Avrupa Parlamentosu’nda 17’ncisi düzenlenen Uluslararası Kürt Konferansı’nda ‘Avrupa Birliği ve Kürtler’ başlığı altında gerçekleşen oturumda, PKK’nin eylemsizlik kararının değerlendirilmesi gerektiği belirtildi
Avrupa Parlamentosu’nda (AP) Kürtler, Avrupa Birliği, Ortadoğu ve Türkiye üzerine tartışmaların yürütüldüğü konferans, 8 Mart günü başladı.
İkinci ve son günün ilk oturumlarında Kuzey ve Doğu Suriye’deki durum ile Türkiye’nin kimyasal silahlar ve dronlarla düzenlediği saldırılar ele alındı.
Öğleden sonra saat 15.00’da başlayan ilk oturumda “AB ve Kürtler” başlığı altında özellikle beklentiler ve seçenekler üzerine sunumlar yapıldı.
Bu oturumu konferansın organizatörlerinden EUTCC Yönetim Kurulu üyesi Hollandalı akademisyen Joost Jongerden yönetti.
Kürtlerin Avrupa’dan beklentilerini Kürdistan Ulusal Kongresi Dış İlişkiler Sözcüsü Nilüfer Koç değerlendirdi.
“Türkiye vaatlerini yerine getirmiyor, AB’ye katılım kriterlerine uymuyor, NATO üyeliği kriterlerine uyumuyor” diyen Koç, “Türkiye’yi komşu ülkeler için sorun üreten bir ülke olarak görüyoruz” derken, uluslararası toplumun işgale gözlerini yumduğunu vurguladı.
Seçimlere de değinen Koç, “Türkiye’nin kaderini belirleyecek olan seçimlerdir. Demokrasiye mi otokrasiye mi geçecek” şeklinde konuştu. Koç, “Erdoğan’la mı devam edeceğiz, alternatifiyle mi? (AB’nin) Türkiye’nin demokratikleşmesi için bu fırsatın kullanılması lazım. Bu çerçevede bence PKK’nin tüm askeri eylemlerini durdurması bence tarihi bir fırsat. Avrupa Parlamentosu anahtar rol oynayabilir” ifadelerini kullandı.
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi de hatırlatan Koç, “Kürt tarafı olarak İmralı’da iki yıldır ne olup bittiğini bilmiyoruz. Derhal bağımsız bir hekim heyeti gitmeli” dedi.
‘Terör listesi zulmün maskesi haline geldi’
PKK’nin konulduğu “terör listelerini” Demokrasi ve Uluslararası Hukuk Derneği (MAF-DAD) adına Mahmut Şakar değerlendirdi. Şakar, “PKK’nin terör listesinde olması tüm Kurdistanlıların pozisyonunu ve kaderini belirleyecek stratejik bir önem kazanıyor” dedi.
Listeden dolayı binlerce, on binlerce kişinin mağdur olduğunu belirten Şakar, Kürtlere yönelik kriminalizasyon politikasının 1980’li yılların ortasında Olof Palme’nin öldürülmesi ile başladığını anlattı. Şakar, bu siyaseti daha sonra Almanya’nın devraldığını ve son derece yoğun baskı ve tutuklamalara yöneldiğini dile getirirken, 11 Eylül 2001 saldırısından sonra AB’nin de terör listesi oluşturduğunu hatırlattı.
Türk devletinin Kürtlere karşı işlediği her şeyi “liste” ile meşrulaştırdığını belirten Şakar, “Terör söylemi, tüm zulmün, şiddetin, katliamların bir maskesi haline gelmiş durumda. Efrîn’den Türkiye’ye tek çakıl taşı atılmadı ama bugün cihadistlere teslim edildi” dedi.
