Türkiye ağır ekonomik, sosyal ve siyasal bir süreçten geçiyor. Bu, yeni bir durum değildir. Özellikle son sekiz yıldır sürdürülen “çökertme planıyla” birlikte koşullar iyice ağırlaştı, savaş sadece Türkiye’yle sınırlı kalmayarak; Irak, Suriye ve diğer yerlere yaydırılarak içte yaşanan yapısal kriz ve buna bağlı olarak yönetememe durumu, dışarıya taşırılarak aşılmak istendi. Ancak batağa saplanıldı, çıkmak neredeyse olanak dahilinden çıktı. Buna bir de yaşanan depremin ağır yıkımı; mevcut AKP-MHP iktidarını enkazın altına itti. Depremin ağır yıkımı eklendiğinde çözülen ve dağılan devletin yapısal çöküşünü görünür kıldı. Deprem, siyasetin dağılması ve yeniden kurulması için son damla oldu adeta.
6’lı Masa’dan İYİP’in kalkması siyasetin dağılarak, yeniden kurulmasının ilk adımı olarak değerlendirilebilir. Seçim süreci olduğundan siyasette yeni kopuşlar ve birleşmeleri beklemek mantıklıdır.
İYİP’in 6’lı Masa’dan ayrılığı iki durumu ortaya çıkardı. Birinci, geriye kalan diğer beş parti ne yapacaktır? Beş partiden seçim ittifakından kopmaları gerçekçi görülmemektedir. Bu seçim bloku, özellikle CHP’nin tutumu devletin demokrasiye duyarlı hale getirilmesinde önemlice rol oynayabilir. CHP uzun yıllardır kendini sosyal demokrat olarak tanımlamaya çalıştı ancak geleneksel devletçi reflekslerinden arınamadı. Sağ-sol çeşitli eğilimler arasında sıkıştı ve sallanıp durdu. İYİP’in bloktan kopuşu, CHP’nin demokrasiden yana tavrını netleştirme ve derinleştirmesinden önünü açmış olabilir.
CHP inkârcı ulus-devletin kurucu partisi olarak; devletin demokratikleşmesinde rol üstlenmesinin önünü açmış olabilir. Bu tarihin akışına da uygun bir gelişme olur. İYİP’in faşist ve ırkçı köke dayandığını bilmeyen yoktur, bloktan kopuşunu bu anlamda hayırlı bir gelişme olarak değerlendirmek yerinde olur. Şayet CHP söylediği gibi “devleti demokrasiyle taçlandırmak” hedefine sadıksa İYİP’in kopuşunu CHP, ağırlığından kopmasına hayırlıdır demelidir.
İkincisi, İYİP’in 6’lı Masa’dan kalkması, onu yuvasına kavuşturmuştur. Yani aslına ricat etmiştir. Bu anlamda demokrasi bloğunun daha da berraklaşmasının ödündeki takozlardan biri daha ortadan kalkmıştır. Bu anlamda tek adam rejiminin seçimlerde yenilgiye uğratılmasını zayıflatmamış, tersine güçlendirmiştir. İYİP açısında da ciddi bir oy kaybının olacağını ön görmek gerçekçidir. Cumhura mı gider veya etrafında yeni bir seçim bloklaşması mı yapar, bu gelişmeler çok da önemli olmaz.
Yaşanan bu gelişme demokrasi blokunun güçlendirici olacağını, İYİP’in masadan kalkması daha çok tazeyken dahi kamuoyu tarafından olumlu algılanmaya ve İYİP’ten kopmalar başladı, istifalar oluyor. Süreç ilerledikçe bu trendin derinleşeceği öngörülebilir. Yine tek adam rejiminden kurtulmak isteyen çevreler kenetlenmeye, dayanışmaya ve birleşmelerin ivmelenmesini güçlendirecektir.
Sıkça kimi yazar-çizer çevrelerin İYİP’in baskısıyla Kılıçdaroğlu’nun HDP ile görüşmekten imtina etmek zorunda kaldığı görüşü ileri sürülmekteydi. Artık bu mazeret de ortadan kalkmıştır. CHP ve Kılıçdaroğlu daha cesaretli davranacak mı yoksa ürkek mi olacağı aydınlanacak. Gerçekten demokrasiye duyarlı bir CHP mi yoksa eski devletçi reflekslerinde ısrar eden CHP mi?
Beklenti, cumhuriyetin yüzüncü yıldönümünde yapılacak seçimlerin devletin yönünü eskide ısrar mı veya demokrasi ve özgürlüklere mi çevireceği sorularında cevabını bulacaktır. Koşullar ikinci soruya verilecek olumlu cevap için çok daha olgunlaşmış durumdadır. Eski devletin kısmi restorasyonunun dahi mümkün olamayacağı son depremde devletin halinin nelere kadir olamayacağını çarpıcı bir şekilde açığa çıkarmıştır. Depremden üç gün sonra bile devletin ortada görülmemesini sadece tek adam rejimine bağlamak gafil olmakla eşdeğerdir. “Asker neden sahada yoktu” eleştirilerine Savunma Bakanı Akar, “Uzaktan böyle ahkam kesmekle olmuyor. Hududu kim koruyacak, Suriye’de kim kalacak? Suriye’yi mi boşaltacağız, Irak’ı mı boşaltacağız?” diyerek, deprem bölgesinde askerin neden bulunmadığını ortaya koymuştur.
Asker neden Suriye’de ve Irak’ta sorusu açık değil mi? Buna bağlı olarak devlet neden yiyecek, çadır götürmede dahi STK ve bazı siyasal partilerden çok geride kalmasını açıklamış oluyor Akar. Bu konuda fazla söze gerek yok gibi değil mi?
Sonuç itibariyle başta Kürtler, HDP, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ve demokrasi güçlerinin seçimlerde önü belli oranda açılmıştır. Eğer Kılıçdaroğlu tarihi rolünün farkında ve cesaretle oynarsa demokrasi kapısı aralanabilir. Kılıçdaroğlu’nun oy potansiyelinin yüzde elli beş olduğunu belirtmek objektiftir.