Yunanistan’da 46 kişinin yaşamını yitirdiği kaza sonrası Ulaştırma Bakanı’nın istifa ederken, resmi rakamlara göre 45 bin insanın hayatını kaybettiği Mereş merkezli deprem başta olmak üzere 21 yıllık AKP iktidarında on binlerce canın yitirilmesine rağmen tek bir istifa yok
Yunanistan’da yolcu treni ile yük treninin çarpışması sonucu en az 46 kişinin yaşamını yitirdiği kazanın ardından Ulaştırma Bakanı Kostas Karamanlis istifa ederken, ülkede 3 günlük ulusal yas ilan edildi. Yaşanan istifa sonrasında dünyada bu tür olaylarda yaşanan refleksler gündeme geldi. Dünyanın birçok ülkesinde bu tür facialarda istifalar bir bir yaşanırken, Türkiye’de ise ihmaller nedeniyle yaşanan büyük katliamlara rağmen tek bir istifa olmadı.
Yunanistan’daki istifa örneği gibi dünyada bu tür olaylara dair birçok örnek mevcut. 24 Ağustos 2018 Bulgaristan’da 17 kişinin ölümüne yol açan trafik kazasının ardından Ulaştırma Bakanı İvaylo Moskovski, Bölgesel Geliştirme Bakanı Nikolay Nankov ve İçişleri Bakanı Valentin Radev istifa etti. 17 Kasım 2012’de Mısır Tahire’de 49 kişinin öldüğü tren kazası sonucu Ulaştırma Bakanı Rashad al-Mateeni istifa etti. 21 Kasım 2013’de alışveriş merkezindeki çatının çökmesi sonucu 54 kişinin ölmesiyle “Benim de sorumluluğum var” diyen Letonya Başbakanı Valdis Dombrovskis istifa etti. 11 Mart 2011’de yaşanan 8.9 şiddetindeki deprem ve ardından gelen tsunamideki etkisiz kriz yönetimi eleştirilen Japonya Başbakanı Naoto Kan istifa etti. 5 kişinin öldüğü köprü çökmesi olayından sonra Kosta Rika Ulaştırma Bakanı Karla Gonzales istifa etti.
Hakaret etti
Bunlar sadece birkaç örnekken, Türkiye’de ise en yakın tarih olan 6 Şubat’ta Mereş merkezli meydana gelen ve 11 ili etkileyen depremlerde istifaların yaşanmaması kıyaslamaları yapıldı. Türkiye’de depremde ölüm sayısı 45 bini aşmasına rağmen tek bir istifanın yaşanmamasına tepkiler çığ gibi büyüyor. Üstüne depremzedeler başta olmak üzere, “devletin olmadığı ve geç kaldığı” eleştirini yapan yurttaşlar azarlanıyor. AFAD ve Kızılay’ın deprem bölgelerinde etkisiz kaldığı yönündeki eleştirilere AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan “Sivil yardım kuruluşlarına, bunlara yapılan hakaretleri de asla unutmadığımızı, ileride hesabını sormak üzere kayıtlarımıza aldığımızı da ifade etmek istiyorum” ve “Be ahlaksız be namussuz, Kızılay günde 2,5 milyon insana yemek veriyor” diye halkı televizyonlarda azarlıyor.
Yine iktidarın küçük ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise aynı tepkilere, “Deprem bölgesinde tek bir çadırın olmadığını iddia etmek rezil bir siyasi saplantının, meczup ve muzır bir ideolojik savrulmanın hezimet dolu iftirasıdır” derken, son olarak gittiği Mereş’te yardımların yetersizliğini savunan depremzedelere yönelik “Sessizlik olacak, dağılın gitsin” sözlerini yükseltti.
Kadere sığındı
Erdoğan’ın Mereş merkezli deprem sonrasında 10 kentin ağır hasar görmesine yönelik ilk sözleri de yine inşaat müjdesi ve kader sığınması üzerine kuruldu. Erdoğan, “Enkaz kaldırma çalışmalarını Çevre Şehircilik Bakanlığımız inşallah yürütmeye başlayacak. Çünkü hedefimiz; bir yıl içerisinde de aynen diğer felaketleri yaşadığımız illerde nasıl hemen Toplu Konut İdaresi olarak bu operasyonları yaptıysak, gerçekleştirdiysek, aynı şekilde Kahramanmaraş ve diğer dokuz ilimizde de bunları gerçekleştireceğiz. Vatandaşlarımızın asla sokakta kalmasına müsaade edemeyiz” derken depremden etkilenen yurttaşlara da sadece 10’ar bin lira dağıtılacağını açıkladı.