Hukuksal mücadeleyi verdiklerini ancak bu meselenin siyasi ve stratejik olduğunu dile getiren Şakar, şöyle konuştu: “Avrupa Konseyi, bizim kendi kaderini tayin hakkına ilişkin yaptığımız başvuruya yanıtta, ‘Türkiye’de Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı olduğuna dair bir konsensüsümüz yoktur’. Avrupa Birliği’nin Kürtlere yaklaşımı bu. Türkiye’nin insafına bırakılmış 40 milyon insandan bahsediyoruz. Uluslararası hukuka göre bizi ‘halk’ olarak kabul etmiyorlar.”
23 Aralık 2022’de Paris’teki Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’ne düzenlenen silahlı saldırıyı CDK-F Dış İlişkiler Sözcüsü Berivan Fırat değerlendirdi.
Fırat da “PKK’nin kesinlikle terör listesinden çıkarılması gerekiyor” dedi. Paris’teki katliamı hatırlatan Fırat, bu katliamın “ırkçı saik”le gerçekleştiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını söyledi.
‘AB ikiyüzlü’
“Avrupa ve Kürt sorunu: Çelişkiler ve seçenekler” başlığı altında bir sunum yapan Danimarkalı Yeşiller’den AP üyesi Nikolaj Villumsen, “Putin Ukrayna’yı işgal ettiğinde hemen uluslararası hukukum ihlalini kınadık ama Erdoğan ve Kürtler söz konusu olduğunda AB maalesef susmayı tercih ediyor” dedi.
Kimyasal silahların kullanılmasına da değinen Villumsen, “Bu kesinlikle soruşturmaya konu olmalı. Ancak Avrupa Birliği politikası, Kürt konusu söz konusu olduğunda gerçekten endişe verici oluyor” diye konuştu.
Avrupa Birliği’ne bu konularda yaptıkları çağrılara da yanıt alamadıklarını dile getiren Villumsen, “Gerçekten de çifte standart var. İkiyüzlülük söz konusu. İnandırıcılığımız açısından büyük bir sorun oluşturmaktadır” şeklinde konuştu.
Seçimlere de işaret eden Villumsen, “Türkiye’deki demokratik muhalefeti kesinlikle desteklememiz gerekiyor” derken, Erdoğan’a baskının arttırılması gerektiğini kaydetti. Villumsen, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın da serbest bırakılması gerektiğinin altını çizdi.
‘HDP’yi sistem dışına itmek vahim bir siyasi hatadır’
AP Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sánchez Amor, HDP hakkındaki kapatma davasına dikkat çekerek, “HDP’yi sistem dışına itmek vahim bir siyasi hatadır” dedi.
Konferansın ikinci gününde öğleden sonra başlayan oturuma katılan Amor, konferansın programında yer almıyordu. Amor, Türkiye ile uzun yıllardır ilişkisinin olduğunu söyleyerek AB üyeliği konusunda yaşanan sorunlara dikkat çekti.
Daimi raportör, “Türkiye’nin ilerleme kaydetmemesi, benim raporlarımda en fazla altını çizdiğim konulardan biri. Aday bir ülke ama katılım süreci fiilen durmuş durumda. Raporda ilerleme eksikliğinden bahsediyoruz. Diğer otoriter ülkelerden farklı olarak, Türkiye’de demokratik standartlarda gerileme var. Katılım süreci de ilerlemiyor. Bunun temel sebebi demokratik reformlarda ilerleme için siyasi iradenin olmamasıdır” şeklinde konuştu.
HDP’yi de incelediğini dile getiren Amor, “HDP ile sürekli olarak temas halindeyim” ifadelerini kullanırken, kayyumların kabul edilemez olduğunu ve bu süreci takip ettiklerini söyledi. Amor, “Ben her zaman HDP’li dostlarımla iletişim kuruyorum. HDP’yi siyasi sistemin dışına itmek sadece hukuksuz ve adaletsiz değil, aynı zamanda çok vahim siyasi bir hatadır. HDP şiddetin önünün kesilmesinde de temel bir oyuncudur (…) Netice itibarıyla Kürt kökenli Türkiye yurttaşların ve HDP’nin de haklarını savunmaya devam edeceğim” dedi.
AP’de Kürt Konferansı: İlham Ehmed’den uluslararası kamuoyuna eleştiri
Kaynak: ANF