Kürt sorununun çözümünü esas almayan hiçbir hareketin kalıcı başarı şansı yoktur. Kürtlerin oynadıkları rol, kendi kendilerine bahşettikleri bir rol ve misyon değil
Herdem Fırat
Türkiye’de 14 Mayıs’ta yapılacak olan seçim belki de cumhuriyet tarihinin en ilginç ve değişik seçimi olacak. Daha şimdiden kurulan ittifak ve dengelere bakıldığında bunun emareleri görünüyor.
Kendini Kürt milliyetçisi ve radikal İslam kimliği ile tanıtan Hüda-Par, Türk ırkçısı ve milliyetçisi MHP ile ittifak yapıyor.
Laik ve Kemalist CHP, İslamcı ve anti-Kemalist olan Saadet Partisi ile ittifak yapıyor. Saadet Partisi’nin binasına dev Atatürk posteri asılıyor.
Kendini sosyal demokrat olarak tanıtan Muharrem İnce, ırkçı ve faşist olan Ümit Özdağ ile seçim çalışmaları yürütüyor.
Tabii daha çok ilginçlikler var ama bu birkaç örnekle sanırım meramımızı anlatabildik.
Tüm bu ittifakların ortak özellikleri ise Kürt ve sol-sosyalist karşıtı-düşmanı olması. Bu ittifaklarda yer alan kimi partilerin Kürtlere ilişkin farklı yaklaşımları olsa da genel karakter daha çok ekonomik çıkar ağırlıklı olup siyasi pazarlıklar üzerine kurulmuş olmalarıdır. Daha da spesifik olan neden HDP karşıtı olmalarıdır. HDP’nin durduğu pozisyonu zayıflatmak ve önemsizleştirmek üzerine kurgulanmış olmalarıdır.
Bu tarihi seçime giderken bir de 3. Yol olarak kendini tanıtan Emek ve Özgürlük İttifakı var. Bu ittifakın içindeki en önemli parti ise HDP’dir. Her ne kadar gündemde kapatılma durumu olsa da gündemi belirleyen esas partidir. HDP üzerinden Kürtler için kimileri kilit tanımını yaparken kimileri de anahtar tanımı yapmaktadırlar. HDP her ne kadar bir Kürt partisi değilse de Kürtlerin en temel talepleri bu parti üzerinden gündemleştiği için de HDP’nin tutumu Kürtlerin tutumu olarak değerlendiriliyor.
HDP üzerinden yapılan değerlendirmelere bakıldığında Kürtler kilit midir yoksa anahtar mıdır sorularının cevaplarını doğru vermek için bir defa kilit ve anahtar kavramlarının ne anlamlar içerdiğini bilmek gerekir. Sonrasında bu sorunun cevabını vermek için Kürtlerin genel olarak durumlarını değerlendirmek gerekir.
Kilit, araç olarak bir şeyleri korumak, savunmak, muhafaza etmek için kullanılan bir alettir. Yani bir şeyleri tehlikeden korumak için kullanılan alettir. Soyut olarak anlamı ise bir olayı, durumu çözüme kavuşturmak için oynadığı rol itibariyle en önemli aktördür.
Anahtar ise muhafaza edilen korunan şeye ulaşmak için kullanılan alettir. Soyut anlamı ise kilit rol atfedilen aktörün sorunu çözme yöntemidir. Kilidin açılma biçimidir.
Kilit-anahtar, simbiyotik bir biçimde birbirini besleyen kavram ve araçlardır. Yani birbirinin alternatifi ya da yedeği değil tam tersine bir bütünün ayrı parçalarıdır. Kilit olmadan ne anahtar işe yarar ne de anahtar olmadan kilit işe yarar.
Kürtler yaklaşık 200 yıldır Ortadoğu siyasetinde gündemdedir. Kimilerine göre isyancı, kimilerine göre hegemon güçlerin işbirlikçileri-kuklaları, kimilerine göre din kardeşi, kimilerine göre yol-mücadele arkadaşı, kimilerine göre aşiretçi-dogmatik, kimilerine göre seküler-ilerici… Her ulusta olduğu gibi kuşkusuz Kürtlerde de bu tanımlamaların geliştirilmesinde rolleri olan kesimler var. Bu tanımlamalar çoğu sefer tanıtılanlardan bağımsız olarak yapılıyor. Bundan dolayı tanımlamalar katkı sunmak yerine perdeleyici görev görüyorlar.
