Ülkede 10 ilimizi sarsan yıkımın politik sonuçları gibi toplumsal evrim sonuçları da açığa çıkacaktır. Kaotik aralığı tetikleyen tedbirsizlik ve ideolojik kofluğa kurban edilmiş afet kurumları deprem karşısında ışığı gören tavşan sersemliğinde debeleniyor. Biz de deprem bölgelerindeydik tüm gönüllüler gibi, yaraları ilk saranlar, komşusu için ilk Xızır olanlar. Hepsi oradaydı ve dayanışma büyük umudu besliyordu, besliyor. Anılarına hürmet, yaşamlarına gayret ile hep birlikte üstesinden geliriz.
Yeniden inşa kaçınılmaz olarak halkların müdahalesi ile olacaktır. Lakin Türkiye bir seçimi kotarabilecek esnekliğini yitirmekte olduğunun farkındadır. Bu farkındalık hali akrebin en son kendini zehirlemesi hali olarak doğru anlaşılmalıdır. Seçim beklentisi değişimi hedefine koymuş devlet stratejisi devam kodlarla sürdürülebilecek durumda değildir. Oturtulamamış ve başladığı işi dondurucuya kaldırmış siyaset hedefi için her geçen gün daha fazla suç üretme halini aşmamaktadır. Tarihi şehzade kodlarından anladığımız şudur. Şehzade dışarda değil içerde ve kalbindedir. Kan dökmeden boğdurma stratejisi fikirsel ve toplumsal yayılma açısından mümkün değildir. Tek merkezden çözüm beklemek olanaklı değil. Olanak gelişen çoklu fikirlenmeyi ve çözümleri tecrit altına almamak olacaktır. Toplumu barıştırmak temel çözüm yaklaşımı olacaktır.
Düşmanlık siyasetinden aynı şekilde CHP üzerinden de bu dönüşü engelleyecek ulusalcı basınç halen yoğunluğunu devam ettiriyor. Darbe söylemleri istihbari gücün CHP kanadında dillendiriliyor. Bunun diğer kısmı MHP’dir. Kürtlerin bugünkü pozisyonu ile ilgili herkes iyi düşünmek zorundadır. Kürtler olmadan Ortadoğu’da barışçıl bir çözüm ufukta görünmemektedir. Bu durum Rusya için de kaotik bir duruma gelmiştir. Yarın iktidar değişse bile açık bir şey var ki Türkiye kendi sınırlarına çekilir. İç kaosla başlayan iki yönü açık olan bir darbe görüntüsü var. Seçimsiz zorlanan iktidar Kürtlere de çok zaman kaybettireceği gibi, Türkiye’de de demokratik dönüşüm iradesi anlamında güvenilmez bir travma bırakacaktır. Türkiye halkları 15- 20 yıllık bir kapalı travma sürecine girecektir. Seçimli iktidarı oluşturacak koalisyon çekinceli ve parçalı olacağı için ürkek yaklaşacak yeni sürünceme dönemi devreye girecektir. Bu sürünceme dönemi ekonomik travma ile katmerlendiğinde nefes alması bile ancak destekle olabilir. Bu dönemde Üçüncü Yol olan halkların çoklu gücünü arkasına alacak Akil Liderlik diplomatik evreleri devreye girmek zorundadır. Akil liderliklerin tarafları bellidir. Ombudsmanları da ışık yakıldığında sorumluluk alabilecek açıklıktadır. Lakin Türkiye muhalif dinamiklerinin radikal demokrasi girişimleri zayıftır. Kandil’e yapılan diplomatik güç odaklı basınç nafile bir çaba olur. Lakin sorumluluk alacaklarını ifade etmişlerdir. Geniş alanda sonuç alıcılığı Türkiye geçmiş deneyimlerinden öngörecek boyuttadır. Akil sınırlara çekilmiş stratejik liderlik Türkiye halkları ve Kürtler için bir yüzyılı kurtarma eşiğinde son virajdır.
Ortadoğu’da sınırlar yeniden çizilirken barıştan yana vicdan geliştirenler çözüm üretme noktasına gelecektir. Peki barışlar ne zaman olur, herkesin kendini tarttığı son eşiklerde. Bu süreçlerde kimseyi tanıyamazsınız, herkes elini saklar. Halklar olarak bizler ise bu sürecin başlamasına fırsat verecek akil, vicdani yaklaşımı geliştirmek zorundayız. Zamanı geldiğinde olgunlaşacak demokratik değerleri korumak için bugün de demokrasiyi radikal bir ruhla korumalıyız. Türkiye muhalif dinamikleri de uluslararası güçlerin dahiliyetini büyük önyargıdan çok Kürt halkı ve Türkiye halkları ile demokratik dönüşüm eşiği olarak algılaması geleceği birlikte inşa etme gücü için fırsat yaratacaktır. Avrupa tek başına Alman ekolü ile bu işi çözemez. Aryen coğrafyasına Hitler modelini öngörmek Avrupa için de bir gaflet olur. Bu sessizlik şu an Türkiye’de görünür eşiğe çekilmiş gibi duruyor. Genel gidişatın böyle değerlendirilmesi özgüven sorunu yaşandığının yeniden kanıtıdır. O da darbe doğurur. Bu darbe artık ordu darbesi gibi de algılanmamalı, sonuçları çok ağırdır ve kaos ciddidir. Kimseye de faydası olmaz. Kürtler her hareket ettiğinde sağa kayma olarak okumak deneyimler açısından öngörüsüzlük değilse biraz art niyet barındırır. Bu noktada süreci güçlü dengeleyecek olan Alevi halklardır. Alevi halkların süreç içerisinde yurttaşlık ilişkileri tüm yönleri ile kurucu dinamik olarak algılanmalıdır. Yoksa bir sacayağı eksik kalacaktır.
Mart ortalarında ya sevinç seline ya da yeni bir yıkımla on yılları içine alacak yıkım seline tanık olmak üzereyiz. Her birimiz bu sorumluluk ile yaklaşmak durumundayız. Rıza Şehri umudu barış ve birlikte yaşam ruhunu güçlendirmek zorundayız.
Türkiye yeniden kurucu süreçtedir. Akil liderlik öngörüleri ve sözleşmeleri ile ancak süreci garanti altına alan dünyanın da dahlini hedefleyen Türkiye halklarının tercihi ile Seçimli Kurucu Meclis, Kurucu Yurttaşlık ilişkisi ile Kurucu Anayasa sorunlarımızın demokratik çözümüne kapı aralar. Işık iğne deliğindedir. Gayret ışığı tüm mekâna yayacak kadar güçlü olmazsa karanlık kaçınılmaz.