Bütün bunların yanı sıra akıllara Türkiye’de daha önce yaşanan katliam ve felaketlerde iktidarın söylem ve pratikleri geldi.
Karadon faciası
Karaman’ın Karadon ilçesinde 17 Mayıs 2010 tarihinde Türkiye Taşkömürü Kurumuna ait Karadon Müessese Müdürlüğü’nün kömür ocağında meydana gelen grizu patlamasında 30 işçi yaşamını yitirmesinin ardından da benzer açıklamalar yapıldı. Bölge insanının bu tür “olaylara” alışık olduğunu söyleyen dönemin Başkakanı Erdoğan, “’20 yıl gerisine kadar incelediğimde, ta 90’lı yıllardan bugüne kadar Zonguldak bölgesinde bu tür kazaları, grizu facialarını yaşadık. Ben de geldim, bu tür ocaklar nasıl ocaktır diye indim. 2 bin metre derinlikteki kömür madeni ocaklarında çalışan kardeşlerimin nasıl çalıştıklarını gördüm. Onlarla orada iftar yaptım. Bu mesleğin, kaderinde maalesef var. Bu mesleğe giren kardeşlerim de, bu mesleğe girerken içerisinde bu tür şeylerin olacağını bilerek giriyorlar” dedi.
Madencilere tekme
Türkiye tarihinde yaşanan en büyük iş kazası olan Soma maden katliamı için de aynı sözler ve tehditler savuruldu. 13 Mayıs 2014’te Manisa Soma ilçesindeki kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle 301 madenci hayatını kaybetti. Olay sonrasında bölgeye giden dönemin Başbakanı Erdoğan, ”Arkadaşlar yani biz bir defa bu tür ocaklarda bu olanları, lütfen buralarda bu olaylar hiç olmaz diye yorumlamayalım. Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok. Tabi işin boyutunun bu kadar fazla olması bizi derinden yaralamıştır. Bizi derinden üzmüştür. Kontrollerle de burası gerçekten gerek işçi sağlığı gerek işçi güvenliği açısından da iyi noktada kömür ocaklarından birisi olarak değerlendirmesi yapılmış ve nisan mayısta da çalışmalarına devam etmiştir” sözlerini söylerken kendisini protesto eden madenci yakınları ise Özel Kalem Müdür Yardımcısı Yusuf Yerkel tarafından yerlerde tekmelendi.
Yıllardır fail bulunmadı
20 Kasım 2015’te Riha Pirsus ilçesinde DAİŞ’in, Kobanê’ye geçmek isteyen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun açıklamasına yönelik saldırısında 34 kişi öldü, 100’den fazla kişi yaralandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olayı vahşet olarak niteleyip kınama açıklaması yaparken, İçişleri Bakanlığı da “Bu menfur saldırıyı gerçekleştirenleri devletimiz en kısa sürede bulacak, failler yargı önüne çıkartılacaktır” açıklamasında bulundu. Fakat saldırı sonrasında yaşanan yargılama süreci ise yapılan açıklamaların tam tersine olayın üstünü örtmek üzerine yürütüldü. Yine o dönem açıklama yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ise “Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu isimli paravan bir oluşumun, Kobani’yi beraber savunduk, beraber inşa ediyoruz kampanyası çerçevesinde toplanan kalabalığın Suruç’a hareketi felaketle sonlanmıştır” dedi. Saldırında ölenlerin “terör şubesi partiler ve bölücülüğün yanında saf tuttuklarını” ve “İstanbul’dan Suruç’a Kobani bahanesiyle yola çıkanların bir defa amaç ve yöntemleri halis ve ahlaki görülemeyeceğini” belirtti.
Ankara Katliamı
10 Ekim 2015’te KESK, DİSK, TTB ve TMMOB tarafından düzenlenmek istenen miting öncesinde Ankara Garı kavşağında DAİŞ tarafından düzenlenen bombalı intihar saldırısında 109 yurttaş hayatını kaybetti. Saldırı sonrası RTÜK tarafından yayın kuruluşlarına geçici yayın yasağı getirildi ve internet servis sağlayıcıları tarafından bazı sosyal medya (Twitter, Facebook) sitelerine erişim engeli uygulandı. Saldırı sonrasında AKP’liler olayı seçimlere yönelik “tehdit” olarak algılarken Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, “Seçim zamanı özellikle milletin huzurunu bozmak isteyenler hep bu tür terörist eylemleri yapıyorlar. Daha önce Diyarbakır’da seçimlerden önce ’sırf barajı aşsın’, ’mağdur duruma düşsün’ diye böyle bir provokatör eylem yapıldı. Aynı filmi biz Diyarbakır’da görmüştük. Başka yerde de gördük” diyerek saldırıyı mitinge katılanların kendilerinin yaptığını savundu. İçişleri Bakanı Selami Altınok ise, herhangi bir güvenlik açıklarının olmadığı açıklamasını yaptı.
