sonlandırılabileceğine inanıp inanmadığınızı sizlere/okuyucuya sormak istiyorum? Kendi adıma buna vereceğim cevap ise asla değişmeyeceği yönünde olduğunu ise belirtmeliyim.