HDP’nin seçimlere Yeşil Sol ile girme kararı ve yaşanan süreci değerlendiren Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, ‘sorumluluk almaya hazır olduklarını’ ifade ederek, toplumdaki değişim talebine üçüncü yolun cevap olabileceğini söyledi
İttifak tartışmaları, Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) açılan kapatma davası ile 14 Mayıs’ta yapılacak seçim için bütün partilerin çalışmaları, görüşmeleri devam ediyor.
Kapatılma davasına karşı B ve C planlarını devreye koyan HDP dün gerçekleştirdiği Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında Yeşil Sol Parti ile seçimlere girme kararı alırken, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) seçime girme yeterliliği açıklanan Yeşil Sol Parti de bu karara ortak olduğunu açıkladı.
Partiler uzlaşırsa biz hazırız
Mezopotamya Ajansı’ndan Özgür Paksoy’a konuşan ve üçüncü Yol’un savunucusu olduklarını belirten Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, HDP’nin bu kararı üzerine Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer alan partilerin uzlaşması durumunda seçimlerde sorumluluk almaya hazır olduklarını söyledi.
Dört adalet kavramını önemsiyoruz
Partilerinin dört adalet kavramı üzerinde siyaset yürüttüğünü belirterek, yaşanan ekonomik kriz, işsizlik ve yoksulluğa karşı iktisadi adaleti, iklim değişikliği ve ekosisteme yönelik çevre iklim adaletini, Türkiye’de farklı etnik ve inançsal kimliklerin tanınmasında da bir tanınma adaleti politikası ve yine en önemli başlıklardan birinin de katılım adaleti olduğunu dile getirdi.
Uçar, “Özellikle siyasal çoğunluğun önündeki yasal, kültürel, fiili bütün engeller kapsamında Türkiye’nin içinde barındırdığı bütün çoğulcu yapıların, farklı etnik kimliklerin siyasal hayata kavuşabilmesini sağlamak. Aslında demokratik siyasetin zemini, bu dört adalet bağlamı üzerinden Türkiye’de toplumsal adaletin zemini açısından çok kıymetli bir yerde duruyor. Biz de bütün politikalarımızı bu dört adalet kavramının hayata geçirilmesi üzerinden planlıyoruz” dedi.
50’ye yakın il 212 ilçede örgütlüyüz
Yeşil Sol Parti’nin 10 yıllık siyasi hayatında çalışmalarını HDP içerisinde belli bir konsensüs içerisinde yürüttüğünü dile getiren Uçar, “Son dönemlerde tek adam rejimiyle birlikte demokratik siyasete ciddi bir saldırı var. HDP başta olmak üzere demokratik siyaseti savunan bütün siyasi partiler, toplumsal kesimler ve çevreler bir abluka altına alınmaya çalışıldı. Bu süreç bağlamında bizler de bir buçuk yıl önce hem demokratik siyasetin daha güçlü hayat bulması hem de demokratik siyasetin olması gerektiği seviye açısından bir karar aldık. Bu karar çerçevesinde aslında yaygın bir örgütlenme gerçekleştirdik. Bugün itibariyle 50’ye yakın il ve 212 ilçede örgütlüyüz” diyerek seçimler için örgütsel yeterlilikleri olduğunu ifade etti.
HDP tek adam rejiminin ablukasında
HDP’ye açılan kapatma davasının Türkiye siyaseti açısından demokrasi ayıbı olduğunu belirten Uçar, “7 Haziran seçimlerinde HDP’nin Türkiye halkları, farklılıklar adına, çoğulcu ve katılımcı demokrasi adına kazanmış olduğu başarı, HDP’nin bugün karşılaşmış olduğu kapatma dahil bütün saldırıların temelini oluşturuyor. Bugün yaşamak zorunda bırakıldığımız tek adam rejimini engelleyen format aslında HDP 7 Haziran seçimlerinde yaşattı. Ama 1 Kasım seçimleriyle birlikte durum farklı bir hal aldı. Siyaset tek adam rejiminin her türlü saldırısıyla bir abluka altına girmiş oldu” diye konuştu.
HDP bileşeni olarak sorumluluğumuzu yapacağız
Seçim stratejisini bileşenleriyle belirleyen HDP’nin Yeşil Sol Parti ile seçimlere girme kararını değerlendiren Uçar, “Sadece bir seçim ittifakı değil, bir mücadele ittifakı olarak kendisini ifade eden Emek ve Özgürlük İttifakı var. Dolayısıyla ilgili bütün kurumların kararını önemli buluyoruz. Biz örgütsel yeterliliğimizi tamamladığımızda, HDP’nin bir bileşeni olarak eğer seçim sürecinde bir sorumluluk düşerse almaya hazır olduğumuzu ifade ettik” dedi.
‘Üçüncü yolla yeni bir yol mümkün’
Hem Türkiye hem dünya açısından yaşananların çoklu kriz olduğunu belirten Uçar, “Bu çoklu krizler karşısında sadece siyasi partilerin değil, bu krizlere maruz bırakılan bütün toplumsal kesimlerin de bir arayışı var. Bu arayışın kendisini Üçüncü Yol olarak tarif ettik. Bugün Türkiye toplumunun tek adam rejimiyle birlikte yaşamış olduğu ekonomik, ekolojik, hukuki şiddet, ister istemez hem siyasi partiler hem de toplumsal kesimler açısından yeni bir yolun mümkün olduğunu ifade etti. Mevcut sistemin dayattıklarına karşı sistem dışı bir arayışı ifade ediyor. Bizim açımızdan bir siyasetin yaşam bulması, onun ne kadar toplumla bütünleştiğiyle alakalı bir durum” diye konuştu.
Toplumun değişim talebi var
Saldırılara karşı toplumda ortak hareket etme motivasyonu oluştuğunu dile getiren Uçar şunları dile getirdi: “Türkiye’de toplumda en büyük talebin bir değişim talebi olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Bu değişim talebi birinci aşamada mevcut iktidarın, tek adam rejiminin değişmesi, ikinci aşamada ise Türkiye’den nasıl bir siyasetin gerçekleşebileceği, hangi siyaset mekanizmalarla yer alabileceği, toplumun bu siyaset mekanizmalarıyla neresinde yer alacağı… Üçüncü Yol bir anlamda toplumun demokratik olmayan siyasete, demokratik bir biçimde müdahale etmesidir. Bunu yapabilme koşulumuz var. Toplumdaki değişim talebi bize hem rehberlik hem öncülük ediyor. Biz de bu sürecin bir anlamda sözcüsü, bir anlamda emekçisi, bir anlamda yürütücüsü olmaya çalışacağız.”
ANKARA