Sosyolojik, siyasi ve tarihsel gelişmelerden kopuk olarak yapılan her değerlendirme hakikat-dışı kalmaya mahkumdur. Dogmatizmin de isyancılığın da hatta işbirlikçiliğin de sosyolojik-siyasi nedenleri vardır. Bunları doğru değerlendirmeden yapılan tanımlamalar da doğruyu yansıtmıyor. Zaten sorunun halen bu kadar uzun sürmesinin nedeni de çarpık ve hakikat-dışı değerlendirme ve bunların sonucunda geliştirilen tanımlamalardır.
Bu konular uzun değerlendirmeleri gerekli kılıyor. Bunlara pek girmeden sonuç olarak Kürtlerin şimdiki pozisyonlarına bakalım:
- Türkiye’de demokratik değişimin en temel dinamiği Kürtlerdir. Seçim ittifaklarının etkili olma politikalarının temelini Kürtlere yaklaşım oluşturuyor. Hem olumlu hem de olumsuz anlamda.
- Suriye’de özgürlükçü ve demokratik yönetimin yaşandığı tek yer Kürtlerin ağırlıkta olduğu Kürtlerin hakimiyetindeki bölgelerdir.
- Irak’ta şu anda Federe Yönetimin tüm yanlış ve eksikliklerine rağmen halen çözüm modeline en yakın bölge ve halk Kürdistan ve Kürt halkıdır.
- İran’da son gelişen eylemlerde de görüldüğü gibi özgürlük ve değişime öncülük eden Kürtlerdir. Kürt kadınlarıdır. Kürt Özgürlük Hareketi’nin kadın özgürlük mücadelesi JIN JIYAN AZADÎ sloganıyla Ortadoğu’dan başlayıp tüm dünyaya yayıldı. İran son dönemde en yakından tanıklık etti.
- Hem Ortadoğu’da hem de dünya genelinde şu anda devasa bir örgütleme ağına sahipler. Onlarca ülkede siyasette rol oynuyorlar. Her yerde anti-faşist ve ırkçılık karşısında mücadele eden siyasal-toplumsal mücadele geleneğinin yanında yer alıyorlar.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın önderlik ettiği Kürt Özgürlük Hareketi sadece kendisine değil tüm halklara, toplumlara yeni katkılar yaptı. Sosyolojik olarak ahlaki ve politik toplum paradigmasını geliştirdi. Siyasi olarak Demokratik Konfederalizm ve Demokratik Özerklik kavramlarını geliştirdi. Ulus modeli olarak Demokratik Ulus’u geliştirdi. Kadın mücadelesinde Jineolojî akademisi ve politik tutum olarak Jin Jiyan Azadî hakikatini geliştirdi.
Suriye’de iç savaş çıktığında birçok kesim Kürtleri tarafsız kalmakla Esed rejimine destek vermekle suçladılar. Kürtlerin izlediği 3. Yol siyasetine her taraftan saldırı oldu. Bir taraftan muhalifler, bir taraftan bölge devletleri, bir taraftan rejim fırsat bulduğunda saldırdılar. DAİŞ Kobanê’ye saldırdığında herkes kentin düşmesini dört gözle bekledi. Ama direniş karşısında birçok kesim tutumlarını değiştirmek zorunda kaldılar. 3. Yol’u küçümseyenler durumun öyle olmadığını gördü. Ancak özgürlük ve demokrasi karşıtları o günden bu güne saldırılarına devam ediyorlar. Saldıran güçlerin son durumlarını değerlendirirsek:
* Türkiye büyük bir iç kriz yaşıyor. İktidar Kürt halkının demokratik haklarını elinden almak için ülkeyi kocaman bir zindana dönüştürdü. Ekonomik olarak Kürtlerle savaşı üst boyuta çıkardığından dolayı bürokraside yolsuzlukların önü sonuna kadar açılırken askeri ekipman yetiştirmek için sonsuz bütçe harcaması yapılıyor.
