Gerçekleşen ırkçı saldırı bu ülke ve devletinin tarihinden hortlamış ve belli bir anda da ortaya çıkmış bir sonuçtur. Bizim için öncelikli kaygı bu sonucu koşullayan nedenler zincirini ifşa etmek…
Cem Şahin
Bu tür bir başlık atmamın kendinden menkul sebepleri bulunmakta. Zira ülkemiz sahasında yaşanan ırkçı performanslar devlet dolayımı olmadan topluma sirayet etmiyor/edemiyor. Devlet şürekasının belagatinden, mimiklerine, pratiklerinden, söylemlerine değin ırkçılık mefhumu kurumsal ve resmî bir dışavurumdur. Irkçılık adına yazılan koca bir külliyat bulunmasına rağmen meramım son dönemlerde Amedspor’a yapılan ırkçı saldırının arka planının nerelerden çıka geldiğini anlamaya çalışmak ve bunun devlet organizasyonu ile olan bağlarını anlatmak olacaktır.
Bildiğiniz gibi bir spor kulübü olan Amedspor müsabaka yapmak için bulunduğu Bursa’da faşist bir güruhun provokasyonları ve fiziki saldırısına maruz kalmıştır. Münferit ve kendiliğinden gelişen bir reaksiyon gibi pazarlanmasına rağmen saldırının evvelden hazırlığı yapılmış bir planın sonucu olduğu çok aleni. Yaklaşan seçim sürecinden olacak milliyetçilerin histerik enerjini boşaltacak daimi paratoner görevi gören Kürtler bir kez daha bu ırkçı planın nesnesi haline getirilmişlerdir. Normal şartlarda bozuk para dahil her türlü zarar verici nesnenin girişinin yasak olduğu müsabakalar, Amedspor- Bursaspor maçında sapan dahil birçok kesici aletin rahatça içeri sokulduğu bir müsabakaya sahne oldu. Ve yine normal şartlarda hemen iptalinin gerçekleşmesi gereken maç süreci o denli bir güvensizliğine rağmen devam ettirilmiştir. Buraya kadar ki malum süreç bilinç düzeyi sistemin dışına az da olsa çıkabilmiş herkesin muhakeme edebileceği bir detaydır. Lakin bütün bu olanlar taraftarların “milli hassasiyet” sebebi ile yaptıklarının ötesine bakmamızı şart koşmaktadır.
Gerçekleşen ırkçı saldırı bu ülke ve devletinin tarihinden hortlamış ve belli bir anda da ortaya çıkmış bir sonuçtur. Bizim için öncelikli kaygı bu sonucu koşullayan nedenler zincirini ifşa etmek, ırkçılığın toplumun kılcal damarlarına nasıl sirayet ettiğini anlamak ve anlatmaktır. Resmî tarihin belirlediği normların etkisiyle çepere itilmiş, bu tarihin tekçiliğine serhildan geliştirmiş her halk kesimi devlet şiddetinin muhatabı olmuştur bu ülkede. Nedenler zincirinin ilk halkasını bu ülkenin asli değerleri olmalarına rağmen değersizleştirilen öteki halkların üstün ırk fantezisinin kurbanları olarak görülmeleri oluşturmaktadır. Heterojen çeşitliliğine rağmen tekçi ve asimilasyoncu bir tonun ülkede belirgin olması halkların yok sayılması ve katledilmesine yol açmıştır. Bundan ötürü ülkemiz tarihi bir anlamda ötekilerin vahşice yok edilmesi pahasına direnmesi ve var olması tarihidir de. Bu yüzden her şeye rağmen bugün de Amedsporluyuz diyen birileri var ve var olacak. Bu toprakları ötekiler aleyhine cehenneme çeviren nedenler zincirinin doğrudan siyasal olduğu ve kurumsal bir düzeyde realize olduğu çok açıktır öyleyse. Kuruluş ve kurtuluş aklını diğer halkların yok sayılmasına bağlamış bir politik