AP’de düzenlenen Uluslararası Kürt Konferansı’da konuşan Demokratik Suriye Meclisi Yönetim Kurulu Eşbaşkanı İlham Ehmed, Özerk Yönetim’in tanınması gerektiğini belirterek, Türkiye’nin saldırılarına karşı uluslararası kurumların tutum almamasını eleştirdi
Her yıl Avrupa Parlamentosu’nda (AP) düzenlenen 17’nci Uluslararası Kürt Konferansı bu yıl “Avrupa Birliği, Türkiye, Ortadoğu ve Kürtler” ana başlığı altında yapıldı. Dün başlayan konferansın ilk oturumunda, Kuzey ve Doğu Suriye konuşulurken, bugün de Kürt konferansına devam edildi.
“Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi: Çıkarların Çapraz Ateşinde” başlıklı oturumun moderatörlüğünü Almanya’dan gazeteci Ezo Özer yaparken, ilk konuşmayı konferansa çevrimiçi bağlanan Avrupa Parlamentosu’nda Sosyalistler ve Demokratlar (SD) Üyesi Andreas Schieder yaptı.
İlkelere bağlı bir yönetim şekli oluşturulmalı
Aynı zamanda AP Kürt Dostluk Grubu’nun üyesi olan Andreas, Rojava’ya birçok kez gittiğini dile getirerek, ilkelere bağlı bir yönetim şeklinin oluşturulma çabasını gördüklerini ifade etti. Andreas, kadınların örgütlenmesinin çok güçlü olduğunu belirterek, “Türkiye tarafından sürekli saldırılar, düzenli olarak sivil kayıplara yol açıyor” dedi.
Depremde de Rojava’ya yardımların Türkiye ve Şam hükümetinin engellemeleri nedeniyle dağıtılamadığını belirten Andreas, uluslarası kurumlara çözüm bulma çağrısında bulundu.
Depremde bile rejimle ilk temas kuruldu
Demokratik Suriye Meclisi (DSM) Yönetim Kurulu Eşbaşkanı İlham Ehmed ise, Kürtçe yaptığı konuşmada, Suriye’nin demokrasi ve özgürlüklere en fazla ihtiyaç duyulan bölgelerden biri olduğunu ifade etti. İlham Ehmed, gelinen süreç itibariyle depremden sonra uluslarası kurumların kendilerini görmezden gelerek doğrudan rejim ile temas kurduğunu ifade ederek, “Böyle bir tabloda uluslararası toplumun Suriye rejimini muhatap alması, kabul edilemez bir şey” dedi.
Uluslarası kurumlar Türkiye’yi kabul etti
Suriye’de alternatif olmadığı öne sürülebilir ama “bu yanlış bir algıdır” diyen İlham Ehmed, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni örnek gösterdi. İlham Ehmed, Ukrayna’daki savaşla birlikte Suriye’deki savaşın öncelik olmaktan çıktığını söylerken, “Bütün dünyayı DAİŞ’e karşı savunmalarına rağmen, unutuldular” dedi.
Türkiye’nin saldırılarında kaybedilen komutan sayısının DAİŞ’le mücadeleden daha fazla olduğuna dikkat çeken İlham Ehmed, “Uluslararası toplum sessizliğini koruyor. Türk hassasiyetlerinden bahsediliyor. PKK’nin bölgedeki varlığından söz ediliyor. Bu Türkiye’nin istismar ettiği bir mazeret. Uluslararası toplum sessizliği ile Türkiye’nin mesnetsiz iddialarını kabul etmiş oluyor” şeklinde konuştu.
Özerk Yönetim tanınmalı
Rojava halkının geleceği için mücadele ettiğini söyleyen İlham Ehmed, AB’ye saldırılara karşı tutum alma çağrısında bulundu. Özerk yönetimin tanınması ve barışçıl çözüm için uluslararası toplumun Türkiye’ye baskı uygulaması gerektiğini dile getiren İlham Ehmed, batılı ülkelerin tıbbi malzemeler gibi en temel gereksinimler konusunda da Kuzey ve Doğu Suriye’ye destek vermediğini belirtti.
İlham Ehmed, bir soru üzerine Kürt sorununun çözümü için “garantörlere” ihtiyaç olduğunu ve PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın da bunun bir tarafı olması gerektiğini söyledi.
