AYM HDP’nin el koyduğu banka hesabını serbest bıraktı. Buna karşılık HDP’nin “sözlü savunma” için istediği üç aylık süreyi vermedi. Bir ay sonra HDP sözlü savunma yapacak.
Akla AYM’nin “bir ileri adım” atıp, “iki geri adım” atma ihtimali geliyor. AYM, HDP’nin sözlü savunmasını alıp, partiyi seçim öncesinde kapatmayı mı planlıyor?
Olabilir.
Seçim öncesinde bu gibi ihtimalleri hesaba katmak ve ona göre gereken bütün önlemleri almak şarttır.
“İhtimaller ve Gereken önlemler” dediğimiz zaman bunun kapsamı son derecede geniştir. HDP kapatma durumunda anladığımıza göre “gereken önlemleri” almış bulunuyor. Kürdistanlı seçmen alternatifsiz kalmayacaktır.
Bu “gerekli önlem” önlemler arasında en kolayıdır. O halde hangi yeltenişlere nasıl önlemler almak gerektiğiyle ilgili soruları soralım ve yanıtlamaya çalışalım:
AKP iktidarının etrafı kuşatılıyor. Tıpkı banka soygununa kalkışan çetenin etrafı polis tarafından kuşatıldığı gibi. Bu durumda çetenin ne yapacağını polisiye filmlerinde görmüşünüzdür. Çete bankadaki müşteri ve memurları rehin alır. Karşılığında bir araba ister ve kaçmaya çalışır.
Vatandaşı polisiyle, ordusuyla ve MİT’iyle şu anda rehin alan Erdoğan benzer bir yola başvurabilir: Kılıçdaroğlu’na “seçmeni al, beni bırak, hesap sorma” diyebilir.
Böyle bir pazarlığa ne diyeceğiz? Seçimi kazasız, belasız atlatmak için bu pazarlığa “itiraz” etsek bile, elbette oyun bozanlık etmeyeceğiz. Sistem siyasetinde herkes birbirinin akrabasıdır. Aralarında kan davası olsa bile, araya devlet baba girer, barışırlar. İyisi mi biz bu ihtimali düşünmeli ve mitinglerimizde “hesap vereceksiniz” sloganıyla önlemimizi almalıyız.
Ama bu kadar kolay önlem alınacak işler yok. İhtimaller ürkütücü. İlk akla gelen Haziran-Kasım arası. Ülke kana bulandı. Yine olabilir. Alınacak önlem çok açık: Kan dökülmeden “dökülebileceğini” ve bunun failinin de Erdoğan olacağını peşinen açıklamak. Bu caydırıcı olabilir.
Ama cepte başka ihtimaller var: En basiti seçimin 14 Mayıs’ta olacağı Resmi Gazete’de yayınlanmakla birlikte, YSK “seçim bu tarihe yetişemez, bir yıl sonra ancak yapılabilir” derse önlemimiz ne olacak?
Bu durumda Erdoğan timsah gözyaşları dökecek, YSK’ye sitemler yağdıracak, sanki seçimi çok istiyormuş gibi yapacak. Biz ne yapacağız?
Tuhaf gelecek ama, Erdoğan’a derhal destek vermeliyiz. YSK’nin Anayasayı çiğnediğini söyleyerek, Erdoğan’a YSK ile ilgili Anayasa maddesini değiştirme önerisinde bulunmalıyız. “Seçim istiyorsan YSK’yi saf dışı bırakalım, bunu kabul etmezsen, seçimi sen ertelettin” demeliyiz. Bu komployu “YSK eliyle, ancak savaş durumunda ertelenebilecek seçimi” durduk yere ertelediği için Erdoğan’ın ‘sivil darbesi’ olarak nitelemeliyiz.
Başka? Sivil darbeye karşı ne yapmalıyız? Muhalefet olarak, derhal “ya Erdoğan ve hempası istifa eder ya da biz Meclis’ten çekiliriz” demeliyiz. Alanları milyonlarla doldurmalıyız. İşçileri genel greve, öğrencileri boykota çağırmalıyız. Belediyeler olarak hizmetleri durdurmalıyız. Erken seçime bu yolla gitmeliyiz.