tarihin sonuçları dün olduğu gibi bugün de ırkçılık ve faşizm olarak pratikleşiyor. Kendilerini bu ülkenin sahibi zanneden hakim unsurlar dışarıda tutulan toplumları dilediği gibi azarlamak, tartaklamak ve öldürmekte bir anormallik görmedikleri için, bu pedagoji ve söylemlerle inşa olan hakim milliyetin özneleri de aynı tutumları sergilemekte bir anormallik görmüyorlar. Bundandır ırkçılığın bu ülkenin tarihi gerçekliğine uygun bir şekilde kurumsallaşması şiddetin ve ırkçılığın toplumdan çok devlete ve onun işleyişine bağlı olduğunu gösterir. Şiddetin yukarıdan aşağıya rezonansı tam olarak böyle gerçekleşmektedir. Ki hatırlanırsa Amedspor’a yapılanlardan sonra Devlet Bahçeli Bursaspor taraftarlarının tutumlarını sahiplenmiş, her ülke vatandaşın aynı tavrı göstermesini vaaz etmiştir. Şimdi daha iyi anlaşılmış olacak ki bu topraklarda özgür bir demokrasi kültürünün gelişmemesi, halkların kendi öz kültürlerini yaşamakta zorluk çekmesi ve daha bir dolu sorunsal yumak devletin tarihi yanlış bir yerden kurgulaması ve sonuçları olarak görülmelidir.
Bu sorun ülkemize has olmayıp Ortadoğu halklarının genel sorunudur. Mezhepçilik ve ırkçılığın düzenli bir şekilde gündemde tutulduğu bir coğrafya olan Ortadoğu sahası, sömürge güçlerin oyun alanını korumak için istikrarlı bir şekilde ırkçılığı ve mezhepçiliği körüklediği bir coğrafya olması nedeniyle de ayrıca tartışılmalıdır. Evet ırkçı ve faşist saldırılara uğrayan halklar vardır ama bu kimin veyahut kimlerin işine gelmektedir? Bunu kurumsal bir düzeyde örgütleyen devletler neden halkların kardeşçe ve barış içinde yaşayacakları bir dünya istemezler? Ortadoğu için cevaplanması ve çözülmesi gereken temel hususlar bu soruların içinde gizlidir. Böyle bir coğrafyanın kader olmadığı, belli politik aktörlerin ve sistemlerin kasıtlı çabası sonucu bu hale geldiğini daha fazla tartışmalıyız öyleyse.
Demokratik bir coğrafya ve ülkede yaşamak için Amedspor şahsında gerçekleşen saldırılara karşı çıkmak bu ülkenin çarpık ve yanlış tarihine bir kez daha itiraz etmek demektir. Söylenecek ve analiz edilecek çokça detay bulunmakla birlikte seçim sath-ı mailine girdiğimiz şu günlerde ırkçılık ve faşizmden beslenen iktidarları def etmenin asli yolu barışçıl ve demokratik Türkiye’yi daha kalıcı bir şekilde kurmaktan geçmektedir. Ülkemiz toplumlarına karşı gerçekleştirmemiz gereken en acil görev tepeden tırnağa kurumsallaşmış devlet ırkçılığını bertaraf etmek, halkların beraberce sorunsuz yaşadığı bir coğrafya için mücadele etmektir. Yaklaşan seçimler bunu çokça kullanan bir iktidarın yenilgiye uğratılması için kritik bir aşama olarak görülmelidir. Çünkü gitmesi olası olan bir iktidarın en bildiği yöntem olan milliyetçi hamaset bu seçim sürecinde de işe koşulacak gibi görünmektedir. Amedspor’a yapılanlar bu icranın ilk provasıdır. Bundan ötürü halkların en güçlü şekilde temsil edileceği bir birleşik cephe en acil ihtiyaç olarak kendini örgütlemeyi beklemektedir. Yeni yaşamı yeşertmenin belki de en önemli eşiğindeyiz. AKP-MHP iktidarından kurtulmak bu eşiğin ilk basamağı.