“Hikayelerini bilmediklerimizdir en çok düşman olduklarımız…” der Slavoj Zizek
Her seçimden önce iktidar Amed’e gider ve Kürt sorununun çözümüne dair vereceği mesajları Amed üzerinden tüm Kürtlere duyurmaya çalışırdı. Amed’in Kürtler açısından payitaht olduğunu iyi bilen Türk medyası genelde bu ziyareti günler kala şişirip dururdu.
Kürt halkına anlatacak hikayesi kalmayan AKP/MHP iktidarı yine seçimlerden önce Amed üzerinden Kürtlere bir mesaj verdi ama bu sefer kadim kente giderek değil, bir futbol takımı olan Amedspor üzerinden…
Kürt halkı için Beyaz Toros’un ve Yeşil’in ne anlama geldiğini yeni başlayanlar için anlatmakta fayda var.
Gladyo ürünü bir parti olan MHP’nin şefi Bahçeli’nin savunduğu ve selamladığı şey elbette ki Bursaspor taraftarı değil bizzat Yeşil ve Kürt devrimcilerini kaçırıp öldürmek için ona tahsis edilen Beyaz Toros’tu. Ne de olsa Kürtlere bu mesajı veren de onun ortağı olduğu iktidardı.
90’lı yılların ilkyarısında, toplum nezdinde siyasi önder kabul edilen Kürt siyasetçileri, gazetecileri, yazarları ve hak savunucuları katledilmeye başlandı.
Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Birimi adıyla bilinen JİTEM, Albay Arif Doğan tarafından kuruldu. Devletin yürüttüğü özel harp konsepti çerçevesinde kurduğu gizli savaş örgütlerinden birisi olan JİTEM’in varlığı neredeyse hiçbir zaman devlet tarafından kabullenilmedi. PKK’nin kitle desteğini kesmek için her yolu mubah sayan bir yapılanmaydı JİTEM.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte NATO üyesi ülkelerdeki Gladyo tarzı örgütler dağıtılmasına rağmen Türkiye’de Özel Harp Dairesi güçlendirildi ve temel hedefi Kürtler oldu.
JİTEM oluşturulurken Özel Harp Dairesi’nin yapısı örnek alındı. Her ne kadar JİTEM bir istihbarat örgütü olarak kurulsa da operasyon yapma yetkisi vardı. Sadece Jandarma Genel Komutanı bu ekiplere hesap sorabilme yetkisine sahipti. JİTEM’in kurulmasıyla birlikte Kurdistan ve Türkiye’de faili meçhul cinayetler başladı.
Beyaz Toros marka araçlar JİTEM adıyla bilinen İstihbarat mensupları tarafından kullanılıyordu.
JİTEM’in temel hedefi PKK ile ilişkisi olduğu iddia edilen kişilerdi. “Komutan çağırıyor, karakolda ifaden alınacak, götürüp hemen geri getireceğiz” denilerek Beyaz Toroslarla binlerce kişi kaçırılıp ağır işkencelere maruz bırakıldı ve enselerine sıkılan tek kurşunla yargısız infaz edildi.
Kaçırılan hiç kimseye nereye, neden götürüldükleri söylenmedi. Yaka paça tutulup bu araçlara alındılar. Daha sonra öldürmeme karşılığında kaçırdıkları kişilerin ailelerinden para almaya başladılar.
JİTEM’e alınan personellerin büyük bir bölümü hayatlarının bir döneminde Kuzey Kıbrıs’ta görev yapanlardan oluşuyordu. JİTEM içerisinde Cem Ersever, Veli Küçük, Arif Doğan ve Mete Sayar gibi isimler üst düzey görevler üslendiler.
Yeşil kod adıyla bilinen Mahmut Yıldırım bir dönem MİT, bir dönem JİTEM’de görev almış bir istihbaratçıydı. 1974 yılında ‘Kıbrıs Barış Harekâtı’na katılan ve sonrasında MİT’in bünyesinde çalışmaya başlayan Yeşil, operasyonlarda PKK’li gibi giyindiğinden ayırt edilebilmek için yeşil fular takmaya başladı. Bu nedenle de “Yeşil” kod adıyla tanındı. Hakkında birçok iddia bulunan Yeşil’in her ne kadar öldüğü söylense de şu an yaşayıp yaşamadığı konusunda net bir bilgi bulunmuyor.
Yeşil, Musa Anter başta olmak üzere çok sayıda faili meçhul cinayetin tetikçiliğini yaptı ve binlerce masum Kürt gencini vahşi yöntemlerle hiçbir kural tanımadan katletti.
JİTEM tetikçi olarak yalnızca kendi mensuplarını kullanmadı. Korucular, itirafçılar hiçbir yasal engel tanımadan tam bir cezasızlık zırhıyla kuşatıldı. Kürt gençlerini öldürmek onlar için son derece yasal ve temel vatandaşlık görevi oldu!
Günümüzde HÜDA-PAR adıyla bilinen ve Cumhur İttifakı’na dahil olan Hizbullah da tıpkı JİTEM gibi birçok kişinin kaçırılması ve işkenceyle infaz edilmesinde devlet tarafından kullanıldı. JİTEM’in kurucusu Arif Doğan, 17 Ocak 2011’de Ergenekon davaları kapsamında mahkemede ifade verirken; Hizbullah’ı, PKK ile savaşması için kendisinin kurduğunu itiraf etti.
İşin aslı JİTEM’i, Yeşil’i ve Beyaz Torosları bir yazıda anlatmaya çalışmak kolay değil. Adı her türlü pisliğe bulaşmış olan bu yapının Kürtlere reva gördüğü tek şey ölümdü. Bunun için de ellerinden gelen her şeyi ağababalarından aldıkları emirler doğrultusunda yaptılar ama başaramadılar.