Türkiye’ye tahammül kalmadı
Avusturya’dan AP Sosyalistler ve Demokratlar Grubu üyesi Theresa Bielowski de, Türkiye’nin saldırgan tutumunu bildiklerini ifade ederken, genel olarak yaşanan tüm sorunlar karşısında “İnsanların artık tahammüllerinin kalmadığını da biliyoruz” dedi.
Kimyasal silah denetçisi Aken: Hortumla bir tünelik girişinde ne işleri var?
Konferansta konuşan kimyasal silah denetçisi Jan van Aken de Türkiye’nin kimyasal silah kullanımına ilişkin bağımsız uluslararası soruşturma istedi.
EUTCC Genel Sekreteri, Amerikalı akademisyen Michael Gunter moderetörlüğünde konuşan Nükleer Savaşın Önlenmesi için Doktorlar (IPPNW) Bilimsel Danışma Kurulu üyesi biyolog Jan van Aken, çevirimiçi olarak konferansa katıldı.
Geçen yıl küçük bir heyet olarak sahaya giderek numuneler almak istediklerini söyleyen Aken, “Geçen eylül ayında bu gerçekleşti. Ancak yerel Kürt yönetimi (Güney Kurdistan) nedeniyle gidemedik. Dağlık bölgeye gitmek istedik. Ama yine ‘hayır’ denildi. Eylül’de kimyasal silahlarla ilgili iddialar ayyuka çıktı (…) Üçüncü taraflardan gelen görüşme kayıtlarına baktık. Ben bu misyona başladığımda ikna değildim. Ama geri döndüğümde birtakım şeylerin şüphe uyandırdığını söyleyebilirim. Epey soru işareti oluştu” şeklinde konuştu.
Werxelê’deki bir tünel girişinden bazı görüntüler göstererek, gösterdiği maddelerden “klorin gazı üretmenin çok kolay” olduğunu söyleyen Aken, “Bunlara bakarak uluslararası bir soruşturma başlatalım. Ne oldu ne olmadı ayrıntılarına girelim” dedi.
Başka noktalarda çekilmiş fotoğrafları da gösteren Aken, “Hortum ile bir tünelin girişinde ne işleri var?” diye sordu. Aken, “Belki de yine kimyasal saldırı operasyonu söz konusu” ifadelerini kullandı.
‘Mutlaka soruşturun’
Daha çok doğaçlama yöntemlerle kimyasal maddeler kullanıldığına işaret eden, “Bu tür kimyasal maddeler kullanılamaz. Uluslararası bağımsız bir soruşturmaya ihtiyaç var. BM Genel Sekreterliği ve Lahey’deki soruşturma komisyonu devreye girebilir. Ama üye bir ülkenin talepte bulunması gerekiyor. Önümüzdeki birkaç ay içinde bir üye ülke bu talepte bulunmalı. Türkiye bu silahları kullandı demiyoruz ama soruşturmaya değer olduğunu söylüyoruz. Hemen ikna olmayın ama mutlaka soruşturun derim” diye konuştu.
Göz yaşartıcı bombaların kullanıldığının Türk Savunma Bakanlığı tarafından itiraf edildiğini de söyleyen Aken, bunun savaş koşullarında yasak olduğunu kaydetti. Aken, uluslararası toplumu “bunun bir ihlal olduğunu” söylemeye çağırdı. Aken, suçlamaya konu olan Türk devletinin kendi soruşturmasını yürütmesinin “inandırıcı” olmayacağının altını çizdi.
Türkiye’nin yeni savaşı: Dronlar ve anlaşmalar
“Türkiye’nin yeni savaşı: Dronlar ve anlaşmalar” başlığında konuşan Belçikalı tanınmış avukat Georges Henri Beauthier ise 50 yıldır avukatlık yaptığını ve en az 15 kez Kurdistan ve Suriye’nin kuzeyine gittiğini söyledi.
Beauthier, “Ama hiçbir zaman Êzidî bölgesine yaptığımız ziyaret kadar etkilenmedik. Gündüz ve gece o kadar çok dron saldırılarına maruz kaldık ki. Sivil ayrımı yapmadan saldırdılar” dedi.