Başsağlığı ile yetindiler
8 Temmuz 2018 tarihinde Kapıkule’den İstanbul-Halkalı’ya doğru hareket eden yolcu treninin Çorlu yakınlarından geçerken rayların altındaki toprak menfezinin kayması sonucu 5 vagonunun devrilmesi sonucu 25 kişi öldü, 317 kişi de yaralandı. Olay sonrasında sorumluluklarını kabul etmeyen hükümet mensupları, sadece başsağlığı mesajları yayınladı. Mecliste verilen soru önergelerini cevaplayan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan ise “Demiryolu hatlarında arızaları haber vermek üzere görev yapan yol bekçilerinin kadro dışı bırakılmasına” ilişkin sorusuna, “bekçilik hizmeti ile sağlanan kontrollere yeni bakım sisteminde ihtiyaç kalmadığını” belirtti. Bakan Turhan, Hat Bakım ve Kontrol Planı”na göre uygulanan bakım sisteminde, Demiryolu Bakım Müdürü, Yol Bakım Şefi ve Hat Bakım ve onarım memurlarının hat bakım ve kontrollerini “eksiksiz” yerine getirdiğini belirtti.
İzmir’de sözler tutulmadı
30 Ekim 2020’de merkez üssü Yunanistan’ın Sisam Adası açıklarında yaşanan deprem sonrasında İzmir’in Bayraklı ve Bornava ilçelerinde yıkım yaşanırken 117 kişi öldü, bin 53 kişi ise yaralandı. Bu deprem sonrası da olayın sorumluluğunu üstlenmeyen iktidar yeni inşaat “müjdeleri” verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kentsel dönüşüm projeleriyle depreme dayanıksız yapı stokumuzu yeniliyoruz, ülkemizi her geçen gün afetlere karşı daha hazırlıklı hale getiriyoruz. Ocak ayında meydana gelen Elazığ ve Malatya depreminin acıları hala yüreğimizde tazeyken İzmir’den gelen bu haber bizi derinden üzmüştür” derken, Çevre, Şehircilik Bakanı Murat Kurum ise tıpkı Mereş depremi sonrasında olduğu gibi İzmir’de yapıların 1 yıl içinde teslim edileceğini söyledi. Fakat aradan geçen 2 buçuk seneye rağmen yıkılan 17 binada yaşayan yurttaşların büyük bölümü evlerine kavuşamadı.
AKP’den itiraf
11 Ağustos 2021’de Batı Karadeniz illerinde etkili olan sağanak yağış sonrasında meydana gelen sel, su baskını ve heyelanlar sonucunda Kastamonu, Sinop ve Bartın illerinde toplamda 82 kişi hayatını kaybetti, 228 kişi ise yaralandı, 16 kişi için ise kayıp başvurusu yapıldı. Yaşanan sel felaketi sonrasında AKP’li Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop’tan itiraf niteliğinde, “Bozkurt ilçesinde yapılaşmaya izin verilmemeliydi. 1-2 yıllık perspektiflerle bakarsak olmuyor. Onun için çok daha bilinçli olarak tabiata, doğaya uyum içerisinde, onu anlayarak ve büyük perspektifler içerisinde, 100, 200 yıllık, geçmişi ve geleceği düşünerek planlamalar yapmamız lazım. Bunu acı bir şekilde gördük, görüyoruz” dedi. Fakat o tarihten sonra da Karadeniz’in birçok ilinde seller yaşanmaya devam ederken, aynı dere yataklarına yapılaşma devam ettiriliyor.
Sorumluluk almadılar
Bunların yanı sıra Wan, Çewlîg depremleri, her yaz ayında Rize, Artvin ve Giresun başta olmak üzere yaşanan sel felaketleri, yine Karaman, Zonguldak, Bursa, Şirnex’te yaşanan maden kazaları ve sayısız iş cinayeti, bombalama ve siyasi cinayetlerde AKP’li hiçbir yetkili istifa etmediği gibi sorumlulukta kabul etmedi. Afetlerde sorumluluğu doğaya atan iktidar, iş kazalarını “kader”, siyasi saldırıları ise “kınama” ile geçiştirdi.
Haber: Tolga Güney / MA