İsrail ve İspanya’dan arama-kurtarma çalışmalarına katılan ekipler, ‘devletin organize olmamasının felaketin boyutunu büyüttüğü’ söylerek, ‘Halk dayanışması takdire şayandı’ dedi
Mereş merkezli 6 Şubat’ta yaşanan depremler sonrası dünyanın dört bir yanından arama ve kurtarma ekipleri bölgeye gitti. Ekipler, enkaz kaldırma ve sağlık faaliyetlerine kadar birçok çalışmada yer aldı. Depremzedelerin yardımına koşan IsraAID (İsrail Uluslararası İnsani Yardım Forumu) ve Uluslararası Doğal Afet Kurtarma Grubu (İspanya-USAR) üyeleri, karşı karşıya kaldıkları tabloyu ve öne çıkan ihtiyaçlara dair konuştu.
‘Yeniden inşa halk dayanışması ile gerçekleşecek’
USAR personellerinden Juan Rama, 15 personel ve 2 canlı algılama köpeğiyle 8 Şubat’ta bölgeye geldiklerini, Dîlok’un (Antep) Nurdağı ve İslahiye ilçeleri ile Hatay’ın Kırıkhan ilçelerinde çalıştıklarını aktardı.
Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan Rama, “Felaketin ölçeği çok büyüktü. Felaketten etkilenen tüm insanların, yaşadıkları trajediye rağmen büyük bir güç ve dayanıklılık sergilediklerini gözlemledik. İnsanlar yiyecek ve barınak konusunda birbirlerine yardım ettiler. Ayrıca bize sıcak yiyecek ve içecekler sunarak yardımcı oldular. Halkın dayanışması takdire şayandı. Felaketten etkilenen bölgelerin yeniden inşasının da halk dayanışmasıyla gerçekleşeceğine inanıyoruz” diye konuştu.
‘Devletin organize olmaması felaketin boyutunu büyüttü’
İsrail merkezli bir sivil toplum kuruluşu olan IsraAID ekibinin sözcülüğünü yapan Shachar May ise, 8 kişilik ekiple ikinci depremden yaklaşık 36 saat sonra Dîlok’a ulaştıklarını aktardı. Büyük bir felaketle karşılaştıklarını ifade eden May, “İlk birkaç gün Maraş’ta çalıştık. Temiz su, psikososyal destek, lojistik yardım ve malzeme sağlama gibi şeylere odaklanarak, yardımda bulunduk. Maraş’ta geçirdiğimiz birkaç gün kaldıktan sonra Adana’ya gittik. Hatay’da, Maraş’ta, Antep’te ve Osmaniye’de çalıştık” diye konuştu.
Devletin organize bir çalışma yürütememesi sonucu felaketin boyutunun büyüdüğüne dikkati çeken May, “Şahit olduğum en vahim durumlardan biri buydu. Isı ve elektrik olmadan çok soğuk olan havada bekleyen insanlar vardı. Her zaman temiz su veya yiyeceğe erişim sıkıntısı vardı. Sık sık insanların ısınmak için çabaladıklarını, ateşlerini yaktıklarını ve aile üyelerinin sağ çıkıp çıkamayacaklarını görmek için arama-kurtarma alanlarının yanında bütün gece beklediklerini gördüm. Hem fiziksel hem de duygusal olarak çok zor bir durumdu. Şahsen ben hiç böyle bir şey görmedim. Aynı zamanda, insanların birbirlerini desteklemek için bir araya gelmelerinden oldukça etkilendim. Aile üyelerini yeni kaybetmiş insanlar bizim için tercüme yapmaya gönüllü oluyorlardı” şeklinde konuştu.
İnsanlar arasındaki dayanışmadan etkilendiği ve heyecanlandığını ifade eden May, “Nereye baksam insanlar bir araya geliyor, verecekleri ne varsa veriyorlar. İstanbul’dan gelen bir gönüllüyle bir gün geçirdiğimi hatırlıyorum ve karavanını alıp gelmiş. Günlerce o karavanla dolaşarak, uzaktaki insanlara ulaşmaya, ihtiyacı olan insanları bulmaya ve onlara yardım ulaştırmaya çalışarak geçirdi. Böyle insanlara ihtiyacımız var” diye kaydetti.
‘İnanılmaz etkilendim’
May, Mereş’teki bir anısına da değinerek, şunları söyledi: “Bölgede yürümeye başladığımızda bizimle konuşan ilk kişi genç bir çocuktu. Sanırım 19 yaşlarında bir öğrenciydi. Kendi aramızda birbirimizle konuştuğumuzu duydu. Hemen yanımıza geldi ve bizimle İngilizce konuşmaya başladı. ‘Ben üniversite öğrencisiyim, çeviri okuyorum. Herhangi bir konuda yardıma ihtiyacınız varsa, bir şeyi bulmak için yardıma ihtiyacınız varsa, lütfen bana bildirin’ dedi. Bina çöktüğünde iki kardeşini, teyzesini, amcasını ve iki yeğenini kaybettiğini söyledi. Bize bunu anlatırken elinde bir kase çorba tutuyordu ve durdu. Çorbasına baktı sonra bana uzattı. ‘Özür dilerim, aç mısın, ister misin?’ dedi. Bundan inanılmaz derecede çok etkilendim.”
‘Suya erişim sağlanmalı’
May, depremzedelerin ihtiyaçlarına da işaret ederek, şöyle devam etti: “Bölgede hijyen malzemelerine odaklanmak gerekir. Kişisel hijyeni sağlamak çok zordu ve bu da hastalık ve salgın gibi ikincil krizlere yol açabilir. 600’den fazla aileye hijyen kiti dağıttık, büyük çadırlar dağıttık, uyku tulumları dağıttık. Müdahalemizin bir sonraki aşamasında psikolojik desteğe geçmeliyiz. İnsanların daha güçlü olmalarına ve kendi öz bakımlarını sürdürmelerine yardım ederek, kriz sırasında tükenmişliği önlemelerine yardımcı olmak gerekir. Ayrıca geçici barınaklarda temiz suya erişim sağlanmalıdır. İnsanların temiz içme suyuna erişimi olduğundan emin olmak gerekir.”
HABER MERKEZİ