Beauthier şunları ekledi: “Bu silahlı insansız hava araçlarını kınamak gerekiyor. Türk devleti her gün kullanıyor. Türk basınında büyük bir gururla haberler yer alıyor. Bütün uluslararası hukuk kuralları çiğneniyor. Yargısız infaz yoluyla, yargılanmadan, terörist damgası yapıştırılmış kişiler infaz ediliyor ve bu infazla her gün vuku buluyor. Bu bir savaş suçudur. Uluslararası toplumun sessizliği de cezasızlığı destekliyor.”
Kurdistan’da savaş suçları: Halepçe’den günümüze
“Kurdistan’da savaş suçları: Halepçe’den günümüze” başlıklı bir sunum yapan Kurdistan Soykırıma İlişkin Yazarlar Birliği Başkanı Salar Mahmud, Lozan antlaşmasına taraf olanlar “utanmalı” diyerek, Kurdistan’da muazzam suçlar işlendiğine vurgu yaptı.
Halepçe’de gerçekleşen kimyasal saldırıyı hatırlatan Mahmud, o dönem Avrupa’daki şirketlerin Irak’a kimyasal silah üretmede hammadde sağlamaktan sorumlu olduğunu kaydetti. Mahmud, “Belçika, Hollanda, Fransa, Almanya menşeli şirketler bunlar” dedi.
“Kürt halkının maruz kaldığı katliamlar hala devam ediyor” diyen Mahmud, bölgede bu suçların işlenmeye devam ettiğini sözlerine ekledi.
Uluslararası güçlerin sessizliğine tepki gösteren Mahmud, “Türkiye sınır ihlali yapıyor. Komşu ülkelerin topraklarına giriyor ve kendi ülkesine toprak katıyor. Türk ordusunun (Güney Kürdistan’da) en az 60 askeri üssü var. Siz başka bir ülkenin egemenliğini ihlal ediyorsunuz. Bu uluslararası hukukta nettir” dedi.
Mahmud, “Biz bugün burada konuşurken Türkiye, Irak’ın kuzeyine ve Suriye’nin kuzeyine saldırıyor. Kurdistan’da dağları, ormanları, sivilleri hedef alıyor. Her bakımdan Kurdistan halkı kuşatma altında. Kullanılan silahlar illegal silahlar (…) Avrupa ülkeleri ses çıkarmıyor, Türkiye buna güveniyor” ifadelerini kullandı.
Abdullah Öcalan’a görüş yasağı
“Ekosid”, “feminisid” ve “jenosid” konusunda HDP Wan eski milletvekili ve Wan Belediyesi Eşbaşkanı Bedia Özgökçe, konuşma yaptı. Türkiye’de ne insan, ne flora ne de kadının ve çocuğun korunmaya değer bile görülmediğine işaret eden Özgökçe, “Vazgeçilmez değer çıkarlardır, umursanan tek şey ranttır” dedi.
“İnsanlığa ve Avrupa Birliği’ne karşı suçlar: Yaklaşımlar ve sorumluluklar” başlığında ise Yeşiller grubundan AP üyesi Ana Miranda, kendisini İspanyalı değil Galiçyalı olarak gördüğünü önce vurguladı.
Miranda, “Kürtlerin haklarının ihlaline karşı duruyoruz. Kadınların özellikle bu alanda kilit bir rol oynadığına inanıyoruz. (Kürt motifli bir puşiyi göstererek) Bütün Kürt hareketi ve HDP’yi temsil eden bu şalı Avrupa Parlamentosu’nda her zaman yanımızda taşıyoruz” şeklinde konuştu.
PKK ateşkes ilan edilmesine rağmen, halen saldırılar ve trajedinin sürdüğüne dikkat çeken Miranda, şunları belirtti: “Avrupa Birliği halen Türkiye’yi kınamadı, tam tersine Türk devletinin bu savaşı yürütmesi doğrultusunda destek vermiştir. Hatta kimyasal silahlar kullanılmasına dahi göz yumulmaktadır. Biz kimyasal silah kullandıklarından eminiz ama uluslararası bir soruşturma da gerekiyor. Türkiye Avrupa Konseyi üyesidir. Abdullah Öcalan’ın avukatları ve ailesi ile görüşme imkanının olmaması da bu ihlallerden biridir.”
HABER MERKEZİ