HDP Parti Sözcüsü Ebru Günay, ‘Konu savaş olduğunda bir gece ansızın Atina’da, Şam’da veya Erivan’da olunabileceği tehditleri kolayca sıralanabilmektedir. Halbuki, depremden 48 saat sonra hiçbir devlet yetkilisi Antakya’ya veya Adıyaman’a ulaşamadı’ dedi
Partisinin Genel Merkezi’nde gündeme ilişkin basın toplantısı düzenleyen Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, iktidarın sorumluluktan kaçması ve ortaya çıkan dayanışmaya vurgu yaptı.
AKP-MHP iktidarının darbeci zihniyetine rağmen direnişin her alanda büyüdüğünü belirten Günay, 2 Mart 1994’te DEP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını hatırlatarak, “1994’ten bu yana ne değişti? Aslında hiçbir şey değişmedi. AKP iktidarı hala darbeler yapmakta, demokratik siyasete yönelik zorunu, baskısını ve darbelerini devam ettirmekte” dedi.
Türkiye’nin 20 yıllık özeti o soruda gizli
İktidarın baskı yöntemlerine rağmen demokrasinin kazanacağını belirten Günay, son süreçte, partileri başta olmak üzere TİP ve Sol Parti’ye saldırıların arttığını vurguladı. Hırsızlık, yolsuzluk, mafya-bürokrasi ilişkilerinin ayyuka çıktığı bir Türkiye’nin gölgesinde depremi yaşadıklarını söyleyen Günay, “Gaziantep’te bir yurttaş AKP Genel Başkanı’na şu soruyu sordu depremden hemen sonra: “Burası bir sanayi şehri, depreme neden hazırlıksız yakalandık?” Bu soru cevaplanmadı. Üstüne üstlük sansürlendi ve sorunun sahibi oradan uzaklaştırıldı, görmezden gelindi. Türkiye’nin 20 yıllık AKP iktidarının özeti o soru sorulduktan sonraki 5 saniyenin içerisine sıkışmış durumdadır” diye konuştu.
Devlet yoktu halk vardı’
Daha önce yaşanan 2003 Çewlik (Bingöl), 2011 Wan, 2020 Xarpet (Elazığ), 2021 İzmir depremlerini hatırlatan Günay buna rağmen, önlem alınmadığını ve on binlerce insanın hayatını kaybettiğini belirtti. İktidarın depremde yurttaşlara geç kaldığını vurgulayan Günay, “AKP Genel Başkanı Erdoğan ve hükümeti helallik isteyeceğine bir an önce istifa etmesi gerekirken, koruma ordusuyla pişkince deprem bölgesine gidiyor, çocuklara para dağıtıyor, tehdit üstüne tehdit yağdırıp, sıcak ve konforlu Saray’ına geri dönüyor. Evet, İlk günden itibaren deprem sahasında olan biri olarak bunları çok net olarak söyleyebilirim. Devlet yoktu. Hükümet yoktu. AFAD yoktu, Kızılay yoktu. Kızılay belki de sattığı çadırların parasını saymak ile meşguldü. Ama halk vardı, dayanışma vardı. Ele ele verme, omuz omuza durma vardı. Ve bizler, gönüllülerle beraber hep oradaydık. Depremin ilk gününden itibaren Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenleri olarak da her yerdeydik” diye belirtti.
869 çadır, 353 konteyner
Deprem bölgelerinde yaptıkları çalışma ve dağıttıkları yardımlara da değinen Günay, bin 500 ailenin barınma sorununu çözdüklerini, 896 büyük çadır, 353 konteyner, 14 aş evi ve mobil mutfak kurdukları bilgisini verdi. Günay, HDP’nin “Aileleri Buluşturuyoruz” kampanyasıyla deprem sonrası maddi zorluk çekecek olan ailelerle dayanıştığını, Gençlik Meclis’lerinin “Yaşam Zinciri” kampanyasıyla tüm alanlarda çalıştığını ve Kadın Meclisi’nin de 8 Mart haftasında mor TIR’larla “Yalnız değil, birlikteyiz!” diyerek yollara çıkmaya hazırlandığını vurguladı.
‘Bunların ki saf kötülük’
Dayanışmadan korkan iktidarın ortada büyük bir felaket olmasına rağmen partilerine yöneldiğini ve dayanışmaya kayyum atadığını ifade eden Günay, “Depremin yarattığı yıkım insanların yaşadığı tarifsiz acı ortadayken, kimin aklına gelir köylere yardım götüren bir köy evine kayyım atamak! İşte bu iktidarın aklına geliyor. Çalışan gönüllüleri engellemek, insanlar üşürken sobaları bekletmek, enkaz altında iken arama kurtarma ekiplerini bekletmek kimin aklına gelir? Bir zulüm makinesine dönüşmüş iktidarın aklına geliyor işte. Saf kötülük ve katıksız faşizmdir bu” dedi.
Depremde savaş siyaseti yürütüldü
HDP’li belediyelere kayyum atanmasaydı çalışmaların çok daha geniş çaplı olacağının altını çizen Günay, “Türkiye’de kayyım rejimi ile bitirilmeye çalışılan yerinden yönetim anlayışının önemi bir kez daha görüldü. Yerelin gücüne güvenmenin ve inanmanın ölüm kalım meselesi olduğunu herkesin artık görmesi lazım. Toplumu savunmak istiyorsak yerelden başlayacağız. Biz kendi mahallesinde, kendi şehrinde kendisine hızlıca koşabilecek, örgütlenmeler istiyoruz. Bu yaşamla ilgili bir meseledir. Bu iktidar yaşama düşmandır. Çünkü depremle ilgilenmediği gibi, deprem boyunca da savaş siyasetini sürdürdü” diye konuştu.
‘Hayat kurtarmak yerine savaşa odaklanmışlar’
Hulusi Akar’ın sarf ettiği savaş itirafı sözlerine de değinen Günay, “Savunma Bakanı Hulusi Akar depremin ilk günlerinde çok sınırlı sayıda TSK personelinin bulunduğunu itiraf etmişti. Savunma Bakanı’nın son mazereti ise aslında bir itiraftır. Askerin hayat kurtarmak yerine savaşa ve işgale odaklanmasını isteyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Asker, depremden hemen sonraki gün depremzedeleri enkazdan kurtarmak yerine, Suriye’de ve Irak’ta sınır ötesi operasyonlarına devam etmekteydi, bombardımanlarını sürdürmekteydi” diye konuştu. Günay, “Konu savaş olduğunda bir gece ansızın Atina’da, Şam’da veya Erivan’da olunabileceği tehditleri kolayca sıralanabilmektedir. Halbuki, depremden 48 saat sonra hiçbir devlet yetkilisi Antakya’ya veya Adıyaman’a ulaşamadı. Tüm bunları bizler HDP olarak not ediyoruz” diye vurguladı.
‘Gücümüze inanalım’
Günay son olarak yine yerel yönetimlere ve dayanışmaya vurgu yaparak, “Halkın bu iradesi ve kendi kendini örgütleme gücü AKP-MHP ittifakına verilen en doğru cevaptır. Evleri yıkılan halka harçlık dağıtan, depremzedeleri azarlayan bu iktidara düşen tek şey kaldı, o da pılını pırtını toplayıp gitmek. Acilen tüm görevlerinden istifa etmek. Gücümüze inanalım. HDP olarak çözüm ve inşa gücümüz, irademiz nettir. Yasımızı öfkeye, öfkemizi mücadeleye, mücadelemizi örgütlülüğe, örgütlülüğümüzü ise yeni yaşamı inşaya dönüştürelim” dedi.
ANKARA