YSK deyip geçmeyin. Seçimi ertelemeye kalkmayabilir. Ama seçim günü ve gecesi yapacakları var.
Sandık güvenliğini sağlamak için gereken bütün önlemleri aldığımızı varsayalım. “Islak imzalı” tutanakları canımız pahasına merkezimize ilettiğimizi düşünelim. YSK, bütün bu tutanaklara aldırmaksızın, yüzde otuz oy alan Erdoğan’ın “kazandığını” ilan ederse ne yapacağız? Buna karşı nasıl bir önlem alacağız?
Bunu yaparsa bu “sivil darbenin” Allah’ı olur. O halde bu ihtimali düşünmeli ve önlem almalıyız.
Önlem nedir? Sandıklar açılır açılmaz, bu ihtimale karşı Ankara’da YSK’nin, bütün şehirlerde İl ve İlçe Seçim Kurulu binalarının etrafında milyonları toplamak. Bir yerde değil, her yerde. Bunu Soylu’nun ve Akar’ın silahlı gücü dağıtamaz. Demek ki, “sivil darbe” barışçı halk direnişiyle püskürtebilir. Ama buna şimdiden hazırlanırsak.
“Bir ihtimal daha var; o da ölmek mi dersin”. Evet “ölmek”. Daha şimdiden suikastlerden söz ediliyor. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı, Kılıçdaroğlu’a bir mafya grubunun suikast hazırlığı içinde olduğunu açıkladı. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel bunu doğruladı. Hatta Kılıçdaroğlu’nun da benzer istihbarata sahip olduğunu söyledi. Bir başlarsa suikastler Kılıçdaroğlu ile kalmaz.
Olur mu? Elbette bu da bir ihtimaldir. Bu ihtimale karşı CHP ve HDP gereken koruma önlemleri alır. Ama devlet destekli suikaste teknik önlemle çare bulunamaz. Keskin nişancılar var ve hatta içeriye sızan potansiyel suikastçiler bile var.
Önlem nedir?
Önlem, böyle bir kanlı adım atıldığında, CHP’li, Altılı Masalı, HDP’li seçmenlerin “ayaklanmasıdır.”
“Kılıçdaroğlu’nun, muhaliflerin canına kıyarsanız ayaklanırız” diye şimdiden konuştuğunuzda suikastçıları caydırırsınız.
İhtimalleri sıraladım. Önlemlerini dilimin döndüğü kadarıyla anlattım.
Ama belki başka ihtimaller de vardır. Mesela Erdoğan’a “öldürmeyecek” şekilde bir suikast de olabilir. O anda seçim meçim kalmaz, OHAL ilan edilir.
Bir başka ihtimal de akla gelebilir: Akar ve Fidan, muhalefetin kazanacağını anlar anlamaz, bir karışıklık yaratabilir ve “vatan elden gidiyor” diyerek darbe yapabilir.
Bu iki ihtimali şimdiden dillendirmek, her iki ihtimali şimdiden önleyecek en iyi yoldur. Önlenemezse? “Meşruiyetini yitirmiş bir iktidara karşı direnme hakkını” tanıyan uluslararası beyannamelerin gereğini yerine getiririz.
“Bu yazdıklarımı anlatırsak halk korkmaz mı?” Korkabilir. Ama korkunun ecele faydası yoktur. İhtimallere şimdiden hazırlanmayan halk, o ihtimaller gerçek olduğunda asıl o zaman korkar, ödü patlar, teslim olur.
Şunu bilelim: Korkulacak olanı başa gelmeden anlatırsanız, halk her anlattığınızda korka korka, korkuyu yenecektir.
Korkutucu ihtimallere en büyük hazırlık, halkın korkuyu yenmesidir.
“Korkma sönmez” diyorsunuz ya, demeye devam edin.