Yaşam, nam-ı diğer hayat.
Sahip olduğumuz her şeyin kaynağı.
Bütün değerlerimizin menbaı.
Varlığa ve eşyaya anlam katmanın dayanağı…
Önemli ve değerli gördüğümüz ne varsa yaşama borçlu.
Yaşam olmasa hiçbir şeyin değeri de, önemi de olmazdı.
Yaşam bütün değerli ve önemlilerin esası.
Bu nedenle yaşamı ve yaşatmayı ilk sıraya koymalı.
Yaşam ve yaşatma olmalı, ki yaşamda değerli olanlar da yaşayabilsin.
Yaşam olmadan her şey hiçleşir.
Hiçleşmenin önüne geçmek içindir yaşama sarılmak.
Ve yaşatmaktır hiçleşmeye engel olmak.
Ya yaşam ya hiçlik.
Bu yüzden kutsalın en büyüğüdür yaşama sahip çıkmak…
Yaşam, bizatihi değerli ve önemli.
Yeterli mi?
Asla!
Zira;
Yaşam özgür ve onurluca olmalı.
Eşit bir paylaşımla olmalı.
Tüm varlığa saygı duyarak;
Koruyup kollayarak…
Yaşam çok renkli olmalı.
Çok sesli ve çok şekilli…
Yaşam zevk vermeli;
Yaşayan yaşadığından mutluluk duymalı.
Üretken kılmalı yaşam.
Üretimle değer kazanmalı.
Bölüşmeyi öğretmeli;
Bölüşerek yücelmenin mümkün olacağının farkına vardırmalı…
Yaşam, yaşatmak isteyenlerle yaşatmak istemeyenlerin mücadelesinin sahnesi.
Bir tarafta insanlık onuru adına yaşamak için direnen ve yaşamlarını yaşam uğruna feda edenler…
Öte tarafta yaşamı yaşanılmaz kılmak için gücünü insanlık aleyhine işleten bencil ve muhterisler…
Nerden başlatırsanız başlatın insanlık tarihinin mücadelesinin özeti budur.
İster balçıktan yaratıldığına inanılan Adem’le başlatın insanlık tarihini, isterse de ilk maymunun insana evrildiğine inanılan günden.
Ne fark eder?
Bir tarafta insanlığın yüz akı inşacı ve devrimciler…
Öte tarafta insanlığın yüz karası yıkımcı ve statükocular.
Bir yanda Zerdeştler, İbrahimler, Kavalar, Musa ve Muhammedler…
Öte yanda Nemrutlar, Dehhaklar, Firavunlar ve Ebu Lehebler…
Bir tarafta özgürlük ve eşitlik diyerek tüm insanları bağrına basanlar…
Diğer tarafta imtiyazlı olduklarını iddia eden; diğerlerini hizmetkârı görüp sırtına basanlar…
İşte bu yüzden yaşam, bağra basanlarla sırtlara basanların mücadele sahnesidir.
Sorun yaşamda nerde yer aldığımızda saklı.
Kimle hangi safta?
Ne için ve kim için?
Ya eşit ve özgür bir hayat için.
Ya zindana dönmüş baskıcı ve pervasız bir düzen için.
Orta yolu yok maalesef bu işin.
Hangi inanca mensup olunursa olunsun,
Hangi tanrıya inanılırsa inanılsın,
Ya da hiçbir tanrıya inanılmasın,
Yaşamın sorumluluk yüklediğinin bilinci ortaklaşmalıdır.
Sorumluluk için bir yüklenici güce gerek duymak anlamsızdır.
Sahip olduğumuz insan onuru ve vicdanı buna fazlasıyla yeterlidir.
Onur ve vicdan ortak paydasında buluşanlar, yaşamı yaşanılmaz kılanlara karşı ortak mücadele yollarını geliştirmek zorundadır.
Yeni yaşamın şifresi buradadır ve bu mutlaka keşfedilmelidir.
Aksine yaşam herkes için yaşanılmaz olmaya daha hızla sürüklenecektir.
Bunu bilmek ve görmek için ne kutsal bir metne, ne de derin bir bilgi birikimine ihtiyaç yoktur.
Ya gerekeni yapıp yeni ve daha adil bir yaşamı mümkün kılacağız ya da hep birlikte bu girdapta mahkum kalacağız.
Tercih bizim elimizde.
Unutulmamalıdır ki yaşadıklarımız tercihlerimizin sonucudur genellikle.