* İran, son eylemlerle derinden sarsıldı. Ekonomik ve siyasi olarak can çekişiyor. Dünya kamuoyundan gittikçe izole olan bir duruma düştü.
* Suriye, halen Kürtleri kabul edip etmemek arasında gidip geliyor. Demokratik Özerk Yönetim ile demokratik ve eşit müzakere-diyalog zeminine gelmediği için halen dış saldırılara karşı olabildiğince açık haldedir.
* DAİŞ her yerde kara listeye alınmış ve eylem gücünü büyük oranda yitirmiş durumda.
* ÖSO kalıntıları çeteleşerek her yerde başa bela olmuş durumdalar.
* Kendini Kürt muhalefeti olarak tanıtan ENKS ise içler acısı durumda. Toplumsal olarak vaad edecek hiçbir şeyleri kalmamış. ENKS’nin güç ve destek aldığı taraflar da bu süreçte ayakta kalmak için bölge işgalci devletlere ve hegemon güçlere yaslanmayı seçtiler.
Geriye çözüm modeli olarak dünya siyasetinde konuşulan Demokratik Özerklik modeli ve çağın direnişi kaldı. Sadece direnmekle kalmayıp çözüm yolunu da gösterdiler.
Sonuç bağlamında Kürtlerin pozisyonuna bakıldığında anahtar ve kilit rolünü aynı anda oynadıkları görülüyor. Bir yandan insanlığın temel değerlerini kilitleyerek koruma altına alıyorlar, diğer yandan tıkanan sorunlara çözümleyici yöntemler geliştirerek anahtar rolü oynuyorlar.
Kürtler özgürlük mücadeleleri sonucunda hem siyasal hem de fikri değişim dönüşüm sağladılar ve bunu aynı zamanda tarihe mal ettiler. Öğrendiklerini, yaşadıklarını diğer halklarla da paylaştılar. Birlikte yaşamanın yolunu buldular. Geliştirdikleri çatı örgütlemelerle (HDK, DTK, QSD, Kuzey-Batı Suriye Özerk Meclisi vb.) farklı ulus ve inançların bir arada yaşama modelini geliştirdiler. Tüm bunlara bakıldığında Kürtlerin kilit-anahtar konumu daha iyi anlaşılıyor.
Geçen gün Arap sanatçıların kocaman bir orkestra eşliğinde seslendirdikleri bir şarkı yayınlandı. Şarkı PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerine söylenmişti. Onlarca Arap şarkıcının Kürt bir önder için kendi dillerinde bir şarkı seslendirmeleri basit bir olay değil. Daha önce de halklar kendi dillerinde şarkı seslendirmişlerdi. Ancak bu boyutta değildi. Onlarca dilde bir öndere şarkı söylemek normal bir durum değil. Bu durum Kürtlerin diğer halklarla geliştirdiği ilişkinin sonucudur.
Kürtler verdikleri mücadele sonucunda çok önemli bir rol ve misyonun sahibi oldular. Kürt sorununun çözümünü esas almayan hiçbir hareketin kalıcı başarı şansı yoktur. Kürtlerin oynadıkları rol, kendi kendilerine bahşettikleri bir rol ve misyon değil. Üstlendikleri mücadele sonucunda tarihin yüklediği bir rol ve misyondur. Bu rol ve misyon bir avantaj olduğu kadar dezavantajdır da. Üstlendikleri sorumluluktan dolayı en çok saldırının hedefi de oluyorlar. Devletler bazında ve devlet içi oluşan ittifaklar bazında Kürtlerin bu kadar hedef olmasının nedeni kilit-anahtar rolünü birlikte üstlenmeleridir.
Not: Kürtlerden kasıt mevcut düzenin karşısında mücadele eden, sistemle sorunu olan Kürtlerdir. Yoksa Kürt olup bizzat statükonun devamından yana olan, saldırı yapan devletlerin iktidarı ile birlikte hareket eden Kürtler de var.